Size Uzay'dan bir ihraç hikâyesi anlatayım mı?
Umudunu yitirmedi Plüton. Doğru duvar yıkılmaz, Allah'ın değirmeni geç öğütür ama ince öğütür diyerek muhkem durdu, umudunu yıkıp kendini telef etmedi, duyan her gök cisminin takdirini topladı, onlara ilham kaynağı oldu. Herkes Plüton'un kalpli resmini karşısına koyup yorumunu yapıyordu.
Son zamanlarda Uzay'dan iyi haberler geliyordu. Yeni galaksiler, yaşama elverişli, AVM'lere, metroya, metrobüse ve özellikle de Beylikdüzü'ne 5 dakika mesafede yeni cazibe merkezi gezegenler, çağdaş belediyecilikten ilhamla gezegensel dönüşüm müjdeleri gırla gidiyordu.
Özellikle de yeni gelişmeyi konuşuyordu herkes. Uluslararası Astronomi Birliği'nin (IAU), gezegen kriterlerini değiştireceği haberini... Tam 102 gökcismini ‘gezegen’ ilan etti, edeceklerdi. İl olan ilçelerimizin, büyük şehir olan şehirlerimizin ya da hiçbir şey olamadan her şey olabilenlerin neşesini düşündükçe, gezegen olmanın çılgın sevinci hiç de saçma olmayacaktı.
Daha güzeliyse, ta Hayat Bilgisi'nden beri gezegen olarak bildiğimiz ancak yakın zamanda acımasızca mağdur edilen Plüton, hak ettiği yere terfi edecek ve yeniden çocukluğumuzun şapşik Plüton'u olacaktı.
İhraç kararının tekrar gözden geçirilerek düzeltilmesi, ufacık bir pardon denmesi, gezegenimizin hayat belirtisi olarak bütün evrene okkalı bir mesaj olacaktı. Belki de evren dünyamıza dönüp, "yılmadınız mı arkadaş, yıllardır aptal saptal dileklerle mesaj manyağı ettiniz beni, hele şükür adam gibi bir mesaj yolladınız, tebrikler" diyerek ilk kez mesajlarımıza karşılık verecek, böylelikle yine ilk kez, sözde değil de özde evrensel olacaktık.
Aşağı yukarı bir yıl önce dünya, Plüton'dan gelen net fotoğrafı konuşmuştu aslında. Üzerindeki kalp şekliyle, prova edilmiş sevimliliğin dibine vurmuş, "abi kurban, abla kurban, nolur beni yine gezegen sayın, ben ettim siz etmeyin" diye yufka yürekleri dağlamıştı. Esas amacı, bilim insanlarını tavlamaktı. Üzerindeki kalp resmiyle adeta sevgi pıtırcığı olmuştu.
Bilim insanları ise, hemen duygusala bağlayıp, hakkını helal et kardeş, bir yanlışlık olmuş demediler elbet. Bilimin tarafsız, acımasız, dik durup eğilmeyen duruşundan zerre miskal caymasının mümkünü yok, şeriatın kestiği parmak acımaz dediler Plüton'a. Hayır, seni iplememiz için bi' sebep söyle dediler. Bilim diyorsun, Kapesesen yok, Ales hak getire zaten, bari teşkilattan tanıdık söyle diyoruz, hep tırt çıkıyorsun dediler. Standartlar yüksekti maalesef. Hele bir YDS vardı ki sorma... Barajı geçmek için değil de direkt boğmak için koymuşlardı sanki. Sınava İngiliz girse, İngilizliği düşerdi. Öyle zordu!
Fakat umudunu yitirmedi Plüton. Doğru duvar yıkılmaz, Allah'ın değirmeni geç öğütür ama ince öğütür diyerek muhkem durdu, umudunu yıkıp kendini telef etmedi, duyan her gök cisminin takdirini topladı, onlara ilham kaynağı oldu.
Herkes Plüton'un kalpli resmini karşısına koyup yorumunu yapıyordu.
Büyük resmi görebilen bir abi, bu işler öyle şirinlikler yapmakla, öyle iki uçmaynan olmaz, vardır birşey, dedi.
Büyük resmi görebilen bir abla ise, heeeç gusura galma, altı üstü star adayı gibi bişeysin, dedi. Star dediysem, dünyevi anlamda dedim, bak hele, seni niye elediklerini otur bi düşün, dedi. Sonra bazı gerçekleri, o canlı yayın senin bu canlı yayın benim gezerek, kamera gördükçe ilmi artan bir biçimde, Plüton dahil seksen milyonun önünde açık açık anlattı. Neden sana bizzımla diyyılsın dediler, diye can alıcı sorular sorup herkesi sarstı, sosyal medya yıkıldı.
Sonra, büyük resmi okuyabilen başarılı ve bakımlı bir kadınımız söze girdi. Bi kere senin çapın yetmiyor, dedi. Çapla, boyla, hiç değilse işlevsel olmakla barışık olmalısın, ay belki matematiğin yetmemiş yani, dimi ayol, dedi.
Daha sonra, büyük resmi okuyabilen bir imaj danışmanı söz aldı. Plüton'un kalpli resmini karşısına alıp konuştu. Tamam, belli ki biraz beden dili öğrenmişsin, kalp falan iyiydi eyvallah, ama şansını politikada kullan bence, dedi.
Yorumcular bitti, büyük resim bitmedi. Kimse büyük resmi görmekten, burnunun ucunu görmedi.