YAZARLAR

Sizi halk yapan şey nedir peki?

Siyasetin üst kadrolarının sık sık “halka uzak,” “halka yabancı” olmakla ve halkını tanımamakla itham ettiği insanlar kim? Ezbere dönüşmüş bu itham toplumun iktidara yakın kısmında neden bir karşılık buluyor ve neden hiç sorgulanmıyor?

İnanılır gibi değil ama bu memleketin sağ iktidarları toplumun çok geniş bir kesimini “halk”tan, milattan önceden beri bildiğiniz demos’tan yani, saymıyor hiç! Böyle gelmiş böyle gidiyor bu durum. Üstelik halk sayılmayan kesimin bu kategoriden hangi yollarla ve hangi olaylar neticesinde dışlandığı konusu da üzerinde layıkıyla durulmayan bir konu. Kim, kime ve ne vesileyle “sen halktan kopuksun, halkı tanımıyorsun” diyor? Halkı tanıyanlar kim mesela? Neyle iştigal ediyorlar? Muayyen mahalle pazarlarında haftanın üç günü kûndir tezgahı mı açıyorlar, nedir?

Peki siyasetin üst kadrolarının sık sık “halka uzak,” “halka yabancı” olmakla ve halkını tanımamakla itham ettiği insanlar kim? Ezbere dönüşmüş bu itham toplumun iktidara yakın kısmında neden bir karşılık buluyor ve neden hiç sorgulanmıyor?

Bu konuyu soysal medyada rastladığım bir yazışma nedeniyle düşünmüştüm bir ara.

Ankara Garı’nda 10 Ekim 2015’te yaşanan katliamdan iki gün sonraydı. Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde, katliamı kınamak için bir oturma eylemi yapılmıştı. Akşam saatlerinde de bir twitter kullanıcısı, katliamda hayatını kaybedenlerin fotoğraflarıyla oturma eylemi yapan akademisyen ve öğrencilerin fotoğrafını paylaşmıştı. Bu paylaşımın altına başka biri, “sizin halkta karşılığınız yok, hepiniz hainsiniz, halkla hiçbir ilginiz yok!” yazmıştı. Bu yorum sosyal medya şovenizmi içinde sık karşılaşılan türden bir yorumdu. Olayla ve bağlamla illiyet bağını koparmış dışlayıcı bir ezber dile gelmişti. Dolayısıyla üzerinde fazla durulacak bir tarafı yoktu. Fakat bu yorumu yazan kişiye başka bir twitter kullanıcısı tarafından sorulan soru düşündürcüydü ve hatırladığım kadarıyla şöyle bir şey diyordu: “Evinin kirasını ödemekte güçlük çeken bu gencecik akademisyenleri değil de seni halk yapan şey nedir?” İkinci bir tweet daha atmıştı bu soruyu soran kişi ve “doğru, onların yok ama senin bu halkta mebzul miktarda karşılığın var. Maalesef…” demişti.

SAHİDEN "HALK"LIĞINIZ NEREDEN GELİYOR?

Abartı yok. İktidar partisine yakın olmayan kesimlerin pek de halktan sayılmadığını devlet ve siyaset adamlarının birçoğunun konuşmasında görebilirsiniz. Dar gelirli “laikçi teyzeler” de, AKP’ye oy vermeyen mütedeyyin kesimler de, öğrenciler de, akademisyenler de halktan sayılmıyor. Yeri geldiğinde, ki yeri de çok sık geliyor, terörist sayılıyorlar, hain sayılıyorlar ama halk sayılmıyorlar. Mesela referandumda “HAYIR” demeye meyletmişlerse onları artık hiçbir güç “halk” yapamıyor. Geçmiş olsun.

Oysa, halkın bağrından üniversite eğitimi alabilmek için kopup gelen ve yıllarca en sefilinden koşullara katlanan öğrenciler arasında bir ömür geçirmiş, kendisi de bu öğrencilerle hemen hemen aynı yollardan geçmiş bir akademisyeni “halk”tan saydırmayan şey nedir? Bunca öğrenciyi halk kategorisinden dışlayan şey nedir ayrıca?

Haftada bir Ayrancı pazarına giden, pazara giderken bile belirli bir tertip çerçevesinde giyinip bezenen, boş pazar poşetlerini de yanında götüren, eve dönüp aldıklarını buzdolabına yerleştirdikten sonra pencere önünde bir Türk kahvesi içerken ayaklarını dinlendiren şu ince bedenli “laikçi teyze”yi halk yapmayan şey nedir?

Dilinden düşürmediği dualarla çocuklarını okutmuş, kimseye muhtaç etmemiş, gıybetten kaçınmış, evini barkını çiçek gibi tutmayı ve televizyon haberlerini pür dikkat izleyerek memleket meseleleriyle de ilgilenmeyi büyük meziyet saymış, fakat o “yeni dindar” yaşam tarzlarını pek de anlamamış şu başörtülü kadınları değil de sizi halk yapan şey nedir?

Hayatı boyunca -ilkokulda sınıf başkanıyken de, üniversitede öğrenciyken de, memleketin ücra bir köşesinde sıradan bir devlet memuruyken de- lafına, sözüne, ağzından çıkana dikkat etmiş, “bunu böyle söylemek ya da şurada şöyle davranmak bana yakışmaz” diye düşünmüş bir yurttaşı halktan saymamanızın nedeni nedir? Hangi mevki ve makamda olursanız olun, “siyaset” uğruna, üç kuruşluk popülizm uğruna kendinize ve dilinize her şeyi kolaylıkla yakıştırıyor olmanız mı?

Hayatını sokakta, hak arayışlarında, mahkeme kapılarında, Galatasaray meydanlarında geçirmiş, nerede bir zulüm varsa oraya koşmuş, katliamlarla ruhu parçalanmış, tanımadığı insanların yakınlarıyla hastane kapılarında akraba olmuş o gencecik dayanışmacıları halk yapmayıp da sizi halk yapan şey nedir?

Barbaros Şansal’ı ve Fazıl Say’ı halktan saymadığınız açık da Atilla Taş’ı ve Şevket Çoruh’u filan halktan saydırmayan şey nedir?

Yurttaşın hakkını ve hukukunu hep geri plana attıkları ve şu fani dünyada insan mutluluğuna pek kafa yormadıkları, önceliği her zaman ve her koşulda devletin bekasına verdikleri halde bazı MHP’lileri halkın yüce varlığına dahil etmemenizin sebebi nedir? Bahçeli’nin baston siyasetine isyan etmiş olmaları mı? Bir söyleyin hele.

Barış Akademisyenlerinin tümünü birden “halktan kopuk” yapan şey nedir peki?

Evrensel bir dünyayla bağ kurma hadsizliğini gösterdikleri, coğrafyanın kaderine direndikleri, yaşanan zamana ayak uydurmak ve kentliliğin içine güç de olsa vakarla yerleşmek için canla başla uğraştıkları için mi halkta bir karşılıkları olamıyor bütün bu insanların?

HAYIR yani, söyleyelim de bilin. Onların hepsi halk ve halkların hayatını yansıtılmış nefretinizde boğuyorsunuz.


Sevilay Çelenk Kimdir?

Sevilay Çelenk Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümünde öğretim üyesi iken barış imzacısı olması nedeniyle 6 Ocak 2017 tarihinde 679 sayılı KHK ile görevinden ihraç edildi. Lisans eğitimini aynı üniversitenin Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde 1990 yılında tamamladı. 1994 yılında kurulmuş olan ancak 2001 yılında kendini feshederek Eğitim Sen'e katılan Öğretim Elemanları Sendikası'nda (ÖES) iki dönem yönetim kurulu üyeliği yaptı. Türkiye'nin sivil toplum alanında tarihsel ağırlığa sahip kurumlarından biri olan Mülkiyeliler Birliği'nin 2012-2014 yılları arasında genel başkanı oldu. Birliğin uzun tarihindeki ikinci kadın başkandır. Eğitim çalışmaları kapsamında Japonya ve Almanya'da bulundu. Estonya Tallinn Üniversitesi'nde iki yıl süreyle dersler verdi. Televizyon-Temsil-Kültür, Başka Bir İletişim Mümkün, İletişim Çalışmalarında Kırılmalar ve Uzlaşmalar başlıklı telif ve derleme kitapların sahibidir. Türkiye'de Medya Politikaları adlı kitabın yazarlarındandır. Çok sayıda akademik dergi yanında, bilim, sanat ve siyaset dergilerinde makaleleri yayımlandı. Birçok gazetede ve başta Bianet olmak üzere internet haberciliği yapan mecralarda yazılar yazdı.