Yuvarlak dünya, seviliyorsun kardeşim!
Diyorlar ki, UFO’lara, uzaylılara inanmaya bu kadar hevesliyken niye dünyanın düz olduğunu iddia edenlerle böyle dalga geçiyorsunuz, ötekileştiriyorsunuz düzcüleri? Çok mağdurlar yani, öyle böyle değil... İçlerinde ünlü ya da az ünlü kişiler de var. Habire o plaj senin bu plaj benim gezip “bakın, düz işte!” diye ufka doğru bronz ve adaleli bacaklarını sallıyorlar.
Senede bir-iki kez ortamlara salınan “dünya düzdür” iddiası bu kez de Tolgay Demir ismiyle gündeme geldi. Demir birkaç gün önce akgencfatih.com sitesinin makaleler bölümünde “Düz Dünya Teorisi” isimli bir makale yayımladı. Makalesinde “dünyanın yuvarlak olması mason uydurmasıdır, dünya düzdür,” diyen Demir, gelen tepkiler üzerine açıklama yaptı: “İnandığım için değil; bana ilginç geldiğinden paylaşmak istedim.”
Tolgay Demir, AKP Fatih Gençlik Kolları İlçe Başkan Yardımcısı ve Çevre ve Şehir, Kültür Birim Başkanı. Sırf bu unvanı yazmak için iki satır dönerken, şahsen dünyanın yuvarlaklığına bir daha ikna oldum.
Genel olarak da kendi içimde tosbik, maviş, yuvarlacık dünya imajımı yıkmam çok zor. Yani zaten içinde olan bitenler itibarıyla pek de matah bir yer değil, bari uzaydan şirin görünsün, di mi? Ne o öyle düz düz? Yine de genel olarak farklı fikirlerin tartışılabilmesinden yana, sorgulayıcı bir bireyim. Aleyhimde yeterli delil varsa kendimden bile şüphelenirim. O nedenle, yuvarlaklığına kalpten inansam da bugün oturdum, bu meseleyi epeyce bir araştırdım. Google kazan ben kepçe gezindim. Birer saatlik videolar izledim. Farklı görüşlerden arkadaşlarımla telefon görüşmeleri ve yazışmalar yaptım. (İnançlı bir doktor, ateist bir fizikçi. Ciddiyim.)
Bu noktada birazcık kendimden bahsetmeliyim ki konuya dair görüşlerimi ciddiye alıp almayacağınıza özgürce karar verebilin. Radyo-Televizyon, Sinema bölümü mezunu bir senarist/ yazar olarak tırnak diplerime kadar sözelciyim. (Buna rağmen matematikle aram iyidir.) Temel bilimlerle ilişkimin en yoğun olduğu dönem, alanında uzman bir yazar ekibiyle beraber “Bilim ve Yaşam” adlı bir popüler bilim programının senaryolarını yazma süreciydi. Belirsizlik teorisidir, Schrödinger’in Kedisi’dir, ‘heb’ bu iki yılı aşkın zaman diliminde derinlemesine öğrendiğim şeyler. (Sözelci derinlemesi tabii, ipimle uzay boşluğuna da inilmez.) Bu “düz dünya” (flat earth) tartışmaları da o zamandan aşina olduğum konularsa da ayrıntısını pek bilmiyordum.
Ne diyor bu teori, ya da iddia temelde? Öncelikle dünyanın düz, yuvarlak diyenlerin mason uşağı olduğunu iddia etmekle kalmıyor; “dünya dönmüyor, bütün gök cisimleri bizim etrafımızda dönüyor” da diyor. Ay’a ayak basılmamıştır çünkü Ay dediğin zaten bir ışık kütlesidir, ayak basacak zemini yoktur diyor. Hatta hızını alamayıp aslında insanoğlu uzaya hiç çıkmadı, o Kars kaşarı gibi yuvarlak Dünya fotoğrafları hep photoshop, her şey NASA’nın, yeni dünya düzeninin, masonların, Illuminati’nin oyunu diyor. Hadi NASA’ya duyulan paranoyayı anladık diyelim, dünyayı uzaydan sırf NASA izlemiyor ki. Ruslar, Çinliler de çekse hep yuvarlak çıkıyor! Ama “düz dünya”cılarda, aksi yöndeki tüm delillere rağmen böyle bir sanrılı tutturma halidir gidiyor… Dünyanın yuvarlak olduğuna dair net görüntüler varken inkar etmek yere düşen cismi görüp de yerçekimini inkar etmek gibi bir şey (onu da yapıyorlar zaten.) Uzun uzun videolarda doğada ne kadar köşeli geometrik şekil varsa, buz kütleleri, sıra sıra kayalar falan işte, düz gösteren açılarla çekilmiş. Ufuk görmekten, çarşaf gibi gök görmekten içiniz bulanıyor. Sürekli de grafik, dış ses ve röportajlarla “Dünya düz, düz!” diye tekrarlanıyor. Bir ara asabım bozulmuş, “yawu yeter, millet aç aç!” derken buldum kendimi ekrana.
Bu görüşe göre 500 yıldır falan küresel güçler (pardon, dörtköşesel güçler) gerçekleri görmemizi engellemek için elinden geleni ardına koymuyormuş. İnsanlık tarihi boyunca da bunu yapmaya çalışmışlar aslında ama Kopernik’e kadar başarılı olamamışlar. Sonra ip kopmuş. Gözümüz boyanmış. Beynimiz yıkanmış. Muhayyilemiz çitilenmiş. Kandırılmışız! Bir de duygu sömürücü bir üslupları var ki. Diyorlar ki, UFO’lara, uzaylılara inanmaya bu kadar hevesliyken niye dünyanın düz olduğunu iddia edenlerle böyle dalga geçiyorsunuz, ötekileştiriyorsunuz düzcüleri? Çok mağdurlar yani, öyle böyle değil. Ona rağmen bildiklerinden de dönmüyorlar. (Mağdur ve mağrurlar.) İçlerinde ünlü ya da az ünlü kişiler de var. Habire o plaj senin bu plaj benim gezip “bakın, düz işte!” diye ufka doğru bronz ve adaleli bacaklarını sallıyorlar. Elit ve plajsever bir topluluk.
Özetle, dünyanın düz olduğu teorisi bizden çıkma bir şey değil, Batı kaynaklı bir teori. Kendisinin de bu teoriye inanmadığını belirten inançlı ve konuya hakim doktor arkadaşım zaten Hıristiyanlık ve Musevilik’te dünyanın ve insanın evrenin merkezi olma durumunun çok daha net olduğunu, İslam’da bu konunun çok keskin biçimde belirtilmiş olmadığını söyledi. Belirli ayetlerde geçen “İki Doğu ve iki Batı’nın Rabbi” ifadesine dikkat çekti. Batı’dan önce İslam dünyasında, Biruni’nin çalışmalarıyla dünyanın küre şeklinin bilindiğinin altını çizdi. Ayrıca bu tür konulara takıntılı biçimde inanmakla dini inanç arasında bir paralellik bulunmadığını, sözgelimi Newton’un inançlı bir Hıristiyan olduğunu özellikle belirtmemi istedi. İşin bu boyutuna hakim değilim ama bunları da aktarmak istedim.
Bilim adamlarının inançlı kişiler olabilmesi yaygın bir durumken tarih boyu teokratik temelli hiçbir sistemin bilime bağımsız yaklaşmadığını da ekleyeyim. Galile’yi zindanlara attıran, “dünya dönüyor ve yuvarlak,” diyerek İncil’de yazılı “evrenin merkezi Dünya” görüşüne karşı çıkmasıydı, en basiti. Aynı biçimde, mesleğinde Nobel seviyesinde etkin mütedeyyin bilim adamları dünyanın her yerinde olduğu gibi bizde de var. Ama şu an bizde herhangi bir TV kanalında, evrim teorisini anlatan bir belgesel yayınlamak pek mümkün değil. Bunu “tek doğru, tek seçenek” olarak sunmanız değil mesele, ayrıntılarıyla anlatmanız bile güç. Yani mesele inancın kendisi değil, siyasallaşması, bizde ve her yerde…
Dünyanın farklı coğrafyalarında, farklı kesimlerden insanları, neresinden bakarsan bak pek inandırıcı olmayan bu “dünya düzdür” görüşünde birleştiren şeyin insanın koskoca evrendeki değersiz minikliğine ve başıboşluğuna katlanamama duygusu olduğu noktasına geliyor insan ister istemez. Ben bu düşünceyi katlanılmaz bulmuyorum. Uzaylılar bir gün gelip bizi bulabilecek mi bilmiyorum, antenlerinin yeşil olduğunu da pek sanmıyorum. Ama koca evrende yalnız olmadığımıza ve koca popolu yaşlı dünyanın da yuvarlak olduğuna inanıyorum. Kedilerin gözbebekleri, parlak yeşil elmalar, zihinde dönen düşünceler ve hayatı güzelleştiren pek çok diğer şey gibi…
Zehra Çelenk Kimdir?
Senarist ve yazar. Şiirleri erken yaşlarda Türk Dili, Yeni İnsan, Mavi Derinlik, Broy gibi dergilerde yayımlandı. Üniversitede okurken çeşitli dizilerin yazım ekiplerinde yer aldı. Dizi yazarlığının yanı sıra reklam metinleri, müzik videoları, tanıtım filmleri kaleme aldı. Senaryo seminerleri verdi. Lisans ve yüksek lisansını tamamladığı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon, Sinema Bölümü'nde 2007-2014 yılları arasında Televizyon Yazarlığı dersini verdi. 2007- 2008'de TRT 1'de yayınlanan Yeni Evli adlı 175 bölümlük günlük komedi dizisinin proje tasarımını, başyazarlığını ve süpervizörlüğünü yaptı. 2011'de, öykü ve senaryosunu yazdığı Hayata Beş Kala adlı dizinin yapımcılığını üstlendi. Seyyahların İzinde ve Anadolu'da Zaman gibi TV belgesellerinde de yapımcı olarak görev aldı. Öykü ve senaryosunu yazdığı, 2014'te Fox TV'de yayınlanan Ruhumun Aynası adlı dizisi, 2015'te Artemis'ten aynı adla yayımlanan ilk romanına ilham oldu. Türkiye'de bir diziden romana uyarlanan ilk eserdir. İstanbul'da yaşıyor, TV- sinema işleri ve edebiyatla uğraşıyor.
Dünyayı değiştirirken kendi yaralarını da sarmak mümkün mü 16 Ekim 2024
Doğumdan ölüme eril tahakküm ve artan şiddet 06 Ekim 2024
Kadınların mutluluğu ve mutsuzluğu 24 Eylül 2024
Melek değil katledilmiş bir kız çocuğu: Narin’e ne oldu? 10 Eylül 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI