Arafta kalanların resimleri
Temür Köran yeni sergisi Göç ile Evin Sanat Galerisi'nde...Temür Köran sergisinin belki de en etkileyici işi ise arafta bile kalamayan küçük çocukların birer meleğe dönüştükleri, baş aşağı her şeyin bir soyut aleme dönüştüğü resmin içinde uçtukları tuval.
Bölgesel savaşlar, delimsek liderler, açlık, kuraklık, din savaşları, her nevi vahşet, küresel ısınma ve iklim değişiklikleriyle şekillenen yaşadığımız zamanı en çok büyük göç dalgası ile hatırlayacağız. Sanıyorum simgesi de terk edilmiş can yelekleri ve tıklım tıkış insan dolu lastik botlar olacak. Denizlerde boğulup gitmesine göz yumulan on binlerce kişinin vicdani sorumluluğu insanlığın peşini hiç bırakmayacak. Yaşayacak yeri kalmayan, hayatı sürdürülemez hale gelen ve tek umudu bir güvenli bir ülkenin sokaklarına kendini atmak olan Afrikalı, Asyalı insanlar için yolda ölmek büyük bir risk teşkil etmiyor.
Çünkü onlar o yola çıkmazlarsa zaten öleceklerini düşünüyorlar. Kucaklarındaki bebekler için bir geleceği olmayan o toprakları her şeyi göze alarak terk ediyorlar. Geride daha da tenhalaşmış, kıraçlaşmış topraklar bırakarak gidiyorlar. Gittikleri yerde ise refah ve güvenin hassas dengesini tehdit ediyorlar. Bu denge elbette bozulacak. O zaman Batı medeniyeti için de durduramadığı göç dalgası, kendi tarihinin bir parçasına dönüşecek.
Bunu siyaset bilimciler, sosyologlar ve siyasetçiler ne kadar iyi görüyor ya da görmüyor bilemem ama sanatçılar durumun fena halde farkında. Son birkaç yılın en önemli temalarından biri Göç. En son günümüz Türk resminin önemli sanatçılarından biri, Temür Köran etrafımızı kuşatan göç ve mülteci imgelerini kendi filtrelerinden geçirerek ürettiği resimlerle çıktı karşımıza.
Kucağında çocuğu, başının üzerinde eşyalarıyla başörtülü kadınlar, yüzlerinden umutsuzluk akan adamlar, ihtiyarlar ve annesinin eteğinden tutmuş yürüyen bir çocuk. Parçalanmış sallar, can çekişen adamlar kadınlar, küçük ve sönmüş bir yelkenin altında umuda uzanan kollar, bedenler. Canlı renklerine rağmen bu resimlerin acı bir hikaye anlattıklarına hiç şüphe yok. Birbirinin üstüne gelen ve aklımıza yığılıp kalan hikayelerden unutulmaz anlar gibi figürler zaman zaman üst üste istiflenip sert bir kolaja dönüşüyor.
Bazen de renkler tek bir soyut resim olarak bize hikayeyi hatırlatmaya devam ediyor. Serginin büyük triptiği, üç parçadan oluşan resmi naylon çadırlardan, çölden yola çıkıp ormanların ve ateşlerin arasından geçerek denize ulaşan bu Ortadoğulu insanların hikayesinin özeti gibi. Onlar ne geride bıraktıkları evleri ne de varmaya çalıştıkları Batı topraklarında görünüyor bu resimlerde. Yolda, ıstırapta ve tükenmiş bir umudun içindeler. Sanatçı Temür Köran, Hürriyet’ten Müge Akgün’e verdiği röportajda “Göç, insanları sadece yeni coğrafyalara sürüklemekle kalmıyor, aynı zamanda geçmişle gelecek arasında bir nevi arafta kalmaya mahkum ediyor” demiş. Hakikaten bu arafta hali resimlerde görünüyor.
Yolculuğun iki coğrafya arasındaki güçlüğünü gösteren resimler aslında bunun hiç bitmeyecek bir arada kalma hali olduğunu da anlatıyor bize. Serginin belki de en etkileyici işi ise arafta bile kalamayan küçük çocukların birer meleğe dönüştükleri, baş aşağı her şeyin bir soyut aleme dönüştüğü resmin içinde uçtukları tuval.
Göç sergisinde büyük boy resimlerin hikayeciliği kadar küçük resimlerin hatırlattığı anların da etkisi büyük. Galerinin üst katında kimi tuval kimi karton üstüne, kimi yağlıboya kimi sadece mürekkeple yapılmış desenler halinde pek çok resim yer alıyor. Bu resimlerde yine göç anları, mültecilik halleri var. Bazen bir portre de karışıyor bu resimlere. Mesela ressamın atölyesinden bir kadın, Temür Köran mültecilerin dünyasını anlatan ressamı ve kendi hayatımızı da hatırlatıyor sanki arada bu resimlerle.
Temür Köran’ın bu küçük tuvallerinde resim algımızı keskinleştiren, bizi rengin ve figürün içine çeken bir albeni var. İnsanı bakmaya çağıran, hayatın içine karışmaya hazır, davetkar bu küçük resimlerde, ister desen olsun ister yağlıboya Temür Köran’ın bir başka boyut yarattığını düşünüyorum ki, bu sergi vesilesiyle onu da belirteyim...
Göç, günümüzün bir ressamının kendi gündelik hayatımızdan kopup içine yuvarlandığı bir alan. Temür Köran’ın ruhunu sanat tarihinin başka felaket imgelerinden de alan bu resimleri evrensel bir meseleye tanıklık ederek bulunduğumuz kentin ve hatta coğrafyanın sınırlarının ötesinde bir izleyici kitlesine sesleniyor.