Kedi ve hayatın sırları
Ceyda Torun'un yönettiği Türk-Amerikan ortak yapımı Kedi filmi bu hafta Başka Sinema kapsamında gösterime girdi. Filmi hem benden hem de kedi oyuncularından Gamsız'ın ağzından dinleyin bir de...
Yaklaşın, size hayatın bir sırrını fısıldayacağım. Sosyal medyayı giderek daha çok ele geçiren kedi deliliğinin esas nedenini biliyorum: Kediler hayatla biz insanlardan daha iyi başa çıkıyorlar. İstediklerinin peşinden koşmalarındaki kararlılıklarına, ısrarcıyken bile havalı olabilmelerine, başkalarını hiç umursamamalarına, tüm güçlükleri pofuduk bir zarafetle yenebilme becerilerine imreniyoruz.
Evet, ben bir kedi aşığıyım. Yaşadığım mahallenin sokaklarında her gün göz kırpıştığım, mama sponsoru olduğum kediler var. Hayatımdaki iki kedinin, Mehveş’in ve Aliş’in insanıyım. Kedi sahipleri bilir ki, bir kedi sizin kediniz falan olmaz. Siz onun insanı olacak kadar şanslısınızdır. Şu noktaya kadar okumayı bırakmamış kedisevmezlerin de gizli birer kedisever olduklarını düşünüyorum. Biz bize olduğumuza göre rahatlıkla söyleyebilirim: Ceyda Torun’un, Başka Sinema’da bu hafta gösterime giren filmi Kedi’ye bayılacaksınız!
İstanbul’un sokak kedilerini anlatan Türk-Amerikan ortak yapımı Kedi (2016), Türkiye’den önce gösterime girdiği ABD’de epey yankı uyandırdı. Hatta tüm zamanların en çok izlenen Türk filmi oldu. Filmle ilgili, yerli ve yabancı basında çok yazıldı çizildi. En eğlenceli bulduğum tanımlama IndieWire’daki Eric Kohn yazısından: “Kedi belgesellerinin Yurttaş Kane’i!”
Büyük kısmının “kedi plan”da çekilmiş oluşu, belgeselin en ayırıcı özelliklerinden biri. Özel bir teknikle kamera kedi boyunda kullanılmış, bu da olan biteni kedilerin gözünden görmemizi kolaylaştırıyor. Filmin görüntü yönetmenleri Charlie Wuppermann ve Alp Korfalı nefis bir iş çıkarmışlar genel olarak.
Filmin diğer önemli özelliği, ana karakterlerinin yedi kedi oluşu: Sarı, Bengü, Psikopat, Deniz, Aslan Parçası, Duman ve Gamsız. Bazıları canları isteyince evlere girip çıksa da ev kedisi değil bu arkadaşlar. Ekmeğini taştan çıkaran çetinceviz sokak kedileri. Birer animasyon karakteri kadar renkli ve muzip bu karakterleri yakından tanıyoruz filmde. Ortak noktaları, sokakları mesken tuttukları halde insanlarla dostane ilişkiler kurmayı başarmaları. “Kocası”nı başka kedilerden kıskanan sert kız Psikopat bile kendini haşince okşatmaktan kusur kalmıyor. Kimi bir balıkçıya takılarak sürdürüyor hayatını, kimi güzel bir restoranın müdavimi. Çevre esnafı ve komşularla yakın ilişkileri, günlük rutinlerinin bir parçası.
Kedi, dünyada örneğine pek az rastlanan bu kedilerle iç içe yaşamı, bu yedi kedinin hayatından parçalarla anlatıyor. Nefis kuşbakışı İstanbul görüntülerinin yanı sıra röportajlar içinde de durmaksızın dönüşen kent dokusu, kentin tarihi ve kent politikaları içinde kedinin yeri gibi konulara kısaca değiniliyor. Ama belgeselin bu konularda söylemeye soyunduğu bir cümle yok. Ülkenin ve kentin üstüne çöken kasvetli siyasal atmosferle hele, hiç işi yok.
Film temelde kediyle insanın iç içe yaşadığı bir şehir olarak İstanbul’u ve kediyle insan arasındaki şefkatli, iyileştirici ilişkiyi anlatıyor. Aynı dili konuşmayan iki tür arasındaki bu gizemli, ruhani bağın hayatı nasıl da güzelleştirebildiğine ve iyi insanların hâlâ varolduğuna dair, hayli iyimser bir film Kedi. Seksen dakikalık bir “feel good” (kendini iyi hisset) filmi diyebiliriz bu anlamda. Kedi’nin epey sınırlandırılmış, mütevazı bakış açısı bir tercihin ürünü. Vaadini yerine getiren bir film.
Filmin yönetmeni Ceyda Torun da bir yönüyle kedi gibi biri. Varlığından sempatik, kedicil bir özgüven yayılan tatlı, akıllı bir kadın ve ne yaptığının tamamen farkında. Rexx Sineması’nda katıldığı gösterimde filmin serüvenini içtenlikle anlattı. Aklımda en çok kalan sözse şu oldu: “Filmde duyduğunuz bütün ‘miyav’lar gerçektir.” Miyav!
Malzemesine samimiyet ve profesyonellikle yaklaşan “küçük” bir filmi her zaman, derdini Big Bang’den başlayarak söyleme telaşındaki içi dolu turşucuk bir hikâyeye tercih ettiğimi belirteyim. Kedi’nin eksikleri, elbette var. Kendi dünyası dahilinde değinebileceği kadarına da değinmediği, fazlaca sınırlı bir çerçevede kaldığı yollu eleştirilere kısmen katılmakla beraber filmi çok sevdim ve yönetmenin sonraki filmlerini heyecanla bekliyorum!
Yönetmenle çeşitli güzel röportajlar yapıldı. Ben de filmin kedi aktörlerinden Gamsız’la minik bir röportaj yapmaya karar verdim. Sokakla bağını koparmasa da birkaç yıldır kendi isteğiyle zamanının bir kısmını değerli oyuncu Laçin Ceylan’ın evinde geçiren Gamsız sorularımı içtenlikle miyavladı. Yazının bu kısmı elbette ki kısmen hayal ürünü ama anlatılan tüm olaylar ve aramızdaki bakışma ve çeneye pati dayamalar gerçektir…
Mıırhaba.
Şaka yapıyor olmalısınız. Daha parlak bir başlangıç beklerdim.
Pardon. Sevgili Gamsız, öncelikle beni kırmayıp sorularıma yan…
Konuya girebilir miyiz? Vaktim kısıtlı. Bu arada söylediğim yaş mama yanınızda, değil mi?
Evet yarısını şimdi, yarısını röportajdan sonra verebilirim dilerseniz.
Kibar ama pazarlıkçı. Tam bir insan.
Bana biraz kendinizden bahseder misiniz? Eve ilk gelişiniz nasıldı?
Salon penceresinden. Laçin’i bir önceki evindeyken tanıdım. Kedileri sevdiği her halinden belliydi.
Bunu nasıl anlıyorsunuz? Bir insanın kedi insanı olduğunu yani?
Eh şey, bilirsiniz işte birini uzun süre gözlersiniz ve… Şaka şaka. Siz insanlar genel olarak sandığınız kadar karmaşık yaratıklar değilsiniz. Ama kendinizi aşırı ciddiye alarak hayatı zorlaştırmakta üstünüze yok, kabul edelim. Neyse bu felsefi konular bana göre değil. Sokak şartları çetindir. Bir uzun atlama esnasında nerdeyse bacağımı kaybetmek üzere olduğumdan filmde bahsetmiş miydim?
Pek konuşmuyordunuz filmde… Eve gelişinizden bahsediyorduk…
Evet, şefkatli, ilgili ve doğal biri olan Laçin’i gözüme kestirmem uzun sürmedi. Ama bazı sorunlar vardı: Evde zaten bir kedisi vardı. Bağlanma sorunlarım var ve ikinci kedilik pek bana göre değil.
Birbirine tezat şeyler değil mi bu ikisi?
Ne münasebet. Mawtan tezatta gizlidir. Neyse o ev hoşuma gidiyordu. Koşullar düzgündü, şefkat, mama, sigorta falan… Salon penceresiyle arka pencereyi açtırarak başladım işe. Evi bir köprü olarak kullandım. Canım istedikçe girip çıkıyordum. Ne zaman nereden geleceğinizin belli olmaması, aniden kucağa oturup şaşırtmak çekici bir kedi olmanın ön koşuludur.
Anlıyorum.
Yaz boyu, yarattığım heyecanlı belirsizliğin tadını çıkardım. Kış gelince giriş kapısını zorlamam gerekti. Açmamayı denediler. Hiç ısrarlı pati darbelerine eşlik eden kapı tırmalama sesine maruz kaldınız mı? Gerçekten sinir bozucu olabilir bu.
Zorla açtırdınız yani. Taciz sayılmaz mı?
Yoo.
Sonraki aşama? Kendinizi içeri sokmayı başarınca hemen yerleşmişsinizdir.
Ah sabırsızlık, en sevdiğim insan günahı… Bu işler öyle olmaz. Ufak dozlarda başlayıp alanınızı giderek genişletmeniz lazım. İnsanların evleri kendilerine ait zannetmek gibi komik bir huyu var bir de. Çok şapşik oluyorsunuz bazen.
İhi, sizsiniz esas şapşik! (Engel olunamayan manasız sevgi sesleri)
Bir soru da benden gelsin: Neden manasız sesler?
Sizin de hoşunuza gitmiyor mu?
Yok sizi mahçup etmemek için hoşlanmış gibi yapıyoruz. O kadar salak görünüyorsunuz ki o anda. Ay canlarım ya.
Sonra bir ev değişikliği yaşanmış. Yeni evde ev sahibeniz sizi attığı halde üç dört sokağı arşınlayıp evi bulduğunuz doğru mu?
Asla öyle diil o olay, kim uyduruyor bunları… Ev sahibem evden çıkarken ben de çıktım, hava güzeldi… Akşam oldu dönmedi, sonraki akşam yine yok. Meğer İzmir’e gitmiş! Bilmediğim için, bulurum diye eski eve gittim. Bu arada o da benim oraya gittiğimi haber alıyor dönüşünde. Geliverdi. Duygusal anlar yaşandı…
Adresi nasıl buluyorsunuz peki?
Koku duyumuz epey gelişmiştir, söylemesi ayıp. O burnu kullanıyor musunuz siz?
Ev sahibenizle ilişkiniz yıllar içinde daha da gelişti sanırım.
Evet, başlarda beni sokakta gördüğünde diğer kedilerin yanında sevmek istiyordu. Görmezden gelmem gerekti falan, bazı üzücü anlar yaşandı. Sokağın bir raconu vardır, başınızı uluorta okşatırsanız totoyu patiyi çizdirirsiniz. Neyse zamanla bunu aştım. Arada beraber dolaşıyoruz şimdi. Market alışverişi falan.
Gerçekten mi?! (Bu bilgiler teyit edildi)
Bir keresinde sabah mama kalmamış. Daha pet shoplar da açılmamış. Birlikte altı dükkan dolaştıktan sonra döndük uyuduk. Ödülüm, dükkan açılınca telefonla getirtilen favori mamam oldu tabi.
Biraz da film sürecinden bahsedelim. Oyunculuk hoşunuza gitti mi?
“Sette çok eğlendik, ekip değil aile olduk” gibi klasik şeyler söylememi beklemiyorsunuzdur? Film güzel olmuş, beğendim. Amerikalı kedi kızlardan hayran mektupları yağıyor. Kamera birkaç kilo koyuyor gerçi, sokakta görenler “aa aslen ne kadar fitmişsiniz” diyor. Mama markamı falan soran oluyor.
İlerde başka filmlerde oynamak ister misiniz? En çok canlandırmak istediğiniz kedi karakter?
İyi bir teklif alırsam niye olmasın? Çizmeli kediyi oynamak isterdim. Çizme giymem mevzu pati değil tabii.
Nasıl olacak?
Onu da mı ben düşüneceğim?
Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederim Gamsız Bey.
Zehra Çelenk Kimdir?
Senarist ve yazar. Şiirleri erken yaşlarda Türk Dili, Yeni İnsan, Mavi Derinlik, Broy gibi dergilerde yayımlandı. Üniversitede okurken çeşitli dizilerin yazım ekiplerinde yer aldı. Dizi yazarlığının yanı sıra reklam metinleri, müzik videoları, tanıtım filmleri kaleme aldı. Senaryo seminerleri verdi. Lisans ve yüksek lisansını tamamladığı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon, Sinema Bölümü'nde 2007-2014 yılları arasında Televizyon Yazarlığı dersini verdi. 2007- 2008'de TRT 1'de yayınlanan Yeni Evli adlı 175 bölümlük günlük komedi dizisinin proje tasarımını, başyazarlığını ve süpervizörlüğünü yaptı. 2011'de, öykü ve senaryosunu yazdığı Hayata Beş Kala adlı dizinin yapımcılığını üstlendi. Seyyahların İzinde ve Anadolu'da Zaman gibi TV belgesellerinde de yapımcı olarak görev aldı. Öykü ve senaryosunu yazdığı, 2014'te Fox TV'de yayınlanan Ruhumun Aynası adlı dizisi, 2015'te Artemis'ten aynı adla yayımlanan ilk romanına ilham oldu. Türkiye'de bir diziden romana uyarlanan ilk eserdir. İstanbul'da yaşıyor, TV- sinema işleri ve edebiyatla uğraşıyor.
Dünyayı değiştirirken kendi yaralarını da sarmak mümkün mü 16 Ekim 2024
Doğumdan ölüme eril tahakküm ve artan şiddet 06 Ekim 2024
Kadınların mutluluğu ve mutsuzluğu 24 Eylül 2024
Melek değil katledilmiş bir kız çocuğu: Narin’e ne oldu? 10 Eylül 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI