Robot gazeteciler
Haber yazma robotlarına dair iyimser yorumlar, gazetecilerin ham veriyi standart bir habere dönüştürmeyi gerektiren rutin ve tekrarlanan işlerden kurtulduklarını, yani bir nevi özgürleştiklerini iddia ediyorlar. Kötümser yorumlar ise maliyetlerini azaltmak isteyen medya kuruşlarının haber yazma robotlarını tercih edeceği ve robotların gazetecilerin yerini alacağı iddiasında.
Giderek artan sayıda işin robotlar tarafından yapılabilir hale geldiğini haberlerden okuyoruz. Bu elbette ki yeni bir şey değil, 16'ncı yüzyılda bir İngiliz mucit dakikada 1000 ilmek atabilen bir trikotaj makinesi yaptığından bu yana teknoloji sürekli olarak üretim sürecindeki emek miktarını azaltmak, bir malın üretiminde çalışan işçi sayısını en aza indirgemek ya da tamamen işçisizleştirmek doğrultusunda gelişiyor.
Şu ana kadar, bazı üretim alanlarının tamamen otomatize hale gelmesi, işçisizleşmesi durumu büyük işsizlik oranlarına neden olmadı. Çünkü otomasyon süreçleri yok ettiği denli yeni iş yarattı. Standartlaşmış işler teknolojinin yarattığı otomatik makineler tarafından yapılırken, ölçekler genişledi, yeni iş alanları açıldı ve insanların iş tanımları değişti ve ücret karşılığı çalışan insanlar varlığını sürdürdü.
Günümüzde ise otomatik makinelere yapay zekanın eklenmesiyle gelişen robot teknolojisi, birçok alanda artık insanlar için yapacak hiçbir iş bırakmayacak distopik bir noktaya doğru ilerliyor. Robotların dahil olduğu bu alanlardan birisi de gazetecilik...
HABER YAZMA ROBOTLARI
Son birkaç yıl içinde, Associated Press, Forbes, The New York Times, Los Angeles Times gibi önemli medya şirketleri, ayrıca internet üzerinden haber dağıtan Google, Yahoo gibi şirketler haber yazma robotları kullanmaya başladıklarını duyurdular.
Şimdilik yapılandırılmış ve güvenilir verilerin hazır olduğu alanlarda olay bazlı haberler yazan robotlar, geniş ölçekli verileri tarayarak, bireysel kullanıcının ihtiyaçları doğrultusunda kişiselleştirilmiş haberi, hızlı bir biçimde, daha az maliyetle ve kanlı canlı bir gazetecinin yapabileceğinden daha az hatayla yazabiliyorlar. En çok meteoroloji, deprem, finans, şirket karları, suç ve spor haberleri alanında kullanılıyorlar.
Haber yazma robotlarına dair iyimser yorumlar, gazetecilerin ham veriyi standart bir habere dönüştürmeyi gerektiren rutin ve tekrarlanan işlerden kurtulduklarını, yani bir nevi özgürleştiklerini iddia ediyorlar. Böylece gazetecilerin ayrıntılı analiz, yorum ve araştırma için daha fazla zamana sahip olacakları varsayılıyor. Kötümser yorumlar ise maliyetlerini azaltmak isteyen medya kuruşlarının haber yazma robotlarını tercih edeceği ve robotların gazetecilerin yerini alacağı iddiasında. Her koşulda haber işinde roller ve iş bölümü oldukça değişecek gibi görünüyor.
HABER NE Kİ?
Bütün bunlar haberin ne olduğuna ilişkin en yaygın anlatıyla son derece ilişkili. Bu anlatıya göre haber, gerçek dünyada bir yerlerde meydana gelen olaylar, kişiler ya da şeyler hakkındaki en son, en yeni ve ilgi çekici enformasyondur. Haberin içerdiği enformasyonun nesnelliğinin, dengeliliğinin, tarafsızlığının bütünüyle sağlanması ya da hiç değilse en çoklaştırılması mümkündür. Haber bu biçimde tanımlanınca, robotların yazdığı haberlerin de gazetecilerin yazdığına göre daha şeffaf, daha yansız olabileceği düşünülüyor.
Oysa haberin ve habercinin gerçeği bir ayna gibi yansıtması olanaklı değil. Bütün medya ürünleri gibi, haber de bir temsil. Yani haber gerçeğin kendisi değil, gerçeği temsil ediyor ve temsil edenle (örneğin bir savaş fotoğrafı/haberi) ve temsil edilen (savaş) arasında daima bulunan farkı barındırıyor. Ayrıca haberin kendi yapılaşmış dili, grameri, anlatısal özellikleri de haber aracılığıyla kurulan gerçeği sorunlu kılıyor. Bu da daha önceden belirlenmiş modeller üzerinden robotların ürettiği haberi sorunlu hale getiriyor. Yani haberin yapısal olarak taraflı olduğu kabul edildiğinde, robotların da tarafsız haber yazması mümkün değil. Ayrıca robot kendisine sağlanan verilerle haber yazdığı için, verilerin güvenilirliği, haberin güvenilirliğini belirliyor.
Haber yazımında robotların giderek artan oranda kullanılması, denetim, güç ve toplumsal sorumluluk konularında oldukça ciddi sorunları da beraberinde getirebilir. Ama diğer yandan açıktır ki bu sorunlar, bugünün gazetecilerinin, gelecekte rutin işleri robotlar tarafından ellerinden alındığında, robotların haberlerini medyanın toplumsal sorumluklarını ve insan haklarını gözeterek düzeltme, güvenilirliğini sağlama işini üstlendiklerinde giderilebilir. Gerçekten de gazeteciler rutin ve yinelenen haberleri yapmaktan özgürleşebilir, hızlı haber üretme baskısından kurtulabilir ve iyimserlerin iddia ettiği gibi ayrıntılı analiz, yorum ve araştırma için daha fazla zamana sahip olabilir.
ASIL SORUN
Buradaki asıl sorun ise medyanın kârlı ve stratejik bir sektör haline gelmiş olması ve devasa bir endüstriye dönüşmüş olması. Kâr arayışındaki medya şirketlerinin robotlar tarafından otomatik olarak üretilen haberlerden elde ettikleri geliri, daha ayrıntılı, yorum içeren ve nitelikli haberler için harcama tercihinde bulunmalarını beklemek bugünden bakıldığında olanaksız görünüyor. Bu noktada robotların işe koşulduğu tüm diğer alanlarda ortaya çıkan asıl sorunla karşı karşıya kalıyoruz.
Robotların üretilmesi ve onların üretkenliği arttırmak için kullanılması sorun değil; asıl sorun robotların üreteceği zenginliğe, refaha, zamana toplumun pek küçük bir oranını oluşturan şirket sahiplerinin el koyacak olması, toplumda refahın eşit bir biçimde paylaşılmıyor olması, zaten fazlasıyla kâr etmekte olan bir avuç insanın azami kâr elde edebilmesinin koşullarının oluşması.
Bunu düşününce Bertell Ollman'ın “Atları hatırlayın... Sopayı kapın” sözünü bir kez daha düşünmek gerekiyor. Bertell Ollman aynı isimli kitabında otomobil icat edildiğinde artık ihtiyaç duyulmayan atların tutkal yapıldığını anlatıyor. Robotların geleceği işçiler için atlarınki kadar dehşet verici hale getirmemesi için, herkesi atların başına gelenleri hatırlamaya ve harekete geçmeye çağırıyor.
Kapitalistlerin tüm iktidarı elinde tuttuğu ve kâr getirmeyen hiçbir şey için masrafa girmediği bilinen toplumlarda, harekete geçmenin nasıl olabileceğine ilişkin bir öykü anlatıyor: “Zen Budist keşiş, öğrencilerine bir soru soracağını, soruya 'evet' diye cevap verenleri de 'hayır' diye cevap verenleri de sopayla döveceğini söylüyor. Soruyu sorduğu ilk öğrencisi 'evet' diyerek sopayı yiyor. İkinci öğrenci 'hayır' diyor ve yine sopa yiyor. Diğer öğrencilerin sonu da farklı olmuyor. Ta ki son öğrenciye kadar... O zamana kadar olan biteni izleyen öğrenci geliyor, soruyu dinliyor ve… sopayı kapıyor.”