Bugün 23 Nisan... Neşe mi doluyor insan?
Bugün, savaşın ortasında yaşayan çocukların bayramı. Uykuları roket, top, bomba sesiyle bölünenlerin. Her duyduğu gürültüde havaya sıçrayan, neden günlerce sokağa çıkamadıklarını bilmeyen (ve annesi yine ağlar diye sormayan) çocukların.
Bugün, bayram. Yaşı, cinsiyeti, kimliği, memleketi, kıyafeti, saçı başı, boyu posu, kilosu, parası pulu, annesi, babası, akrabası, evi, okulu, okulsuzluğu, yeteneği, engeli, başarısı fark etmeden; bütün çocukların bayramı.
Bugün, sıcacık yatağında, sıcacık anne sesiyle uyandırılan çocukların bayramı. Yorganın altından çıkardığı minik burnuna, kızarmış ekmek kokusu gelenlerin. Hâlâ uyuyan babasının üstüne hoplayanların. Kahkahalar eşliğinde babayla yatakta boğuşanların. Sohbet ede ede kahvaltı yapanların. Başı okşananların, bezelye parmakları gıdıklananların. Dudağının üstünde, süt bıyığı olanların.
Bugün, sabahın köründe, gözleri yarı kapalı törene giden çocukların bayramı. Yağmurun altında tir tir titreyen; küçük gelin, küçük asker, küçük polis, küçük itfaiyeci, küçük prenses kostümüyle “gösteri” yapanların. Anne ve babası (en önemli görevleri olan) telefonla her şeyi kaydetme işiyle meşgulken, tam olarak ne anlama geldiğini bile bilmediği bir şiiri, içli içli okuyanların.
Bugün, siyasetçi koltuğuna oturtulan çocukların bayramı. Birkaç dakikalığına cumhurbaşkanı, başbakan, meclis başkanı, vali, kaymakam olanların. Birilerini “hoş” göstermek için kullanılanların. Büyüklerinin ezberlettiği “büyük” cümlelerle konuşanların, kameralar karşısında çocuk olmasına izin verilmeyenlerin.
Bugün, sokakta yaşayan çocukların bayramı. En son ne zaman “Anne!” ya da “Baba!” dediğini hatırlamayan, belki de hiç dememiş olanların. Tiner kokusuyla uyuyup, köşedeki fırından gelen “ulaşılmaz” ekmeğin kokusuyla uyananların. Mendil satanların, “zabıtacı amca” tartısını kırdı diye ağlayanların, elindeki flütle sabahtan akşama kadar “Neşeli ol ki, genç kalasın”ı çalanların.
Bugün “güvenlikli site”de oturan çocukların bayramı. Sitenin parkında oynayan, sitenin havuzunda yüzen, sitenin marketindeki rafları ezberlemiş, siteden arkadaşlarıyla her gün, aynı günü yaşayanların. Akşam anne ve babasına, (eve normal saatte gelebilir ve telefondan başlarını kaldırabilirse) okulda olan “çok komik ve inanılmaz acayip” bir olayı anlatmak için sabırla bekleyenlerin.
Bugün, savaşın ortasında yaşayan çocukların bayramı. Uykuları roket, top, bomba sesiyle bölünenlerin. Her duyduğu gürültüde havaya sıçrayan, neden günlerce sokağa çıkamadıklarını bilmeyen (ve annesi yine ağlar diye sormayan) çocukların. Yarın, kesin olarak salıncağa bineceğine, okula gideceğine ve abisinin geri döneceğine inananların.
Bugün, doğum gününde tekne (ve bir kaptan amca) hediye edilen çocukların bayramı. Karnesi iyi gelirse, Disneyland’a götürülecek olanların. Barbie bebekleri için ayrı bir oda isteyenlerin, akülü arabasının kornası bozuldu diye gözyaşı dökenlerin.
Bugün, işçi çocukların bayramı. Tarlada ailesiyle pamuk toplayanların, yan sokakta çöp toplayanların, sabah 5’te dükkân açanların, tamir ettiği arabanın yağını değiştirmeyi unuttuğu için ustasından dayak yiyenlerin, makine başında uyuyakalanların, yaralandığını gizlemek zorunda olanların, her nefeste kimyasal soluyanların. Tırnağını annesi, parmağını makinesi kesenlerin.
Bugün, piyano dersinden sonra, baleye gidecek olan çocukların bayramı. Keman öğretmeninden biraz tırsan ama eve gelen “oyun ablası”nı annesinden çok sevenlerin. Yüzmeden aceleyle çıkıp, ıslak saçlarını atın üstünde kurutanların. İngilizceyi bakıcısından, Fransızcayı dadısından, Almancayı dayısından öğrenenlerin.
Bugün, zorla evlendirilen çocukların bayramı. Babası, amcası, dedesi yaşında adamların “karısı” olanların. Kendileri çocukken, çocuk doğuranların. Tacize, şiddete, işkenceye, korkuya dayanamayıp kaçanların. Ailenin namusunu iki paralık ettiği için, dövülerek, kaçtığı yere geri getirilenlerin. Gerçekten ölmezlerse, yaşayarak ölenlerin.
Bugün, alışveriş merkezlerindeki aktivitelerde sıraya sokulan çocukların bayramı. Palyaçodan korktuğu için annesinden fırça yiyenlerin. Kimyasal kokulu boyalarla minicik suratlarına kedi, aslan, prenses, korsan makyajı yapılanların. Dondurma üstüne şeker, şeker üstüne pasta yiyenlerin. “Bugüne özel indirimli” oyuncakların arasında, “Bi’ tane daha al, bu son!” diye dolananların.
Bugün, babası maden kazasında, inşaatta, askerde, dağda, ovada, patlamada, savaşta, işkencede ölen çocukların bayramı. Birilerinin umursamazlığı, vicdansızlığı, zalimliği, açgözlülüğü yüzünden babasız büyüyecek olanların. Birkaç hafta ülkece ilgi gösterilmişlerin, sonra unutulmuşların. Hayattaki tek kahramanı elinden alınmışların.
Bugün, annesinin dayak yemesini, kapının arkasından dinleyen çocukların bayramı. Araya girmeye çalışırsa, kendisinin de dayak yiyeceğini bilenlerin. Babası kapıyı çarpıp çıktıktan sonra, annesine koşanların. Bir an önce büyümeye çalışanların.
Bugün, fotoğrafları sosyal medyada fütursuzca paylaşılan çocukların bayramı. “Benim çocuğum değil mi? Size ne!” cümlesindeki çocukların. Gözü dönmüş anneleri tarafından makyaj yapılan, yarı çıplak soyulan, marka kıyafetlerle pozlar verdirilip, üstlerinden para(lar) kazanılanların.
Bugün, engelli çocukların bayramı. Evinin penceresinden, parkta oynayan çocukları izleyenlerin. Fiziksel ya da zihinsel engel tanımadan, pırıl pırıl gülümseyenlerin. Annesi, “Umarım ondan önce ölmem.” diyenlerin. Hep acıyan bakışlar arasında ilerleyenlerin. Dışlananların, korkulanların.
Bugün, sığınmacı çocukların bayramı. Kucakta, hiç bilmediği dünyalara taşınan, denizde boğulan, kıyıya vuran, arabaların arasında yalınayak koşan, zorla dilendirilen, kaçak çalıştırılan; okulu, oyuncağı, kitabı, yeri, yurdu, ülkesi, seveni, gülümsemek için sebebi olmayanların.
Bugün, dizi oyuncusu çocukların bayramı. Oynadıkları sahnelerden nasıl etkilendikleri hiç bilinmeyenlerin. Yönetmen işaret verdiği an, (rol icabı) şiddet gören, dayak yiyen, ezilen, ağlayan, hakarete uğrayan, ölen ve “Tamam, kestik!” dendiği an, normal hayatına geri dönmesi istenenlerin.
Bugün, dersleri kötü olursa, hayatın biteceğini düşünen çocukların bayramı. Bazen sınav sonucu “beklenen şekilde” gelmeyince, bazen de geç kaldığı için sınava giremeyince intihar edenlerin.
Bugün, tacize uğrayan çocukların bayramı. Aile içinde, yetiştirme yurdunda, vakıfta, okulda, içeride, dışarıda sessizce bağıranların. Kimseler ona inanmaz diye susanların. Tehdit edilenlerin. Suçlu hissettirilenlerin. Kendisinden de hayattan da nefret edenlerin.
Bugün, okula gönderilmeyen çocukların bayramı. Okula gideceğine eve üç kuruş para getirmesi gereken erkeklerin. Okuması söz konusu bile edilmeyen kızların. En çok kızların.
Bugün, okula gönderilen çocukların bayramı. Evinin kapısından servise binenlerin, okula gitmek için kilometrelerce yol yürüyenlerin, kuzu derisi botlarıyla ayağı terleyenlerin, delik ayakkabısı su almasın diye, ayağına poşet geçirenlerin. Kalem koleksiyonu yapanların, bir kalemi üç kişi paylaşanların.
Bugün, ölen çocukların bayramı. Ekmek almaya gittiği için, bomba patladığı için, mayına bastığı için, sokağa atıldığı için, yurtta yangın çıktığı için, hastaneye gitmesi yasak olduğu için, vurulduğu için, aç kaldığı için, soğuktan donduğu için, cezaevinde olduğu için, annesi evi terk ettiği için, bindirildiği bot, denizin ortasında battığı için, kaçırıldığı için, hastalığını tedavi edecek para olmadığı için, koruyacak kimsesi olmadığı için ölen çocukların.
Sevinin küçükler, övünün büyükler. 23 Nisan kutlu olsun.