YAZARLAR

Kremlin Suriye kapanına mı sürükleniyor?

Rus basının geçen haftaki gündeminde ABD’nin Suriye’ye saldırısı vardı. Muhalif siyasetçi Yavlinskiy, Kremlin’ın “Suriye kapanına” sürüklendiğini iddia ederken Kommersant’tan Yusin Kremlin’in, Clinton’un kaybetmesine pişman olacağını öne sürdü.

Geçen hafta ABD’nin Suriye ordusuna yaptığı füze saldırısına ve onu destekleyen Ankara’nın tutumuna Rusya’dan olumsuz yankı yağdı. Bununla beraber Türkiye, Rus vatandaşlarının en çok sevdiği ülkeler arasında yer almış.

Gazeta.ru’ya konuşan Ortadoğu ve Orta Asya Araştırma Merkezi Müdürü Semyon Bogdasarov, Türkiye hiç bir zaman bizim müttefikimiz olmadı ve olmayacak. Astana Müzakereleri geçici bir ateşkesten başka bir şey değildi. Arkamızdan bir kez daha vurulduk, dedi.

Öte yandan Çağdaş Türkiye Araştırma Merkezi uzmanlarından Yuriy Mavaşov, Ankara’nın, Amerikan füze saldırısına verdiği desteğin “geleneksel Esad karşıtı politikasının çerçevesinde” olup ikili ilişkilerimize herhangi olumsuz etki yaratmayacağını savundu. Kendisine göre söz konusu saldırı her şeyden önce Amerikalıların dikkatini, ülkesinin iç sorunlarından çekmeye yönelikti.

Regnum ajansı yorumcularından Stanislav Tarasov, Donald Trump’ın blöf, Recep Tayyip Erdoğan’ın hata üstüne hata yaptığını iddia etti. Neticesinde, Türkiye’nin, kendisine Ortadoğu’da “ciddi oyuncu” statüsünü kazandıran Moskova-Ankara-Tahran üçlü ekseninden fiilen çıkıp “ayrı gündem” yaratmaya çalıştığını yazdı.

Trump füze saldırısı yaparak ülkesinde tutumunu güçlendirmeye çalışırken, “destek çıkışını” yapan Erdoğan artık ABD ile Rusya ve İran arasında seçim yapmak zorunda. “Cihatçılara karşı” savaşan partnerlerden söz eden ABD, daha çok Türkiye’yi değil, Kürtleri kastediyor. Ne var ki Erdoğan bunu anlamış değilmiş.

Bu arada İngiltere’de faaliyet gösteren Ar Rai Al Youm portalı “Erdoğan’ın, Putin’e karşı hareket ettiğini” öne sürdü. Fakat Erdoğan’ın dış politikası, göstermeye çalışıldığı gibi bağımsız değilmiş. Tarasov, Arap medyasına göre füze saldırısından önce Bahreyn, Katar ve Suudi Arabistan’ı ziyaret eden Erdoğan’ın, “Libya’da olduğu gibi Amerikan askerleri Suriye’ye girmeden önce Moskova ve Tahran’dan uzaklaşıp Er-Riyad ve Doha ile daha yakın ilişki kur” talebini aldığını iddia etti.

Pravda.ru portalına konuşan Paris Diplomatik ve Stratejik Araştırma Merkezi’nden Aydın Mehiyev, Erdoğan’ın tutumunun değişmediğini, Türkiye Cumhurbaşkanının zaten en baştan Esad’ın gitmesini talep ettiğini hatırlattı.

Kendisine göre Rusya, Türkiye ve İran resmi veya gayriresmî bir şekilde, çoktan beri Suriye’yi “nüfuz bölgelerine” paylaşmış. Şimdi Türkiye bu konuda ABD ile ortak yaklaşım yaratmış, o kadar.

Suriye’de İran’ın, Rusya’nın müttefiği, Türkiye’nin ise sadece “belirli süre için yol arkadaşı” olduğunu iddia eden uzman, Ankara’nın özellikle Kürt meselesinde kendi çıkarlarının peşinde olduğunu savundu.

Eho Moskvı radyo sitesinde yayımlanan yorumda Rus muhalif siyasetçi Grigoriy Yavlinskiy, Kremlin’ın dış politikasının “aptallığı, uzağı görmemezliği ve maceraperestliği” yüzünden ülkenin “Suriye kapanına” sürüklendiğini iddia etti.

Yavlinskiy’e göre, Rusya attığı her adımla “Suriye bataklığına” daha çok saplanıyor. Bunun sebebi, Rusya’nın Esad’ı kontrol edememesi. Yetmedi, Suriye Devlet Başkanı da nüfuzundaki topraklarında olup bitenleri, tamamen kontrol altına alamıyor. Buna rağmen Moskova, birçok cinayetin sorumlusu Esad’ı dış politikasının “sembolü” haline getirmiş ve onunla birlikte “rezalet bataklığı”na sürükleniyor.

“Türkiye’ye gelince ABD’yi destekleyen Ankara ile işbirliği, Rusya’ya kurulan kapanın bir parçasıdır.

İran Rusya’yı Suriye’de faaliyet gösteren bütün güçlerle karşı karşıya getirtmekle istediğine ulaşmış durumda. Lafı gelince büyük ihtimalle kimyasal silahın kullanılmasının arkasında İran var.

Rusya’dan gelen silahların bir kısmının Hizbullah’a gittiğinden ve Şii militanlarının Rus danışmanları tarafından eğitildiğinden rahatsız İsrail, Rusya’ya şüphe ile bakıyor.”

Yavlinskiy, “Neticede bölgede Rusya’nın müttefiği yok diyebiliriz, düşmanlarımız da, Suriye’de varlığımızı sürdürürken daha çok zayıflamamızı bekliyor.” iddiası ile yazısını noktalıyor.

Kommersant gazetesi yazarı Maksim Yusin, bundan önce sadece lafla yetinen Donald Trump’ın dış politikada attığı ilk adımın füze saldırısı olduğunu öne sürdü.

“Dünya, Trump’ın Devlet Başkanlığı sürece Amerika’nın dış politikasının önceden kestirilemeyeceğine, kaprislere dayanacağına, aniden 180 derece dönebileceğine şimdiden alışmak zorunda. Trump’a çok dikkatli yaklaşmalıyız, çünkü Donald Trump’ın, nükleer dâhil büyük savaş çıkarma ihtimali Moskova’nın sevmediği Barack Obama veya Hillary Clinton’a nazaran kat kat büyüktür.” dedi.

Yusin, Trump’ın seçim kazanmasına çok sevinen Kremlin’in, Clinton’un kaybetmesine çok pişman olacağını öne sürdü.

Levada Center’in yaptığı anket, Rusların çoğunun Batı’ya karşı olumsuz yaklaşım gösterdiğini ortaya koydu. Rus vatandaşlarının yarısı ABD, AB ve Ukrayna’ya olumsuz bakarken en çok sevilen ülke Belarus, Çin ve Türkiye çıkmış.

Ocak ayında Rusların yüzde 49’u ABD’yi sevmediğini açıklarken Mart’ta bu oran yüzde 52’e ulaştı. Ters düşünenlerin oranı değişmeyip yüzde 37’de kaldı. Mart’ta Ruslar’ın yüzde 53’ü AB’yi sevmediğini açıklarken, yüzde 36’sı AB’ye olumlu bakıyor.

Türkiye’ye yaklaşıma gelince ankete katılanların yüzde 47’si “olumlu”, yüzde 34’ü ise “olumsuz” cevabını verdi.


Andrey İsaev Kimdir?

Moskova Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nden mezun. Rusya Bilim Akademisi Şarkiyat Enstitüsü ile Kazan Devlet Üniversitesi'nde çalıştı. Toplam 17 yıl çeşitli görevlerde Türkiye’de bulundu, Çin ve Hindistan’da çalıştı. Gazetecilik, araştırmacılık ve çevirmenlik yapıyor. RS FM radyosu kurucularından ve ilk genel müdürü.“Eski Çağ Türkiye tarihi” ve “Hint-Avrupa Mitolojisi: bir inceleme denemesi” adlı kitapları var.