Şiddet sarmalından azade değil spor
Bu yazı, spor sahalarından hayatımıza girip, başkalarının yordamıyla yanımızdan alınanların acısını paylaşmak için yazılıyor. İçindeki cümleler acı içerecektir.
Malum hayat fena halde futbola benzer. Hatta hayat fena halde spora benzer. Ne hayatta ne de sporda kaybettiklerimizi unutmamak, yaslarını gerektiği gibi tutmadan yaşama devam etmemek lazım. Neden söylüyorum bunu? Çünkü 90’ların kötü alışkanlığı yavaş yavaş zuhur ediyor hepimizin üstüne: Alışmak. Halbuki alışmak belki yaşadıklarımızdan daha da vahim. Alıştıkça, duyarsızlaşıyoruz, duyarsızlaştıkça insanlığımız kaybediyoruz. Çünkü acının gereklerini yerine getirmediğinizde ya siz acımasız hale dönüyorsunuz ya da psikolojisi alt üst olmuş nesillerle karşılaşıyorsunuz. O sebeple bu yazı, spor sahalarından hayatımıza girip, başkalarının yordamıyla yanımızdan alınanların acısını paylaşmak için yazılıyor. İçindeki cümleler acı içerecektir. Pazar gününe ne kadar uygun bilinmez ama bunca yiten can da bu toprakların kardeşçe yaşama dürtüsüne uygun değil.
FUTBOL ŞEHİTLERİ
Türk sporunda ‘Şehitler’ denilince akla gelen tek bir olay vardır. 20 Ocak 1989’da saat 09.30 sıralarında Samsunspor kafilesinden gelen acı haber. Kırmızı beyazlılar Malatyaspor’la karşılaşmak için kara yoluyla Malatya’ya geçerken, bir kamyonla çarpışıp uçuruma yuvarlanmıştı. Kaza sonunda Samsunspor ve Türk futbolu oyuncular Muzaffer Badalıoğlu ve Mete Adanır, teknik direktör Nuri Asan ve otobüs şoförü Asım Özkan’ı olay yerinde, bir diğer futbolcu Zoran Tomic’i ise 6 ay sonra hayatını kaybetti. Ve bu 5 kişi Türk futbol tarihine ‘Futbol Şehitleri’ olarak geçti.
BİR GOLÜN ÇALDIĞI HAYAT
Onlar işlerini yaparken bir kaza sonucu hayatlarını kaybetmişlerdi. Ama dünya futbolu terörden gerçek anlamda çok çekti. Bizim Beşiktaş-Bursaspor maçıyla yaşadığımız hissiyat, başka ülkelerde elim olayların neticesinde hissedildi. 1994 Dünya Kupası’nda kendi kalesine attığı gol nedeniyle bir bardan çıkışında kurşunlanarak öldürülen Kolombiyalı Andres Escobar, belki de futbolla terörü yan yana getirdiğinizde ilk akla gelen oyuncudur. Amerika ile oynanan karşılaşmada kenardan yapılan ortada ters bir vuruşla kendi kalecisi Oscar Cordoba’yı kontrpiyede bıraktığı için bir cani onu aramızdan aldı.
KRİKET SOPASINA BULAŞAN KAN
Tarih, acıları yazarken sıraya girmez. O sebeple 1994’ten 2009’a gelindiğinde vahşet yine kendi sarmalını spora bulaştırmaktan çekinmemişti. Tarih yaprakları 3 Mart’ı gösteriyordu. Sri Lanka, bir kriket mücadelesinde karşılaşmak için Pakistan yollarına düşmüştü. Kaddafi Stadı’na da hayli yaklaşmışlardı ki 12 silahlı militan, Sri Lanka kafilesini taşıyan otobüse ve polis eskortlarına saldırdı. Hatta roketatar bile kullandılar. Sri Lanka takımı 6 yaralı verirken, 6 Pakistanlı polis ve 2 sivil kişi ise olay yerinde hayatını kaybetti.
ÖLÜM OYUNLARI
1972 Olimpiyat Oyunları’nda bahsetmeden spor ve terör hakkında kelam etmek nafiledir. Münih’teki oyunlarda Filistinli militan grup Kara Eylül, 11 İsrailli atleti önce kaçırdı sonra da neredeyse canlı yayında hayattan aldı. Yani terör ve ölüm, dünya sporunun barış merkezine dalmış, adeta tüm inançları alt üst edercesine yıkmıştı. 11 masum atlet, sadece tabii oldukları ülke nedeniyle spor terörizminin en büyük kurbanları olmuştu. Bu sebeple de 2016 Olimpiyat Oyunları öncesinde Uluslararası Olimpiyat Komitesi, bu 11 İsrailli atleti onurlandırdı.
DAKAR'I ERTELETEN TEHDİT
Dakar Ralli de terörden kendisini kurtaramadı. Sadece tehdidin hayata geçmemesinin verdiği iç rahatlama oldu o kadar. Zira 2008 Dakar Rallisi, terör örgütü El Kaide’nin tehditleri nedeniyle tarihinde ilk kez düzenlenmedi. Birçok insanın ve sporcunun hayatı da belki de bu sayede kurtarılmış oldu.
BOSTON YASI
Spora bulaşan terörü açıklamak için mutlaka hatırlamak zorunda olduğunuz bir diğer olay da Boston Maratonu sırasında yaşandı. 15 Nisan 2013’te gerçekleşen dünyanın en önemli maraton organizasyonlarından biri, bitiş çizgisinin civarında saat 14.49’da patlayan iki bomba ile irkildi. Birbirinde 180 metre arayla patlayan iki bomba 3 kişinin ölümünde 200’den fazla insanın da yaralanmasına sebep olmuştu.
Bu olaylar terör, ölüm, yaralanma, kan, gözyaşı denince ilk akla gelenler. Ama spor ve şiddetin yan yana geldiği olaylar bununla da sınırlı değil. Maalesef her terör eylemi sonrasında en büyük tehdidi spor alanları yaşıyor. Büyük kitlelerin bir araya geldiği, şiddetin ve terörün en vahşice kendini gösterebildiği noktalar. Biliyoruz aslında Kayseri’de yaşadığımız ne ilk ne son ama umalım ki son olsun. Sözün bittiği noktalara ne spor alanlarında ne hayatta gelmeyelim.