Afganistan’da bir Kürt devleti - II
Horasan Kürtleriyle akraba oldukları belirtilen Giller, Kuzey Afganistan’da yaşamışlardır.
Bu yazının geçen hafta çıkan ilk bölümü, büyük bir ilgiyle karşılandı. Devamını merakla beklediğini belirten pek çok okur oldu. Bu ilgide sözünü ettiğim iki tarih yazımının payı var sanırım.
Afganistan’da kurulmuş olan Kürt devletiyle ilgili olarak sınırlı ve dağınık bilgiler olduğunu belirtmeliyim. Burada Arap, Avrupa, İran, Kürt ve Osmanlı kaynaklarındaki kısa değinileri bir bütün haline getirmeye çalışacağım.
Elbette tarihçi değilim, aslında edebiyatçı da değilim, hatta hiçbir konuda uzman değilim ama mevzuya edebiyatla başlamalıyım. Zaten Afganistan’daki Kürtlerle ilgili ulaşabildiğim en eski kayıt, edebiyatla ilgili. Reşîd Yasemî, “Kurd we Peywestekî Nijad we Tarîxê O” kitabında Ebul Hesen Alî oğlu Muhammed el-Xezalî el-Logerî’den bahseder. 12-13. yüzyıl şairlerinden olan Logerî, Herat Vadisindeki Loger yöresinde doğmuştur. Saray şairi olan el-Logerî, bir yıl boyunca saraya uğramaz. Hemen Buhara’ya dönmemesi halinde boynunun vurulacağının söylenmesi üzerine son beyti şöyle olan Farsça bir şiirle cevap verir: “Bütün bilgeler ve padişahlar bilir ki Buhara Loger’den daha güzeldir/Ama bir Kürt doğal hayatı bırakıp terk edemez.”
Bu arada Yasemî ile ilgili türlü rivayetler var. Şahlık rejiminin muhbiri olduğu da söylenir. İran Kürtleri onu hayırla anmaz pek. Bunu bilemem ama adı anılan kitabında Kürtlerle ilgili çok değerli bilgiler aktarıyor. İlginç bir not da ekleyeyim: Ali Nihat Tarlan’ın (1898-1978) “Her Ay” dergisinin 1937 tarihli 4. sayısında “Reşid Yasemi” başlıklı bir yazısı var.
Geçen hafta yazdığım gibi “Gil/Kurd Gil” aşireti, Afganistan’da, G.N. Curzon’un sözcüğüyle bir “dynasty” (hanedanlık) kurmuştur. Peki bu Gil aşireti nereli ve kim? Akla hemen üç yer geliyor: Bir tanesi “Êgil/Gêl”, yani Amed’in Eğil ilçesi ki burada bir Kürt mîrliği bulunuyordu. İkincisi, Dersim-Nazımiye’deki “Gil/Kil” bölgesi, üçüncüsü ise Gîlan/Geylan bölgesi. Bunları tahmin olarak söylüyorum. Öte yandan soylarını Behram Çûbîn’e dayandırmaları, Gor/Goran olabileceklerini düşündürüyor. Bununla birlikte Egil ve Dersim coğrafyası tahminim de sebepsiz değil. Çünkü Çiyayê Kurmênc (Kürt Dağı)’nden Viranşehir’e, Ergani’den Dersim’e kadar Gewran, Gîwran, Gor, Kuran gibi aşiret ve yer adlarıyla karşılaşılıyor. Hatta, kayyım duymasın ama, Amed’deki Gevran Caddesi de aynı sözcüğün bir türevi. Yine Fatih Sultan Mehmed’in hocası Şemsuddîn Ahmed bin İsmail bin Osman Guranî, yani Molla Güranî de bu çerçevede düşünülmeli. Onun Şehrizor veya Nişabur’un Goran ya da Amed’in Hiler köyünde doğduğuna dair rivayetler vardır. Kürtçe bir divanı olduğu da ileri sürülür. Bilmem bu bilgiler bizi dışarıda tutmaya devam eden yeni efendileri insafa getirir mi?!
Şerefxanê Bedlîsî, 1597’de tamamladığı “Şerefname”de, Gil ve Zengene aşiretlerinin Afganistan’a yerleştiğini yazar. Horasan Kürtleriyle akraba oldukları belirtilen Giller, Kuzey Afganistan’da yaşamışlardır. Xalid Salih, “Kurmanc li Xorasanê û Penda Kurmancî” adlı kitabında (2006), Zeynelabidîn Babil’in “Babilnâme” (16. yüzyıl) adlı eserinde Afganistan’da yaşayan Kürtlerden söz ettiğini belirtiyor.
Bu noktada iki notu paylaşarak devamı gelecek haftaya bırakayım:
1. Burada sözü geçen Kurd ve Gil sözcüklerini çağrıştıran adıyla “Kurdgal Namek” (Kürtçe Söyleyen) kitabından söz etmeliyim. Axwend Mihemed Salih-i Zengene-i Belûc adlı Belluci beyi, 1660 tarihli bu kitabında Belluci beylerinin tamamını Medlere bağlar ve Belluclarla Kürtlerin ortak soydan gelen akraba topluluklar olduklarını yazar. Özellikle İran ve Pakistan’da bu iki toplum arasında sıcak ilişkiler olduğunu gözlemlemek mümkündür.
2. Bu yazının görselinin sol üst tarafında Sistan’daki Hamûn Gölünü göreceksiniz. Bu göl benim çok önemli. Anlatınca sizin için de çok önemli olacak. Gidenlerin özleyen diliyle sebebini söyleyeyim azıcık: 1596’da Çemişgezek’te doğan Îbnî Xerîb (Horasan Kürtçesinde Îbnî Qerîb), onbinlerce Kürtle birlikte Horasan’a göçertilir. Şair “Xerîbname” adlı Kürtçe (Kurmancî) mesnevisinde işte bu gölün kıyısında nasıl aylarca aç susuz kaldıklarını anlatır. Yurdu ve sevgilisi yıldızlar kadar uzaktır. Bu unutulmuş şairi “Sürgünde Çemişgezekli Bir Şair” yazısında anlatacağım.
BİR GÜN
Lahey’deki Winternachten etkinliğinin açılış kokteyli, adı gibi bir kış gecesinin yarısında başladı. Kalabalıktan uzakta nefis sandöviçleri şişede yorulmuş şarapla götürürken, festivale Portekiz edebiyatı adına katılan ve aslen Angolalı olup boyuna “I am a Portuguese” (Ben Portekizliyim) diyen siyahî şair yanıma gelip, “biliyor musun dostum” dedi, “çok renkli bir etkinlik bu. İnanır mısın, demin Endonezya dışişleri bakanının metresiyle tanıştım!”