Örtülü ekonomi
Türkiye'de para politikaları Ocak 2017'de değişti. Merkez Bankası 13 Ocak 2017'de 'Örtülü Politika Faizi' uygulamasına geçti.
Türkiye’de para politikası, kriz eğilimlerinin yoğunlaşması üzerine Ocak 2017’de değişti. Merkez bankasının resmi politika faizi fiili olarak tedavülden kalktı. Fiili durum-hukuki durum gerilimi, fiili durum lehine çözüldü ve para politikası örtülü alana geçti. Maliye politikası ise, kamu garantileri konusunda epeydir şeffaflıktan uzaklaşmıştı, son olarak ekonomik krizden çıkışı sağlayan Kamu Garanti Fonu tarafından sağlanan destekler konusunda da yeterli açıklamalar yapılmadı. Sonuçta, para politikasından maliye politikasına, karşımızda örtülü bir ekonomi var. Oluşan bu örtülü ekonominin menzili 2019 seçimleri.
ÖRTÜLÜ PARA POLİTİKASI
Ocak 2017’de Türkiye ekonomisi önemli bir darboğazdan geçti. Ocak sonunda merkez bankasının yeni giriştiği deneysel yolun nasıl ilerleyeceği henüz belli değildi. O gün görünen, ekonomi yönetiminin sonuçları itibariyle faizdeki yükselişi daha tehlikeli gördüğü ve bu nedenle de dövizdeki artışa izin verdiği idi. Ancak bu tespit, merkez bankasının standart araçları kullanacağı varsayımı altında geçerliydi. Oysa 13 Ocak 2017 sonrasında merkez bankası yeni bir uygulamaya geçmiştir: Örtülü politika faizi.
Yukarıdaki grafikte, 13 Ocak’a kadar geçerli olan politika faizinin (1 Haftalık Repo) günümüze kadar seyrine baktığımızda, bir artış görmüyoruz. Çünkü merkez bankası bu politika faizini artık kullanmıyor. Ekonomik daralmanın yaşandığı ve aynı anda enflasyon ve işsizliğin arttığı bir ortamda merkez bankası, kurdaki çöküşün ekonomik krizi daha da derinleştirmesini önlemek için 2017 başında harekete geçti ve faizleri sert bir şekilde artırdı. Ancak müdahale örtülü bir şekilde yapıldı, Geç Likidite Penceresi (GLP) kanalı, fonlamanın temel aracı haline geldi ve fiili politika faizi Ağırlıklı Ortalama Fonlama Maliyeti (AOFM) oldu. Grafikten AOFM’nin yükselişi izlenebilir, son olarak 31 Ağustos itibariyle 12.01 düzeyine geldi.
HUKUKİ DURUM – FİİLİ DURUM
Kısacası, nasıl ki Türkiye’nin yönetimi konusunda Anayasa’da ve kanunlarda yer alan kurallar ile “fiili durum” arasında fark varsa, ekonomi yönetiminde de benzer bir fark oluştu. Uluslararası kurumların takip ettiği politika faizinde bir değişim gözlenmezken, fiili politika faizinde, geçtiğimiz yıldan bu yana 4 puandan fazla artışı yapıldı.
Ekonomi yönetimi açısından para politikasının örtülü olarak yürütülmesinin bir avantajı, alınan kararların demokratik denetimden uzakta gerçekleşiyor olmasıdır. Örneğin resmi politika faizinin artışı konusunda, merkez bankası tarafından verilecek karar öncesi farklı kesimler görüş belirterek de olsa, kamusal bir tartışmanın tarafı olabiliyordu. Ancak örtülü para politikası döneminde, herhangi bir kamusal tartışma olmadan faiz çeyrek ya da yarım puan şöyle dursun, dört puan artırılabiliyor. Ancak resmi politika faizi sabit kaldığı için, sanki ülkede bir faiz artışı yaşanmamış gibi yapılabiliyor!
ÖRTÜLÜ MALİYE POLİTİKASI
Geldiğimiz nokta, basitçe “kayıt dışı ekonomi” başlığı altında incelenebilecek bir aşamayı geçmiş gibi görünüyor. Ödemeler dengesindeki “Net Hata ve Noksan” kalemi ile takip ettiğimiz, ülkeye giren kaynağı bilinmeyen paradaki yüksek seyri bir kenara koyalım. Örtülü ödenekten yapılan harcamaların Nisan 2017 referandumu öncesi yaptığı sıçramayı da hesaba katmayalım. Yine de bu gibi örneklerin giderek istisna olmak çıkıp kaide haline gelmeye başladığını görebiliyoruz.
Örneğin para politikasının örtülü operasyonlar alanına geçmesi, maliye politikasında da gözlenebiliyor. Son dönemde ekonomik yavaşlamaya karşı devreye sokulan inşaat-finans bileşkesinin önemli bileşenlerinden olan kamu garantilerinde, vatandaşın ödediği vergilerle oluşan kaynakların nasıl harcandığı ile ilgili şeffaf ve güvenilir bir bilgi akışı mevcut değil. Benzer bir durum, Kamu Garanti Fonu ile sağlanan desteğin nerelere kullanıldığı konusu için de geçerli.
ÖRTÜLÜ EKONOMİ
Ülkede yasal-hukuksal gerileme üst düzeydeyken ekonominin bundan nasibini almaması beklenemezdi elbette. Kısacası güncel durum şöyle: Türkiye’de ekonomi yönetimi, kamu yönetimi ve hukuk öğrencilerinin yakından bildiği “Günışığında Yönetim” ilkesinden uzaklaşmıştır. Türkiye ekonomisi, herhangi bir anlamlı ekonomi politikası tartışması yapılabilecek bir düzeyde değildir, tüm menzili 2019 seçimlerine odaklanmış bir örtülü ekonomi haline gelmiştir.
Ümit Akçay Kimdir?
Doç. Dr. Ümit Akçay, 2017 yılından bu yana Berlin Ekonomi ve Hukuk Okulu’nda (Berlin School of Economics and Law) ders vermektedir. Akçay lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde, yüksek lisans ve doktora eğitimini Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kalkınma İktisadı ve İktisadi Büyüme programında almıştır. Güncel olarak, büyüme modellerinin ekonomi politiği, merkez bankacılığı ve finansallaşma, yeni otoriterliğin ekonomi politiği konularıyla ilgilenmektedir. Daha önce İstanbul Bilgi Üniversitesi, ODTÜ, Atılım Üniversitesi, New York Üniversitesi ve Ordu Üniversitesi’nde çalışmıştır. Akçay, Krizin Gölgesinde En Uzun Beş Yıl: Türkiye'de Kriz, Devlet ve Siyaset (İstanbul, Doğan Yayınları, 2024), Para, Banka, Devlet: Merkez Bankası Bağımsızlaşmasının Ekonomi Politiği (İstanbul: SAV, 2009) ile Kapitalizmi Planlamak: Türkiye’de Planlamanın ve Devlet Planlama Teşkilatının Dönüşümü (İstanbul: SAV Yayınları, 2007) kitaplarının yazarı; Finansallaşma, Borç Krizi ve Çöküş: Küresel Kapitalizmin Geleceği (Ankara: Notabene Yayınları, 2016) kitabının ortak yazarıdır. Akçay’ın Cambridge Journal of Economics, Contemporary Politics, Globalizations, Internaltional Journal of Political Economy, European Journal of Economics and Economic Policies ve Journal of Balkan and Near Eastern Studies gibi dergilerde uluslararası yayınları bulunmaktadır.
İlerici neoliberallerin otoriter popülistlerle imtihanı 14 Kasım 2024
Ekolojik emperyalizm 07 Kasım 2024
IMF, çoklu kriz konjonktüründe ne öneriyor? 31 Ekim 2024
Almanya’nın ekonomik modeli krizde mi? 24 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI