İnsanlığın büyük felaketi
BM açlıktan ölmek üzere olan milyonlarca Afrikalı için yardım çağrısı yaptı. Tabii ki bu yardım toplanamayacak. İnsanlar iç savaşlardan, açlık ve kuraklıktan ölürken ülkeler boşalıp büyük göçlerle dünya düzeni bir daha aynı olmayacak şekilde değişecek.
İnsanlık İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en karanlık dönemini yaşıyor. Büyük savaş beklentisi, hiç gerçekleşmeyebilir. Bu, selamete çıktığımız anlamına gelmeyecek. Çünkü milyonlarca insan iç savaşlardan, açlık ve kuraklıktan ölürken ülkeler boşalıp büyük göçlerle dünya düzeni bir daha aynı olmayacak şekilde değişecek.
İki gün önce BM Birleşmiş Milletler yöneticisi Stephen O’Brian 20 milyondan fazla insanın açlık ve kıtlık çektiğini, milyonlarcasının ölümle burun buruna olduğunu açıkladı.
BM Genel Sekreter Yardımcısı ve İnsani Yardım Koordinasyon Dairesi (OCHA) Başkanı O'Brien’a göre bu durum, ‘Birleşmiş Milletler’in kuruluşundan bu yana en büyük insani felaket.” Yani hatırladığımız bütün açlık ve kıtlık vakalarından daha vahim bir durum söz konusu. İşin en kötüsü bunun sebebi doğa değil. İç savaşlar ve o çatışmaları sürdüren savaş lordları.
Deutsche Welle’nin haberine göre, bu insanları kurtarmak için milyarlarca dolar gerekiyor. ihtiyaç var. O’Brian’a göre Temmuz ayına kadar 4.4 milyar dolara ihtiyaç var. Tabii bir de yardım görevlileri için can güvenliği garantisine.
Yemen en kötü durumda olan ülke. 18.8 milyon kişi, nüfusun üçte ikisi yardıma muhtaç. Yedi milyon kişi aç, bir sonraki öğünün nereden geleceği belirsiz yaşıyor. Arap dünyasının bu en fakir milleti Mart 2015’ten bu yana iç çatışmalarda 7.400 kişiyi kaybetti. 40 bin kişi de yaralandı. Hükümet yetkilileri ve direnişçiler ise politik gerekçelerle uluslararası yardıma karşı çıkıyor.
Somali’de nüfusun yarıdan fazlası, 6.2 milyon kişinin yardım alması gerekiyor. Açlık çekenlerin sayısı 2.9 milyon. 1 milyon çocuk yetersiz besleniyor. Nijerya’da kötü beslenme yüzünden bazı bölgelerdeki tüm küçük çocukların öldüğü söyleniyor.
Üç yıldır iç savaşın sürdüğü Güney Sudan’da yardım görevlilerinin öldürüldüğünü ve yardım malzemelerinin yağmalandığını anlatan O’Brien’a göre bu felaketin tek sebebi insanlık.
Büyük insanlık kendi yarattığı bu krize bir çare bulacak mı? Pek de öyle gibi görünmüyor. Batı, Afrika’yı kara kaderiyle baş başa bırakalı epey bir zaman oluyor. 80’lerden bu yana kendini gösteren kuraklık ve açlığa kalıcı bir çözüm bulacak projeler geliştirilmedi. Tam tersi bu ülkeler kendi politik istikrarsızlığına terkedildi. Bırakın siyasetçileri artık sanatçılar ve entelektüeller bile harekete geçmiyor. 1980’lerde Bob Geldof’un düzenlediği Live Aid konserleri gibi dünyanın vicdanına seslenen eylem ve etkinlikler dahi unutulup gitti. Dahası geçen zaman içinde orta ve Kuzey Afrika’nın istikrarsızlığı güneye yayıldı. Mağrip ülkeleri, Mısır sıkı sallandı, Libya bir kabile devletine döndü, savaş ve ölüm ve kötü yaşam koşulları Arap yarımadasına da sıçradı.
Şimdi mecali kalanın yaşadığı toprakları terk etmekten başka çaresi yok. Avrupa ülkeleri bu çaresiz insanlar için bir düş ülkesi, Eldorado. Hayatı dahil kaybedecek hiçbir şeyi olmayan insanlar, Batıya ulaşıp o zenginlik ve güvenin bir gıdımından yararlanmaya bile razı. Bir parça özgürlük, bir parça ekmek ve can güvenliği için ülkelerini boşaltıyorlar. Avrupa ise dehşete düşmüş vaziyette, kendi mutluluğunu korumaya çalışıyor. Zenginliğini sayısı belirsiz göçmenlerle paylaşmak istemiyor. İçten içe o asude düzenin bozulmakta olduğunun farkında.
Dolayısıyla artık vicdanlı aydınlar bile orada, uzaktaki insanlık dramlarından söz edecek durumda değil. Savaştan medet uman aşırı sağ ve totaliter eğilimler Avrupa’da da kendini gösteriyor. Şu sıralar fena halde kendi evinin dertlerine gömülmüş vaziyette, kimsenin kimseyi görecek gözü yok.
Ortadoğuda ve Afrika’da savaşlar sürdüğü sürece bu dert bitmeyecek. Anlaşılıyor ki çok yakında çok daha büyük bir göç dalgası geliyor. Geride kalanların bombalarla değil ama açlık ve susuzlukla kırılıp yok olacağı o topraklar kötü kaderine herkesi ortak edecek. İnsanlığın kuralı bu. Kabul etsek de etmesek de kardeşiz. Felaketler, birleşik kaplar kuralı gibi sonunda her yeri etkiliyor. O savaşları çıkartan, onlardan medet uman, savaşı bir siyasi enstrümana dönüştüren herkes bunda pay sahibi.
Bütün bu kitlesel ölümler ve göçler tabii ki sistemi kökünden etkileyecek.
Bedelini ne yazık ki sadece vicdansızlar değil bütün insanlık ödeyecek.