Bir Torino hikâyesi: Slow food, trüf mantarı, agnolotti

Önceki yazımda bu aralar birkaç günlüğüne İtalya'da olacağımdan sizlere bahsetmiştim. Yaklaşık bir haftadır Torino'da vakit geçiriyorum ve sanırım buranın mutfağı ile ilgili biraz fikir edinecek imkânım oldu. Gelin biraz sizi memleketten uzaklaştırmaya çalışayım.

İtalya ile farklarımız

Torino mutfağı, kendi karakteri olan bir mutfak. Torino'nun biraz dışında yer alan Bra kasabası, slow food (yavaş gıda) akımının başlangıç noktalarından, yine buraya yakın olan Alba, trüf mantarlarıyla meşhur ki bu inanılmaz lezzetli mantarlar sonbaharda genellikle özel eğitimli köpeklerle aranarak toprak altından bulunuyor ve kilosu binlerce liraya çıkabiliyor.

Piemonte bölgesi şaraplarıyla da çok ünlü. Barbera d'Alba, Barolo, Barbaresco gibi çok meşhur İtalyan şarapları Torino civarında üretiliyor. Hatta bu yazıyı yazdıktan hemen sonra Barolo'ya doğru yola koyulacağım.

Yemekler ve gidilebilecek restoranlar konusunda daha ayrıntılı yazımı haftaya hazırlayacağım. Daha gitmek istediğim bir kaç yer var. Ancak şu ana kadar yediğim en lezzetli makarnalardan biri olan agnolottiden bahsetmezsem içim rahat etmez.

Ravioli'ye benzeyen bu nefis makarna, dana eti, sebze ve peynirli bir içle hazırlanıyor. Taze makarna hamuruyla pişiriliyor ve et sulu koyu bir sos ve parmesan rendesi ile servis ediliyor. Dün akşam Tre Galli'de yediğim agnolotti, muhtemelen bugüne kadar yediğim en güzel makarnalardan biri olarak aklımda yer alacak.

Bu arada şu da bir gerçek, burası Napoli değil, yani pizza buranın mutfağının bir parçası değil. Ancak geçtiğimiz akşam gittiğim Pizzeria Napoli, tam da adından anlaşılacağı üzere muhteşem Napoli pizzaları yapıyor. Manda mozarellası ve parmesanlı burrata pizzası beni çok mutlu etti. Yine Il Tabisca'da yediğim trüf kremalı ve dana etli albese adlı Sicilya usulü pizza da, seyahatin en lezzetli kısımlarındandı.

Mutlu hafta sonları.