YAZARLAR

Özgür internet için neden ısrar etmeliyiz?

İnternetin yarattığı olanaklar devletlerin otoriterleşmesi, toplumu kendi iktidarları için manipüle etmeleri, küresel imparatorluk yarışında propaganda zemini olarak kullanmaları ve hatta bir siber savaşı sürdürmeleri için arsızca kullanılıyor. Google sansüründen, ağ tarafsızlığı tartışmalarına kadar bir dizi değişim yeni bir bilgi tekelinin oluşmaya başladığının bir başka deyişle, internetin var olan iktidar yapıları için en elverişli tasarıma ulaşmaya doğru yaklaştığının delilleri gibi görünüyor.

İnternet bir yığın vaat ve olasılıklarla yaşamımıza gireli 20 yılı geçti. Bu 20 yıl, biz kullanıcılar için internet üzerindeki sürekli yeni uygulamalar ve bu uygulamalar aracılığı ile internetin gündelik hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmesiyle özetlenebilir. Ancak biraz derinlemesine bakıldığında, bu süreç kıyasıya bir mücadele süreciydi. Bu mücadelenin tarafları ise şirketler, devletler ve hiç farkında olmasak da biz kullanıcılardı.

İNTERNET ÜZERİNDEN SÜREN MÜCADELE

Bu mücadeleyi anlayabilmek için birkaç kavram üzerine düşünmek gerekiyor. Bu kavramlardan ilki Innis’in iletişim teknolojilerini diğer toplumsal değişimlerle etkileşim halinde ele alırken kullandığı “bilgi tekelleri” kavramı. Innis’e göre iletişim araçları sahip oldukları zaman ve uzam yanlılıkları nedeniyle kültür ve bilginin taşınma biçimlerine ve “bilgi tekellerine” etkide bulunurlar. Zaman ve uzam yanlılıkları her iletişim teknolojisinin, örgütlenme ve enformasyonu denetleme açısından taşıdığı yanlılıklardır. Innis, üzerine enformasyon yazıldığı için en ilkel iletişim teknolojileri olarak tanımlanabilecek olan taş ve kilden başlayarak, kendi döneminin en modern iletişim aracı olan telgrafa dek iletişim araçlarını zaman ve uzam yanlılığı çerçevesinde sınıflandırır. Örneğin taş ve kil ağır ve kalıcı olmaları nedeni ile kullanıldıkları toplumları zaman üzerinde yayan, öte yandan papirüs kullanıldığı toplumları uzamsal olarak yayan özelliklere sahiptir. Başlangıçta zaman yanlı teknolojiler ağır ve kalıcı, uzam yanlı teknolojiler ise hafif ve kolay taşınabilir olarak tanımlanır.

Ancak telgrafa gelindiğinde işler değişir. Telgraf iletişim sürecinde taşınan enformasyonu, ya da mesajı taşıyıcıdan bağımsızlaştırarak, bir başka deyişle telgraf hatları boyunca elektrik sinyalleri olarak kendi kendine dolaşması ile diğer iletişim araçlarından ayrılır. Bu anlamıyla günümüzde kullanılan telefon, televizyon, internet gibi uzak mesafeler arası iletişimin başlıca araçlarının ilk örneğidir. Bu nedenle de hem zaman hem de uzam yanlılıkları taşımaktadır. Innis bu durumu son derece çarpıcı bir biçimde 20'inci yüzyıl başında imparatorluğun sınırlarını telgraf hatlarının belirlediğini ileri sürerek tamamlar.

BİLGİ TEKELLERİ

İletişim araçlarının bu yanlılıkları Innis’e göre, ticaretin genişlemesi, bölgeselleşmenin güçlenmesi, hukukçuların yükselmesi, ordunun, imalat teknolojilerinin ve pratiklerinin değişimi gibi diğer etkenlerle beraber kültürün yönelimine etkide bulunur. Bu doğrultuda ağır iletişim araçlarıyla “zamana yayılan” kültür “birbirine bağlı ve sürekli bir topluluğun yüreğinde ve aklında varlığını sürdürecek temel bir değerler seti yaratmaya” çalışırken, hafif iletişim araçlarıyla “uzama yayılan” kültür “uzun dönemde kalıcı değerler ve yaşam tarzları yerine, kısa dönemli iktidar ve toprak egemenliği ile daha fazla ilgilidir.” Innis’e göre, zamana ya da uzama dair güçlü yanlılıklar kendisinin “bilgi tekelleri” olarak adlandırdığı belli bir insan topluluğunu güçlendirir. Bilgi tekelleri “neyin bilgi” olarak niteleneceğini ve onun nasıl yayılacağını belirlerler. Bilgi tekelleri iktidarlarını, profesyonel ve amatör hiyerarşisi, iletişim ortamı için gerekli olan hammaddenin denetimi, hareketlilik, hız, gerekli maliyetleri ödeyebilme yetisi gibi değişik unsurlardan edinirler.

Innis, imparatorluk kurma girişimlerinin merkezinde kendini sürekli kılmak ile uzamsal olarak genişlemek arasında bulunabilecek bir dengenin olduğunu ve bunun da önemli ölçüde iletişim araçları tarafından belirlendiğini belirtmektedir. İletişim teknolojileri değişirken ve zaman yanlı olandan uzam yanlı olana geçiş sırasında toplumsal düzenin bozulması ve dengenin yeniden sağlanamadığı durumların verili toplumsal iktidarların sarsılması Innis’in zaman/uzam yanlı iletişim teknolojilerine dair en önemli vurgularındandır. Innis “taş ve hiyerogliflerin ortaya çıkardığı bilgi tekelleri, yeni ve daha etkin bir araç olan papirüsün rekabetine maruz kaldı ” derken bilgi tekellerinin de iletişim araçlarının ömrü ile bağlantılı olduğunu ve her yeni medyanın var olan bilgi tekellerini yerinden etme tehdidi taşıdığını belirtmektedir. Yeni olanın var olan iktidar yapıları tarafından denetim altına alınamadığı durumlarda “neyin bilgi” olduğu yeniden belirlenecek, yeni bağlılıklar oluşacak ve yeni tekeller yaratılacaktır.

MAYALANMA DÖNEMİ SONA ERİYOR

İşte yaklaşık 20 yıl önce hayatımıza giren interneti de bu bağlamda değerlendirmek gerekmektedir. Bir iletişim aracı olarak internetin yarattığı değişim geleneksel, film, gazete, televizyon ve müzik tekellerini tehdit etmiş ve etmeye devam etmektedir. Ancak internetin yarattığı olanaklar, bir yandan da o tekeller tarafından denetim altına alınmaya çalışılmaktadır. İnterneti bilgi tekelleri bağlamında, bir yandan bilgi tekellerini tehdit eden, diğer yandan da onlar tarafından denetim altına alınmaya çalışılan bir ortam olarak kavramak, bahsettiğimiz mücadeleyi kavramamızı sağlar.

İnternet 1960’larda yaşanan bir dizi teknolojik gelişmeyle ortaya çıkmış olsa da, hayatımıza girdiğinde özgür iletişim için taşıdığı olasılıklar ve egemen medya tarafından dışlanan/bilgi olarak kabul edilmeyeni açığa çıkartmasıyla var olan bilgi tekellerini ve elbette bu bilgi tekellerine dayalı iktidarları sarsma potansiyeline sahipti. Bu potansiyel internet etrafında bir dizi mitin oluşmasına neden olurken, bir yandan da devletlerin internet üzerindeki özgürlükleri sınırlandırma, şirketlerin de internet üzerindeki tüm etkinlikleri metalaştırma ve kâr getiren bir etkinliğe dönüştürme çabalarının temeline yerleşti. Bu süreci internetin denetim altına alınmaya bir süreç olarak, bir çeşit internet üzerinde bilgi tekellerinin ve dolayısıyla da iktidarların egemenlik kurmaya çalıştığı bir mayalanma süreci olarak ele almak mümkündür. Ancak bu mayalanma döneminde şirketlerin kâr arayışları ve devletlerin denetim arayışları henüz birbiriyle uyumlu değildi. Şöyle ki, şirketlerin internet üzerinde süren iletişim etkinliğini metalaştırması, interneti küresel bir piyasa olarak şekillendirmesi, internet üzerindeki özgürlük ortamının devamını gerektiriyordu. Bu da devletlerin interneti denetlemesi, internet üzerindeki özgürlük alanlarını kısıtlaması ile karşıtlık içerisindeydi.

İNTERNET EGEMEN TASARIMA YAKLAŞIYOR

Gelinen noktada ise, Google’ın internet üzerinde bir kapı bekçisine dönüşmesi, Facebook’un tüm kullanıcıları kendisi için çalışan, içerik üreten gönüllü çalışanlara dönüştürmesi, tüm tercihlerimizi, beğenilerimizi, nerede, ne zaman, kiminle, ne yaptığımızı yani yaşamımızın tüm ayrıntılarının bilgisini toplayan sosyal medya uygulamaları ile denilebilir ki internet üzerinde şirket çıkarları ile devlet çıkarları birbiriyle uyumlulaşmaya başladı

Önceki dönemin bilgi tekelinin en önemli parçasını oluşturan medyanın haber diline, formatlarına, temsil düzenlemelerine meydan okuyan, onun dışladığı bilginin işlevsel bir biçimde üretilmesi ve giderek artan sayıda insana ulaştırılmasını sağlayan internetin alternatif bir iletişim ortamı olarak yarattığı olanaklar giderek sınırlanıyor. Yani internetin biz sıradan insanlara sunduğu etkileşim ya da katılımcılık olanağı, piyasa güçleri tarafından metalaştırılarak ele geçirilirken, devlet çıkarlarıyla bütünleşiyor. İnternetin yarattığı olanaklar devletlerin otoriterleşmesi, toplumu kendi iktidarları için manipüle etmeleri, küresel imparatorluk yarışında propaganda zemini olarak kullanmaları ve hatta bir siber savaşı sürdürmeleri için arsızca kullanılıyor. Google sansüründen, ağ tarafsızlığı tartışmalarına kadar bir dizi değişim yeni bir bilgi tekelinin oluşmaya başladığının bir başka deyişle, internetin var olan iktidar yapıları için en elverişli tasarıma ulaşmaya doğru yaklaştığının delilleri gibi görünüyor.

Bu deliller, yeniden Innis’e dönerek söylersek “stratejik noktalarda çeşitli iletişim ortamlarının kültürel olasılıklarını ortaya çıkarmak ve onları ticarileşmeden uzak bir biçimde geliştirmek için kurucu çabalara başvuran ısrarcı” eylemleri güçlendirerek sürdürme gereğini açığa çıkartıyor. İnternetteki özgürlük alanları için ısrar etmemiz gerekiyor. İşte bu noktada, defalarca erişime engellendiği, kapatıldığı, baskılara maruz kaldığı halde vazgeçmeyen tüm internet haber sitelerini, bu ısrarcı eylemlerin bir parçasını oluşturdukları için selamlıyorum…


Funda Başaran Kimdir?

1990 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Bilgisayar Mühendisliği bölümünü bitirdi. 1995 yılının Eylül ayında Yüksek Lisans öğrencisi olarak başladığı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde 1996 yılının Ocak ayında araştırma görevlisi oldu. 7 Şubat 2017 tarihinde 686 nolu KHK ile ihraç edilene dek, 21 yıl boyunca aynı fakültede sırasıyla araştırma görevlisi, yardımcı doçent, doçent ve profesör ünvanlarıyla çalıştı. Akademik çalışmaları yanında TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi'nde Yönetim Kurulu üyeliği, yine TMMOB’ye bağlı Bilgisayar Mühendisleri Odası’nın kurucu yönetim kurulu başkanlığı yaptı. Hala TMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odası’nın Onur Kurulu üyesidir. Ayrıca Alternatif Medya Derneği ve Halkevleri Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini yürütmektedir. İşçi Filmleri Festivali’nin başlangıcından bu yana değişik süreçlerinde gönüllü olarak yer almıştır.