‘Yerli ve milli’ sinema seferberliği hayırlı olsun!
Bakanlık desteklerinin ‘muhalif’ sinemacılara verilmemesi yetmemiş olacak ki, Şahan Gökbakar ve Mahsun Kırmızıgül’ü hedefe koyan ‘yerli ve milli’ hassasiyetler şimdi de popüler sinema alanını daraltmak için harekete geçti.
Üç hafta önce bu köşede Akademisyenlerin barış bildirisine destek veren sinemacılara açılan soruşturmadan muradın ne olduğuna dair bir yazı kaleme almıştık. Özetle; bu soruşturmanın yakın vadede hukuki bir sonuç doğurmaktan uzak olduğunu ancak siyasi sonuçları olacağını belirtip, imzacıların ve onlar gibi düşünenlerin sektörden tasfiyesinin yolunun açılmaya çalışıldığını anlatmaya çalıştık. Nitekim ocak ayı ortalarında toplanan Sinema Destekleme Kurulu kararları 1 Şubat itibariyle duyuruldu. Duyuruda, 30 projeye 25 milyon 600 bin TL destek verildiği ifade ediliyordu. Açıklanan listeden ilk elden anladığımız ‘imzacı, muhalif, iktidar karşıtı’ olarak bilinen ‘genç’ kuşak yönetmenlere destek verilmediği.
Bu desteği alamayan isimler arasında yalnızca ulusal değil, uluslararası festivallerde de önemli başarılara imza atan Emin Alper ve Tolga Karaçelik gibi isimler de var örneğin. Yani imzacı olsun ya da olmasın, destekleme kurulu politikayı değil sinemayı önceleyen birkaç kişinin çabalarına rağmen açık bir şekilde tasfiye girişimini başlatmış bulunuyor. Bunun mart ayında gerçekleştirilecek ve kısa-belgesel projelerini kapsayacak destekleme kurulu toplantısında da devam edeceğini şimdiden söyleyebiliriz.
POPÜLER SİNEMAYA ‘MİLLİ MÜDAHALE’
En az bakanlık desteklerindeki tasfiye kadar endişe verici olan başka gelişmeler de yaşandı geride kalan birkaç haftada. Önce, Mahsun Kırmızıgül’ün son filmi “Vezir Parmağı”, milli ve dini değerlere saldırdığı gerekçesiyle hedefe kondu. Üstelik daha filmi izlemeden fragmanına bakılarak böyle bir yargıya varılmıştı. Kırmızıgül bir yandan PKK’lı, diğer yandan FETÖ’cü olmakla itham edilirken filmin gösteriminin kimi yerel yönetimler tarafından engelleneceğine dair haberler gelmeye başladı. Benzer bir milli hassasiyet Şahan Gökbakar’ın fenomen haline gelen serisi ‘Recep İvedik’in beşinci filmi için de ortaya çıktı. Yine fragman üzerinden filmin “Azeri kardeşlerimizi aşağıladığı” gibi ‘milli’ bir hassasiyet icat edildi, Gençlik ve Spor Bakanlığı filmin çekildiği spor tesislerinden izin alınmadığı gerekçesiyle soruşturma başlattı. Bu iki filmin ve ismin seçilmesinin dönemsel ve tarihsel nedenleri var.
Dönemsel olan en anlaşılabilir olanı belki de. Bu dönemde hangi filmler olsa benzer saldırılar ortaya çıkabilir. Ancak, işin tarihsel bir tarafı da var. Şahan Gökbakar ve Mahsun Kırmızıgül, kendi tercihleriyle sektörün dışında durmayı tercih eden, sinema sektörüyle bağları zayıf ve bu tür saldırılar karşısında korumasız görünen iki isim. Her ne kadar filmlerini milyonlarca kişi izliyor olsa da etraflarındaki birkaç kışı dışında kimse tarafından savunulduklarını görmek mümkün olmadı. Mahsun Kırmızıgül’ün sinema yazarlarıyla arası kötü olsa da, “Vezir Parmağı”na karşı yürütülen kampanyaya tepki Sinema Yazarları Derneği’nden (SİYAD) geldi.
Bu iki filmin hedefe konulmasında kullanılan ‘dini, ahlaki ve milli’ değerler argümanı önümüzdeki dönemde popüler sinema alanında da sıkça göreceğimiz bir linç kültürünün önünü açma amacını taşıyor hiç kuşku yok ki. Bunu yapanlar da filmleri milyonlar tarafından izlense de destek bulmaları zor olan ‘en zayıf iki halka’dan başlıyorlar.
SİNEMA EKONOMİSİ ALARM VERİYOR
Sanat sineması üretimini engellemek havuç devletin elinde olduğu için kolay görülüyor ama gişe filmlerine müdahalenin sektörde yaratacağı olumsuz sonuçlar da olacaktır. Ne kadarı yaratılan bu havadan, ne kadarı siyasal nedenlerden, ne kadarı ekonomik gidişattan kaynaklı bilinmez ama salonlarda durum hiç de parlak görünmüyor. Şu anda hepsi kendi alanında gişe rekortmeni ekiplerin filmleri önceki yılların çok gerisinde seyirci sayılarına ulaşmış durumda.
Düğün Dernek ekibinin yeni filmi “Çalgı Çengi İkimiz” vizyondaki dördüncü haftası geride kalırken 2 milyon 300 bin seyircide. Ata Demirer’in “Olanlar Oldu”su bir milyonu bile bulamadı henüz. “Vezir Parmağı” ise ilk beş günde ancak 242 bin seyirci yapabildi.
Bu rakamlar bu filmler ve ekipler için önceki filmleriyle karşılaştırıldığında çok düşük kalıyor. Sektör böylesi önemli filmlerle sezona girmiş olmasına rağmen geçen yılın aynı dönemine göre 800 bin seyirci kaybetmiş durumda.
Piyasanın biçimlendirmesiyle tek tipleşmeye başlayan popüler sinema alanı, önümüzdeki dönemde ‘yerli ve milli’ hezeyanların zorlamasıyla başka türlü bir tek tipleşme ortaya çıkaracak bir sürece girecek gibi görülüyor. Yıllardır “patladı, patlayacak” diye şişirilen sektörün son iki yıl içindeki gerilemesini şu yazıda incelemiştik.
Bu kadar önemli isimler aynı yılda vizyona film sokmasına rağmen gerileme bu yıl da devam ederse çöküş kaçınılmaz gibi görülüyor.