'Tarkan Ağa'nın kaç kök zeytini var?
Twitter’da “Zeytinliklere kıymayın” yazan dünyaca ünlü şarkıcımız Tarkan’a, dünyaca pek bilinmeyen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Faruk Özlü, sorulu bir cevap verdi: “Tarkan’ın zeytinlikleri mi varmış, ne yapacakmış zeytinlikleri?” diyerek, zayıf bir ‘sorulama’ örneği olarak tarihteki yerini aldı.
Bu aralar en çok, akla ziyan sorulara maruz kalan televizyoncu hocalara yazık. Malum, ramazan. Asla ‘sorgulama’ diyemeyeceğimiz, belki ‘sorulama’ ya da muhatabını ‘soru manyağına’ çevirme eylemi diyebileceğimiz durumlar.
Millet olarak fantastikliğin dibi olduğumuzdan, çok zorlanmıyoruz. 'Hassas bir zihin', doğası gereği 'çabuk karışma' hakkını kullanarak, liposakşın (liposuction) tabir edilen güzelleşme azminin, oruca halel getirip getirmediğini soruyor mesela.
Yani, ‘kendimi bozarsam, orucum da bozulur mu?’ anlamında.
Liposakşın, kaba etinden alınan yağın dudaklara zerk edilmesi biçimindeki kendini bozma hamlesi. Kendinden sıkılan insanın yine kendisiyle oynamaya başlaması, fazla kurcalamaktan kendini bozması.
‘Sorulama’ eylemi, meyvelerini hemen her yerde verebiliyor. Habere göre, Manisa’da 'Alo 190 Fetva Hattı'nı arayanlar, kafa açıcı sualleriyle hem güldürmüş hem de düşündürmüş. Neşe içinde hidayete ermişler.
Telefonun ucundaki uzmanın dramı anlatılacak türden değil. ‘Altın rengi pantolon giyiyorum, orucum bozulur mu?’ sorusuna ne cevap verebilir? ‘Devam koçum, altın rengi pantolon seni daha zengin gösterir, mümkünse varaklı olsun ama!’ diyerek sıradaki kafası karışığa geçebilir. Ama tek tek anlatıyorlar.
Lüzumsuz sorular sormada üzerimize yok. Her alanda. Örnekse, ‘hocam, yumuşak g’de şapka var mıydı?’ diye soran öğrencisine, ayrı yazılan ‘de’yi anlatmak zorunda olan öğretmenin dramını düşün. Sonra haline şükret! Buna devlet ne yapsın, milli eğitim ne yapsın? Milli eğitimin mili bu! Bu çamura nasıl bir ruh üflesin cefakâr öğretmenimiz?
Benzer dramı, televizyoncu doktorlar da yaşıyor. Fönlü bir annemiz sordu:
‘Hocam, anne sütünden peynir olur mu?’ diye.
Hoca, gözlerini kıstı ve çok anlamlı baktı. Annemize hürmet mi etti, soruyu tam neresiyle sordu diye mi düşündü; birkaç saniye durdu, kendini tuttu. Haklıydı televizyoncu doktor. Çünkü her iki lobu olan organ, en nihayet beyin olmayabilirdi. Belki de fön, saçla beraber beyni de düzleştirmişti.
Ekran başında meselenin ciddiyetine yoğunlaştım. Belli ki bebeği var ve sütü bol. Vatandaş da faydalansın diye istemenin neresi kötü? Kosgep’ten hibe alsa, makineli sağıma geçecek!
Bu örneklere yakın düzlükte bir soru da, bir bakanımızdan geldi. Zeytinliklere sanayi tesisi ve maden ocağı kurulabilmesinin önünü açan zeytinlik tasarısı gündemde bu aralar. Üreticilere göre ise Türkiye’de zeytinciliğin sonunu getirebilir. Bu arada; ‘İncire ve zeytine andolsun!' diye başlayan 'Tin’ Suresi’nin ise hangi kıraatle okunduğu daha mühim!
Zeytinliklerin geleceği Meclis’teki komisyonda görüşülmeden önce Twitter adresinden “Zeytinliklere kıymayın” diye yazan dünyaca ünlü şarkıcımız Tarkan’a, dünyaca pek bilinmeyen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Faruk Özlü, sorulu bir cevap verdi:
“Tarkan’ın zeytinlikleri mi varmış, ne yapacakmış zeytinlikleri?” diyerek, zayıf bir ‘sorulama’ örneği olarak tarihteki yerini aldı.
Ahalinin, ‘Tarkan Ağa’nın kaç kök zeytini var diye züğürt çenesini yorması durumunda, bozulacak bir şeyi kalacak mıdır?