İlhan Cavcav: Devrimciden Yeni Türkiye simgesine
Türkiye naifliğini paraya ve orantısız güce teslim ederken, Cavcav da Gençlerbirliği de bu rüzgara kapıldı. Koltuğa çok tanıdık bir argümanla yapıştı kaldı: "Türkiye’nin tek borçsuz kulübüyüz. Ben bu günlere getirdiğim kulübü ellere bırakmak.”
Türk futbolunun ayarlarını değiştiren, ileri taşıyan bir futbol figüründen koltuğunu bırakmayan, bu topraklara uyum sağlayan bir güç tutkununa dönüşün portresidir İlhan Cavcav. Defolarına rağmen devrimci Cavcav ne kadar övgüyü hak ediyorsa, koltuğa yapışıp kalan Cavcav da o kadar Türk futbolu hatta Yeni Türkiye’dir. Yani sabırsız, başarı ya da daha iyisi ihtiyacı olmayan, sadece para üstünden istikrarı savunan, rütbelerini bırakamayan, bırakması teklif dahi edilemeyen, tüm yetkileri elinde toplamak isteyen tek güç. Peki, gerçekten kimdir İlhan Cavcav?
39 yıl. Dile bile kolay değil. Bir fiil başkanlık koltuğunda oturduğu Gençlerbirliği’nin iyi, kötü, sancılı, şölenli her anında o vardı. Hatta öyle ki Gençlerbirliği’nden daha çok tanınıyor İlhan Cavcav. Sahi, Cavcav’ın hikayesi nasıl başladı?
4 Ekim 1935’te, Priştine göçmeni bir ailenin yeni umudu olarak Ankara’da dünyaya geldiğinde, omuzlarında çok küçük yaştan başlayan bir sorumluluk olacağının farkında olamazdı. Onun için iyi ya da kötü bir öğrenci de diyemeyiz kuşkusuz. Ama söyleyebileceğimiz bir şey var. O da erken yaşta okulu bırakıp iş hayatına atıldığı. Aile şirketinde muhasebe ona kalmıştı. Henüz 15 yaşındaydı ama bu sayede içindeki lider yavaş yavaş şekilleniyordu. Gençlerbirliği’nin 22. Başkanı’na giden yolun temel taşlarından biri de başlamadan biten profesyonel futbolcu kariyeri oldu. Aslında iyi bir sağ bekti. Maskespor’da forma giyerken Fenerbahçe bile kendisini istemişti. Sonra PTT’ye gitti. Yine talibi sarı-lacivertlilerdi. Ama işlere önem vermesi gerekiyordu. Bu nedenle gelen sözleşme tekliflerini reddetti. Lakin bu içinde olan futbol sevgisine ket vuracağı anlamına gelmiyordu.
Cavcav'ın ölümü nedeniyle maç iptal
Bir süre amatör futbol oynayıp tatmin etmeye çalıştı futbol sevgisini. Fakat kendi işini kurduktan sonra formayı çıkarıp takımları üzerine çekme vaktinin geldiğini o da anladı. Tarih yaprakları 1975’i gösterirken Hacettepe’nin başkanıydı İlhan Cavcav. Takım küme düşünce yerinde kalamamıştı. İstifa etti. 1977’de Yahya Demirel’in başkanlığındaki Gençlerbirliği yönetimine girdi. Aslında Ankaragücü de ona talipti ama gitmemişti. Çünkü o zamanın Ankaragücü Başkanı olan Sabri Mermutlu da kendisi gibi değirmenciydi. Ve bir kümeste iki horoz olamazdı. O da yönünü kırmızı-siyaha çevrilmişti artık. 1978’de ise kulüp ona emanetti. Gençlerbirliği Başkanlık koltuğundan bir ara tartışmalar nedeniyle ayrılır gibi olsa da bu ana kadar hep oturdu.
Şu an olduğu gibi geçmişte de Türk futboluyla siyaset kol kola geziyordu. Belki de İlhan Cavcav’ın 39 yıl o koltukta oturmasının domino etkisini de bu ilişki yumağı sağlamıştı. Nedenini BirGün Gazetesi için Ziya Adnan ve Necdet Özkazancı’ya anlattığı halinden dinleyelim: “Ben yönetime girdikten iki ay sonra Gençlerbirliği amatör kümeye düştü. Tabii takım amatör kümeye düştüğü için başkan olarak ilk işim Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim İskeçe’yi ziyaret etmek oldu. Kendisine, “Bu kulüp 1923 yılında kurulmuş. Yani Cumhuriyet ile yaşıt. Üstelik başkentin takımı. Bize yardım edin, bizi 2. Lig’e alın” dedim. O da bana, “Bu benim yapabileceğim bir şey değil, Spor Bakanı’na gidelim” dedi. Birlikte Spor Bakanı Talat Asal’a gittik, durumu anlattık. “Olur” dedi ve İbrahim İskeçe’ye dönerek ekledi: “Ama Karşıyaka’yı da alın.” O dönem Karşıyaka da amatör kümeye düşmüştü ve Bakan İzmirli olduğu için onlara da destek olmak istedi. Velhasıl biz Karşıyaka ile birlikte tekrar 2. Lig’e döndük…”
O andan sonra Türk futboluna format vermeye başladı Cavcav. Kurduğu kadrolar hep fark yarattı. Türkiye’de Afrika akımını başlatan adamdı mesela. Anadolu kulüplerinin vizyonunda fark yarattı. Futbolcu parlatıp satan başkandı herkesin gözünde. Kolay değil. Süper Lig'e yükseldikten sonra bir daha hiç alt ligle görüşmedi. Hatta ‘Gençlerbirliği’ diye bir gerçeğin de yaratıcısı oldu. 2000’lerin başı itibariyle zirve göre İlhan Cavcav anlayışı, 2000-2001’de Türkiye Kupası’nı müzesine götürdü. 2002-2003 yılında ise ligi 3. bitirse de hafızalara 9 Mart’ta Ankaragücü deplasmanında tribünlere gönderdiği kollu gol selamı (!) kaldı. Avrupa’yı sallamaları ise cabasıydı. Ama o kol belki de geriye gidişin ilk taşı oldu denize düşen. Dalgaları kıyıya doğru beklenenden hızlı geldi.
İlhan Cavcav hayatını kaybetti
2007 itibarıyla Cavcav ekolü sadece paraya ve onun getirdiği gücün istikrarına dönüştü. Zira görev süresinde 41 farklı teknik direktörle çalıştığını düşünürsek istikrar sadece ona uğradı. Artık başarının değil kendisinin peşindeydi Cavcav. Türkiye’nin borçsuz tek kulübü olmanın haklı gururunu yaşayıp insanların övgülerini dinlemektense, sürekli bunu vurgulayıp, tüm olumsuzlukları bununla kapatmayan çalışan, Türk futbolunun duayeninden, bambaşka bir figüre dönüşen bir İlhan Cavcav izlemek durumunda kaldık.
Türkiye naifliğini paraya ve orantısız güce teslim ederken, Cavcav da Gençlerbirliği de bu rüzgara kapıldı. Koltuğa çok tanıdık bir argümanla yapıştı kaldı: "Türkiye’nin tek borçsuz kulübüyüz. Ben bu günlere getirdiğim kulübü ellere bırakmak.” Yeni Türkiye’nin aşina olduğu bu söylemler, büyük futbol adamından, Yeni Türkiye ikonuna evrildi.
Futbolcuların sakallarını kestiren, aksi halde kadro dışı bırakacağını açıklayan, antrenörlerin iş bilmediğini, o sebeple takımı kendisinin yöneteceğini açıklayan, tüm gücü kendisinde toplayan bir futbol adamına dönüşen İlhan Cavcav, şu an kendisine çok benzeyen Türk futbolu ve Türkiye gibi komada. Umalım ki Cavcav hızla iyileşir. İlk yani asıl Gençlerbirliği'ni Gençlerbirliği yapan Cavcav’ın inadı, kendisini kovalayan Azrail’i de usandırır. Umalım ki onu dönüşü ‘Hayır’lı olur.