Sahi bu neyin kavgası?
Dört yanımız kavga kıyamet ama ihtiyacımız olan sekînet. Zira selim akıl sükûnette duyulur. Akl-ı selim sükûnetle konuşur. Hali hazırda sükûnetten uzak, karmaşanın ortasındayız.
Bağımsız vekil Aylin Nazlaaka kendisini kürsüye kelepçelediğinde sefer-görev emri alan kadın vekillerin bir kısmı Nazlıaka’yı savunmaya, bir kısmı da kürsüyü kurtarmaya koşar ve canla başla cenk ederken yaptıkları tek şey erkek siyasetinin tüm kirini pasını kopyalamaktan ibaret. Meclis kürsüsünde mikrofon kırılmıştı daha önce. Şimdi kelepçeden kurtarmak için mikrofon söküldü. Bu maddeler geçtikten sonra zaten sesimiz soluğumuz çıkmayacak bari şimdi mikrofonların kıymetini bilelim demediler. Bir vekilin kürsü işgaliyle oylamanın gecikmesi neden bu denli tepki aldı? Sıradaki maddeleri acilen oylama evecenliği ne için? Meclisi fesih yetkisi veren, sıradaki maddeyi bir an evvel oylamak için. Değişiklik paketinin 12, genel kurula sevk edilen paketin 11. Maddesi olan fesih yetkisini 342 oyla kabul edebilmek içindi bunca cengâverlik. HAYIRlı olsun.
Hayır diyenler, eleştirenler, düzeltme umanlar (ki boşa çıkmakta) paketin içeriğini, maddeleri teker teker alıp neresine hangi gerekçeyle karşı çıktığını anlatırken evet cephesinden içeriğe dönük gerekçeli açıklama yok. Savunma daha doğrusu karşı çıkanlara saldırı var sadece. Her yol mubah cinsinden gittikçe seviyesi düşen saldırı var. Ancak sosyal medyadan bir takipçi/okur yorumu ilginç geldiğinden ismi bende saklı olarak aynıyla aktarıyorum.
“Yeni anayasa şunlara asla izin mermiyor.. iyice analiz etmenizi rica edeceğim hocam.. “EVET” ne demek?
Çift başlılığa hayır demek!
Koalisyonlara hayır demek!
İstikrarsızlığa hayır demek!
Vesayetçi yapıya hayır demek!
Bürokratik oligarşiye hayır demek!
**
HDPKK’ya hayır demek!
CHP’ye hayır demek!
FETOŞ’a hayır demek!
Cumhuriyet-Sözcü’ye hayır demek!
ABD’ye, AB’ye, İsrail’e, hayır demek!
İçte ve dıştaki tüm şer odaklarına hayır demek!
**
Hızlı karar almak demek!
Muktedir, güçlü iktidar demek!
Ekip çalışması, ortak akıl demek!
Verimli çalışmak, üretmek, demek!
Bir amaçla hedefe kilitlenmek demek!”
AKP teşkilatlarından mı yapılmıştır bu şiirsel(!) ütopik açıklama bilmem ama teşkilatın ruhunu yansıttığını düşünmek pek yanlış olmaz sanırım. Çünkü az önce (Cuma saat sekiz suları) TRT 1 ve TRT Haber ortak yayınında Başbakan Yıldırım değişiklikleri yukarıdaki yoruma çok benzer ifadelerle izah ediyordu.
Koalisyon olmayacak derken 15 yıldır koalisyonsuz hükümet edişlerini görmezden gelerek.
Vesayet odakları yerli yerinde dururken değişikliklerin vesayetçi yapıya son verdiğini söyleyebilmek ilginç…
Bürokratik oligarşiye ise hayır demek yerine bilakis güçlendirdiğini bu paketin görmeyişleri şaşılası.
Seçilmişlerin sistem içindeki gücünü kırıyor bu paket. O vakit bileşik kaplar teorisi uyarınca seçilmişlerden kısılan güç atanmışlar hanesine akacak, başka yolu yok.
Bütçe parlamentoların en etkin denetleme aracı olduğu halde bu paketteki değişiklikle parlamento onay vermese de eski bütçe yeniden değerleme usulüyle uygulanmaya devam edecek. Bu bütçe denetimi yok demektir.
Bütçe demetimi bile olmayan parlamento yine de can sıkarsa seçimlerin yenilenmesi sihirli sözcüğüyle feshi de mümkün. Seçilmişler bu kadar güçsüzleştirilmişken atanmışları kast ederek bürokratik oligarşiye son verildiği sözleriyle teşkilatı ikna ciddi başarı.
Güçlü iktidar beklentisi de ayrı muamma. Eski çağlardan günümüze iktidarın sınırlandırılması macerası diyebileceğimiz yönetim tarihinin akışını tersine çevirecek böyle bir düzenlemeye yönetileni gönüllü ikna ediş muhteşem(!)
Diğer yandan akıllı düşmanı aratır cinsten tüm muhalefeti yok edip, uluslararası ortamdan ayrışmayı getireceğini söyleyerek değişiklikler lehinde konuştuğunu sanmak, müthiş. Ak Partinin böyle dostları varken düşmana da ihtiyacı yok zaten. Ancak bu dostlar muhalefetsiz iktidar, dikensiz gül bahçesi arzularken tehlikeyi gözden kaçırıyor olmalı.
Bir vakitler nerede yazdım hatırlamıyorum (belki de hiçbir gazetenin yayınlamadığı, geri çevrilen yazılardan biriydi) saten yorgan teorisi demiştim söz ettiğim tehlikeyi işaret ederken. Annelerimiz saten yorganları, yüzü dışarı gelecek şekilde katlayarak kaldırırlardı. Saten birbirine değdiğinde yüzünü yer derlerdi. Aradan muhalefeti kaldırıp biz bize/siz size kaldığında siyasi parti mensupları da birbirini yer.
Nitekim yiyor da. Son günlerde medyada da bu neyin kavgası, dedirten eski dostların kapışması gündem. Eleştiriye tahammülü terk etmiş kalemşorlar anayasa paketine oldukça örtülü, nazlı niyazlı karşı çıkışları, Sur ’un tahliyesi esnasında çocuk, kadın demeden halka kötü muameleyi eleştiren haberleri bile fetöcülükle, pkkcılıkla izah ve ihbar derdinde. Parti teşkilatı ve milletvekilleri üzerindeki güçlü baskı sürmekteyken camia üzerine kurulan baskı metodu da itibar katli olarak karşımızda.
Dört yanımız kavga kıyamet ama ihtiyacımız olan sekînet. Zira selim akıl sükûnette duyulur. Akl-ı selim sükûnetle konuşur. Hali hazırda sükûnetten uzak, karmaşanın ortasındayız. Konuşuyoruz, susmamacasına. Bir susarsak bir daha konuşamayacağımız endişesiyle…
Halk/seçmen geneli suskun, konuşsa da duyacak kimse yok zaten. Zaten siyaset söz konusu olduğunda sandıkta oylarıyla konuşmaya alışkın. Yine de otobüste dolmuşta iki üç arkadaşın kendi arasındaki seçim/oylama sohbetine ve çevredekilerin o sözlere kulak kabarttığına tanık olunurdu eskiden. Bu sefer halkın davranışı farklı… Sokakta, çarşıda, pazarda, toplu taşıma araçlarında hiç anayasa konuşulmuyor. Bu konuda sessizlik hâkim. Halkın sessizliği mühim mesele…
Belki seçmen davranışı değişiyor. Belki de kakofoni bitsin diye bekliyor. Her hâlükârda sessizlik hayra mı alamet şerre mi, düşünmek için buraya bir mim koymak lazım.