YAZARLAR

Kürt payı

İktidar oy çalıyor, hak çalıyor, hukuk çalıyor. Buna mukabil habis bir ur gibi demokratik muhalefetin içine sızmaya çalışan, Türkçü-İslamcı iktidarla dildaş, ama onun elindeki iktidarı ele geçirme gayesinde olan güruh da hakikat hırsızlığına yelteniyor.

Suriye iç savaşı patlak verdikten hemen sonra, Eylül 2011 tarihinde PYD Eş Başkanı Salih Müslim, Esad karşıtı Arap isyancılarıyla ittifak yapıp yapmayacakları konusunda, Express’te yayınlanan söyleşimizde şöyle demişti: “Esad’a karşı olmak bizi ortaklaştırmıyor.”

Müslim aynı söyleşide şunları söylemişti: “Arap halkı demokrasi ve özgürlük taleplerini dile getirirken, biz varoluş mücadelesi veriyoruz. Bizim de özgürlük ve demokrasi taleplerimiz var. 1958’den beri rejimin Kürtlere yönelik insanlık dışı muamelesi sistematik olarak devam ediyor. Baas rejimi ilk önce Kürtlere ait arazilere el koydu, halkımızı topraksızlaştırdı… Keza köy ve şehirlerimizin isimleri değiştirildi. Çocuklarımıza kendi dilimizde isim dahi veremiyoruz. Soruşturmalar, tutuklamalar, işkenceler esas olarak Kürtlere karşı yapıldı, yapılıyor. Şu anda başkaldıran Araplar, bütün bu uygulamalardan muaftı. Biz Kürtler bu işkenceleri çekerken Arap halkından ciddi bir destek görmedik doğrusu.”

HAKİKAT HIRSIZLARI

Gelelim Türkiye’ye…

Referandum öncesi Evet cephesi açıkça “Hayır Kürtlere kazandırır” propagandası yaparak karşısındaki cepheyi yarmaya çalışırken, Hayır cephesi içindeki anti-Kürtler de “Evet Kürtlere kazandırır” ırkçı söyleminden geri durmadı.

Kürtler ise bu ahlâksız tartışmayı izlemekle, sabır çekmekle yetindi. Ama artık Kürtler bu kayıkçı kavgasının kurbanı olmayacaklar, olmamalılar.

Dolayısıyla kimse istatistik tablolarıyla Kürtlerin ne kadar Hayır dediğini kanıtlamaya çalışmasın lütfen! 140 karaktere bile gerek yok, şu tweet kadarı kâfi: “İzmir: 68,79. Diyarbakır 67,59. #HaybeyeKonuşmayalım :)”

Irkçı güruh ikna olabileceği bir delil aramıyor zaten. Onun pozisyonunu hisleri belirliyor.

İktidar oy çalıyor, hak çalıyor, hukuk çalıyor. Buna mukabil habis bir ur gibi demokratik muhalefetin içine sızmaya çalışan, Türkçü-İslamcı iktidarla dildaş, ama onun elindeki iktidarı ele geçirme gayesinde olan güruh da hakikat hırsızlığına yelteniyor. Yani hırsızlık sadece sandıkta yapılmıyor. İçimizde bir de hakikat hırsızları var.

Kim bu hakikat hırsızları? En çok Gezi’de karşımıza çıkmışlardı. “İktidarla anlaştılar” diyerek anti-Kürt söylemi Gezicilik kılıfı altında yaymaya çalışmış ve epey de başarılı olmuşlardı.

Kürtleri AKP’ye karşı mücadelede stepne olarak gören, işlevsel olduğunda “hadi gel el at şu işe” deyip, işler sarpa sardığında da “hep senin yüzünden” mızıkçılığı yapan bu güruh Türkiye’de yükselen ırkçılığın önemli bir göstergesi. Mücadele kazanılırsa –ki henüz kazanılmış bir mücadele yok– “Kürtler yoktu, pay da alamazlar” diyen, kaybedilince de “Kürtler yoktu”, “iktidarla anlaştılar” yalanına sarılan bu güruhun başka bir hilebazlığı da var: İktidar sopasını çıkardığında, evinde perde arkasından Kürtlerin dayak yiyişini izliyor, bununla da yetinmeyip devletin yumruğuna karşılık veren Kürtlere, devletin duyacağı şekilde “şiddet yöntemleriyle her şeyi mahvediyorsunuz” diye bağırıyor.

'KÜRTLER EVET DEDİ' DİYEN KÜRT VE TÜRK SAĞI ORTAKLIĞI

16 Nisan’da tekrar ortaya çıktılar. Rakamlara, istatistiki verilere, Kürtlere yapılanlar dünya alemce bilinmesine rağmen…

Demokratik her türlü kazanımda Kürtlerin payını çalmaya yeltenen bu hırsız ve arsız güruhun sözcüleri tüm siyasetlerde öyle veya böyle yerini bulabiliyor. Kürtler içinde de varlar. “Erdoğan’ı Kürtler kurtardı” diyerek muktedirden medet uman, onun zafer şenliğine davetiye isteyen kimi Kürt siyasetçiler anti-Kürt söylemin değirmenine su taşıdıklarının farkındalar elbette. Ama sağ siyaset böyle işliyor işte; Kürtçesi Türkçesi yok, dilleri ortak. Sadece eşit değiller.

Fakat şu garabete bakın: “Kürtler Evet dedi” diyen Kürt, “Kürtler Evet dedi” diyen anti-Kürtle aynı şeyi söylüyor aslında. HDP’nin binlerce aktivisti, ceplerinde beş kuruş para olmadan aylarca Hayır’ı örgütlemeye çalıştı. Köy köy dolaşıp tam da anti-Kürtlük üzerinden inşa edilmek istenen yeni rejimin tehlikelerini anlattılar. Sandığa gitmeye bile tenezzül etmeyecek kadar bu devletle temasını yitirmiş olan Kürtleri sandığa gitmeye ikna ettiler. Gözaltına alındılar, tutuklandılar.

Fakat, Türkiye demokrasi mücadelesi mirasının çoğunluğu Kürtlere ait olmasına rağmen, anılan güruh hiçbir demokratik kazanıma Kürtleri ortak etmemek için 16 Nisan gecesinden itibaren karşı propagandaya geçti.

HABİS GÜRUHLA GİDİLECEK BİR YOL YOK

Peki 16 Nisan’ın Hayırlarına Kürtleri ortak etmemeye yeltenenler nereden konuşuyor? Klişe olacak ama elbette egemen kimliğin içinden. Türkler yüzde 50 Hayır diyorsa, Kürtler yüzde 90 Hayır demeli, bunlara göre. Aksi halde kazanımda pay sahibi sayılmazlar, değil mi?

Artık açık konuşmak lâzım. Muhtemel demokratik kazanımlardan Kürtlere pay vermeme kudretini kendilerine atfeden bu habis güruhla gidilecek herhangi bir yol yok.

Çünkü bu kazanç simsarları demokrasi mücadelesi veren Kürtlerle Türkler arasına yerleşmiş sinsi bir ur. Demokrasi güçleri ve Kürt siyaseti, yeni mücadele hattında bu urdan kesinkes kurtulmalıdır.

Aksi halde yarın iktidar el değiştirse de, değişen sadece el olacak, “Kürt payı” da yine iç edilecektir.

Dolayısıyla bu ırkçılığa “hassas dengeler” adına taviz verilmemesi gerekir.

Kürtler her defasında demokrasi mücadelesi verdiklerini, iktidarla anlaşmadıklarını, öldüklerini, yakılıp yıkıldıklarını kanıtlamak zorunda değiller.

Türkiye’nin batısında OHAL var ama Kürtler OHAL’i değil, sıkıyönetim ve savaş koşullarını yaşıyor. Buna rağmen Kürdistan'ın rengi maviyse ve hâlâ birileri Evet'i Kürtlere mal ediyorsa, bu yaftaya sadece Kürtler değil Türkiyeli demokratlar ve sosyalistler de itiraz etmelidir. Bu açıdan Kürt hareketi dışında kalan Türkiyeli demokrasi mücadelesi hattının artık yeni bir görevi olduğu söylenebilir. Çünkü Hayırcı gibi görünüp Evetçiyle aynı pozisyonu alan bu güruh Kürt-Türk demokrasi güçlerinin ortak mücadele zeminini kayganlaştırmak için elinden geleni yapıyor.


İrfan Aktan Kimdir?

Gazeteciliğe 2000 yılında Bianet’te başladı. Sırasıyla Express, BirGün, Nokta, Yeni Aktüel, Newsweek Türkiye, Birikim, Radikal ve birdirbir.org ile zete.com web sitelerinde muhabirlik, editörlük veya yazarlık yaptı. Bir süre İMC TV Ankara Temsilciliği’ni yürüttü. "Nazê/Bir Göçüş Öyküsü" ile "Zehir ve Panzehir: Kürt Sorunu" isimli kitapların yazarı. Halen Express, Al Monitor ve Duvar'da yazıyor.