Google: Arama motorundan sansür motoruna
Google’ın arama motoru olarak tekel konumu edinmesi, aynı zamanda kullanıcı verilerinin korunması sorununu da sık sık gündeme getirdi. Günümüzde hem bireyler hem de şirketler açısından veri gizliliğinin önemi giderek artarken, Google kullanıcılara bunu tam olarak garanti etmek yerine, verilerin sunucularda depolandığı, depolanan verilere üçüncü tarafların erişilebileceği ve bu nedenle arama yaptıkları anahtar kelimeler konusunda dikkatli olmalarını tavsiye ediyor.
Google’ın geçen Nisan ayında yalan/yanıltıcı haberlerin yaygınlaşmasını engellemek için arama algoritmasında yaptığı değişikliğin ABD’de demokratik hak örgütlerine, savaş karşıtı örgütlere, sol ve ilerici örgütlere ait internet sitelerinin küresel trafik oranları üzerindeki etkilerine dair her geçen gün yeni kanıtlar ortaya çıkıyor. Ortaya çıkan bu yeni kanıtlar Google’ın giderek bir “sansür motoru” haline geldiğini gösteriyor.
YENİ KANITLAR
Soldan bir bakışla siyasi, sosyal ve ekolojik gelişmeleri değerlendiren ve kâr amacı gütmeyen bir haber sitesi olan Truthout'un okuyucu sayısı Nisan ayından bu yana yüzde 35 azalmış durumda. Yine kâr amacı gütmeyen bir video haber ve belgesel sitesi olan Real News de arama trafiği ile sitesine gelen izleyicilerinin yüzde 37’sini kaybetmiş durumda. Özgür yazılım hareketinin öncüsü Richard Stallman, Google'ın sol sitelere uyguladığı sansürü değerlendirirken “insanların herhangi bir konuda yazılmış makalelere ulaşmasının başlıca aracının dev bir şirket tarafından” işletilmesinin “bariz bir suiistimal” potansiyeli oluşturduğunu söyleyerek, internet üzerindeki denetime dikkat çekiyor.
Yapılan ölçümler Stallman’ın kişisel web sitesinin trafiğinin yüzde 24, Free Software Foundation (Özgür Yazılım Vakfı) sitesinin trafiğinin ise yüzde 19 oranında azaldığını gösteriyor. Nisan ayındaki değişiklikten etkilenen alternatif siteleri araştıran Eric Maas isimli arama motoru optimizasyon danışmanı ise yeni algoritmanın büyük ana akım haber sitelerini desteklediğine dair kanıtlar olduğunu söylüyor.
Geçen yazıda bahsi geçen WSWS (World Socialist Web Site) sitesi –ki bu site Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin web sitesidir ve yayına başladığı 1998 yılından bu yana Dördüncü Enternasyonal’in kurucusu Leon Troçki’ye atıf yapan binlerce makale yayınlamıştır- Google’da “Leon Trotsky” anahtar kelimesi ile deneysel bir arama yapmış. Arama sonuçlarının ilk 13 sayfasında, bu isimdeki kokteylin tarifi bile yer alırken WSWS sitesinde yayınlanmış binlerce makaleden herhangi birisine rastlanmıyor olması Google’ın yeni algoritmasının yarattığı sonuçları daha iyi anlamamızı sağlıyor. Bu sonuç, değişikliğin Google yöneticilerinin söylediği gibi “daha güvenilir” bilgiye ulaşmayı sağlamak dışında başka amaçları da olduğunu açığa çıkarıyor.
MANİPÜLASYON, SANSÜR, VERİ GİZLİLİĞİ
Bugüne dek ticari bir şirket olarak Google’a ilişkin sorunlar veri gizliliği, arama sonuçlarının kasıtlı manipülasyonu ve sansür etrafında tartışılmaktaydı. Google’ın rakip firmaları zayıflatacak ve arama sonuçlarını kendisine reklam veren firmaların lehine çevirecek biçimde arama sonuçlarını manipüle ettiği suçlamaları ile pek çok ülkede hukuki süreçler başlatıldı ve arama sonuçlarının nasıl sıralandığına dair hep bir endişe var oldu. Özellikle Google’ın örneğin “Google Shopping and Places” gibi kendi çevrimiçi ürünlerinin olduğu alanlarda şirketin arama trafiğini diğer çevrimiçi rakipleri aleyhine yönlendirdiğine ilişkin pek çok şikâyet var. Örneğin e-ticaret çözümleri satan ve müşteri bulmak için arama motorlarına bağımlı olan NexTag isimli firma, Google’ın benzer bir hizmeti başladıktan sonra 2012-2015 arasında gözle görülür bir müşteri kaybına uğradığı konusunda şikâyette bulundu.
Google’ın arama motoru olarak tekel konumu edinmesi, aynı zamanda kullanıcı verilerinin korunması sorununu da sık sık gündeme getirdi. Günümüzde hem bireyler hem de şirketler açısından veri gizliliğinin önemi giderek artarken, Google kullanıcılara bunu tam olarak garanti etmek yerine, verilerin sunucularda depolandığı, depolanan verilere üçüncü tarafların erişilebileceği ve bu nedenle arama yaptıkları anahtar kelimeler konusunda dikkatli olmalarını tavsiye ediyor. Üstelik de çerezler ve kullanıcı gizliliğini tehdit eden diğer tekniklerle sürekli kullanıcı arama verilerini topluyor ve bunu müşteri firmaların reklamlarının kullanıcılara ayrıcalıklı erişimi için kullanıyor.
GOOGLE STREET VIEW SORUŞTURMALARI
Google ile ilgili bir başka tartışma ise Google Street View konusunda 2007 yılından bu yana sürüyor. Bu konudaki tartışmanın merkezinde elbette mahremiyet var. Google Street View şirketin kameralı araçları ile sokaklarda gerçekleştirdiği görüntü kayıtlarına dayanıyor. Kullanıcılara bedenen gitmedikleri şehirlerin sokaklarında dolaşma olanağı veren uygulamanın yarattığı mahremiyet tartışması başlangıçta bu görüntülere dayandırıldı. Çünkü görüntülerde o an sokakta yürüyen insanlar, pencerelerden evlerin içi açık bir biçimde görünüyordu.
Bu tartışmaların ardından Google insanların yüzünün gizlenmesi için çalışmalarına başladığını ve kısa sürede mahremiyete ilişkin sorunların giderileceğini duyurdu. 2010 yılında uygulamaya dair asıl sorunun, Google’ın araçlarının sokaklarda dolaşırken sadece görüntüleri değil, aynı zamanda da o sokakta bulunan kablosuz (Wi-Fi) cihazların verilerini kaydetmesi olduğu ortaya çıktı. Google önce kayıt araçlarının geçtiği yerlerde kablosuz cihazların sadece MAC adresleri gibi verileri kaydediyor olduğunu ve bunu da uygulamanın iyileştirilmesi için yaptığını açıkladı.
Daha sonra ise bu kablosuz cihazların aktarım verilerini de yakaladığını ve depoladığını; bu veriler arasında "bazı durumlarda tüm e-postaların ve URL'lerin yanı sıra şifrelerin de” bulunabildiğini kabul etti. Google bu yolla 2007-2012 arasında muazzam miktarda kişisel veriyi izinsiz olarak topladı ve depoladı. 2012 yılı itibariyle ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri yanında Hong Kong, Avusturalya gibi ülkelerin aralarında olduğu 12 ülkede hakkında yasal soruşturma açılan, dokuz ülkede ise ceza alan Google bu yasa dışı veri yakalama ve depolamayı bıraktığını açıkladı.
DİKEY BÜTÜNLEŞME
Google’ın 2015 yılında toplam 16.7 milyon doları, bu yılın ikinci çeyreğinde ise yaklaşık 6 milyon doları lobi harcamalarına ayırdığı, bu rakamın herhangi bir ABD şirketinin harcamalarından daha fazla olduğu biliniyor. Geçtiğimiz yıllarda Google’ın bunca şikâyete ve yasal soruşturmaya uğraması, ABD senatosunda arama motoru, çevrimiçi reklam ve diğer alanlarda tekel konumunun sorgulanması, elbette Google’ın en fazla lobicilik harcaması yapan şirket olmasını en azından birilerinin gözünde meşru kılabilir. Ancak Google’ın önceki dönemde Obama yönetimi ile kurmuş olduğu, yeni dönemde ise Trump yönetimi ile kurmaya çalıştığı ilişkiler internet özgürlüğü ve bugüne dek barışçıl olarak tanımlanan enformasyon ve iletişim teknolojilerinin giderek militaristleşmesi konusunda endişe uyandırıyor.
The Intercept isimli internet gazetesinin Nisan ayında yayınladığı yazıda David Dayen, Google’ın son yedi yıldır Obama yönetimine önemli projelerde uzmanlık, hizmet ve danışmanlık sağladığı ve hatta personel sağladığını yazdı. Aynı yazıda Google’ın temsilcilerinin Obama yönetiminin başından bu yana haftada birden daha fazla Beyaz Saray’a gittiği, yaklaşık 250 çalışanın ya devletten Google’a, ya da Google’dan devlet hizmetlerine kaydırıldığı kaydedildi. David Dayen bu durumu ironik bir biçimde “Google hükümetle bir çeşit dikey bütünleşme kotardı: tam bir özel sektör-kamu işbirliği” diye nitelendirdi.
TRUMP DÖNEMİNDE GOOGLE
Obama yönetimi ile bu iç içe geçmiş ilişkileri ve diğer Silikon Vadisi şirketleri ile birlikte ABD başkanlık seçiminde açık bir biçimde Hillary Clinton’ı desteklemesi, Trump’ın Google ile olan ilişkilerinin işbirliğinden ziyade düşmanca olacağını düşündürüyordu. Ancak kısa süre sonra böyle olmadığı anlaşıldı. Google’ın araştırmalarını finanse ettiği, karşı karşıya kaldığı antitröst soruşturmalarında lehine raporlar yazan Whether Wright’ın etkili bir kuruluş olan FTC (Federal Trade Commission – Federal Ticaret Komisyonu) üyeliğine seçilmesi, Trump’ın karşıtlarına karşı uygulayacağı yaptırımlardan Google’ın etkilenmeyeceğinin anlaşıldığı biçiminde yorumlandı.
Geçtiğimiz hafta ise lakabı “Mad Dog “ (Deli Köpek) olan ve Kuzey Kore’yi ABD’nin taleplerine yanıt vermezse “kendi halkının yok olmasına” neden olacağını söyleyerek tehdit eden ABD Savunma Sekreteri James Mattis ilk resmi ziyaretini Google’ın da aralarında bulunduğu bir dizi teknoloji şirketine yaptı.
İNTERNET YENİDEN Mİ DÜZENLENİYOR?
Bugüne dek yaşananlar ve bu ziyaret bir dizi çıkarsamayı olası hale getiriyor. Bu çıkarsamalardan ilki, hala belirli ölçülerde özgür olan internetin devletlerle işbirliği halindeki dev özel şirketler eliyle otoriter bir biçimde yeniden düzenlenmeye çalışıldığı. Bu yeni düzenleme siber alandaki özgürlükleri hedefliyor. İkincisi, Bill Clinton döneminden bu yana barış döneminin kârlı endüstrisi olarak tanımlanan ve bu nedenle de daha barışçıl yönetimlere destek verdiği düşünülen enformasyon ve iletişim teknolojileri endüstrisinin artık savaştan da kâr etmenin yolunu bulduğu. Arap Baharı döneminde otoriter yönetimlere karşı özgürlükleri savunduğu düşünülen bu şirketler, artık ülke içindeki ve dünyadaki savaş karşıtı siyasi muhalefeti bastırmak için sansür araçlarına dönüşüyor.
Bu koşullarda, ifade özgürlüğünü, insan haklarını ve barışı bir de teknoloji devi şirketlere, Google’a, Facebook’a ve Twitter’a karşı savunmak dışında bir yolumuz kalmıyor. Bu yazıyı yazarken okuduğum tüm haber, yazı ve belgelere Google arama motorunu kullanarak ulaşmış olmam ise sadece ironi olarak tanımlanabilir mi bilmiyorum…