Doğa Ana'nın kulağına küpeler
İstanbul Sütlüce Rahmi M. Koç Sanayi Müzesi'ne komşu eski Anadolu Diş Deposu'nda, 'iyi bir komşu' temalı 15'nci Uluslararası İstanbul Bienali'ne komşu bir sergi olarak, 22 Kasım'a kadar, Tardu Kuman'ın bizlere emanet ettiği 'Pagan Sesler' işitiliyor.
Aralarında, Reha Erdem, Nevzat Sayın, Hakkı Mısırlıoğlu, Murat Akagündüz, Nilüfer Güngörmüş Erdem, Ahmet Güntan ve Beral Madra ile, Görgün Taner ile Nazan Ölçer'in bulunduğu bir çok sanatçı, küratör, tasarımcı, yönetmen, kültür uzmanı ve mimar sevgili dostu, merhum sanatçı Kuman'ın dünya gözüyle göremediği bu özel sergi için, hafıza, özlem ve vefa hislerini bir araya getiriyor.
Faika Ergüder Kuman öncülüğündeki, Murat Özyeğin katkılarıyla hazırlanan sergi vesilesiyle, sanatseverler için İnternet üzerinde Melis Balkan imzalı bir de site yer alıyor. Sergiyi, sanatçının ardında bıraktığını Dünyaya taşıyacak yalınlık ve yetkinlikte, sapasakin bir İnternet sitesi bu. Öylesine değil. Sahiden, Doğa Ana'nın kulağına evrenden bonkör küpeler konduran Kuman'ın ruhunu, birikimini bizlerle paylaşıyor.
İlginç bir tesadüf olsa gerektir, karşısında da bir 'Acil' servis barındıran Diş Deposu'ndaki sergi ise, dehlizli girişiyle sizi Kuman'ın mahrem ve gizem arasında salınan iç uzayına koyudan açığa artan bir ışıkla hazır ediyor. İçeri girdiğinizde kendinizi, sanki enseleri güneşle pişmiş tenleriyle, Doğalarından bir süreciğine 'şehirli olmak üzere' zorla alıkonulmuş, gönülsüz birer misafir gibi mahzun mahzun asılı duran, salınmaz demir-çelik bedenlerle baş başa buluyorsunuz. Sanki yas tutan bedenlerle. Kataloğunda Hakkı Mısırlıoğlu'nun yaptığı gibi, sergi de kendi içinde salınıp, bir ve sıfır arasındaki kozmik sarmalda dans ediyor bu bedenler.
Felsefe Tarihi öğrenimi görmüş Tardu'nun, 1980'li yıllarda Paris'te Galeria Epona'da açtığı takı tasarımı sergisi ve bunun ardından Yunanistan'da başladığı sanatçılık deneyimi, taşındığı Atina'daki Galeri Tria ve Galeri Miraraki de açtığı çıkma hammaddelerle oluşmuş eser ve eşyalarla yüklü sergileriyle perçinleniyor.
22 yıl önce İstanbul'a dönerek Stoa Design'ı hayata geçiren sanatçının izlediğimiz bu sergisi de, Çanakkale'nin Ayvacık ilçesine bağlı Kozlu köyündeki evi ve atölyesinden 'evrene geri dönüşen' çalışmaları kapsıyor.
Nilüfer Güngörmüş Erdem, 'Tardu'nun Odysseia'sı' isimli metninde, şu duyarlı okumada bulunuyor: "Mobil heykeller olarak tasarlanmış bu çanların zihnimdeki bir başka çağrışımı da bebeklerin yatağı üzerine asılan sesli mobil oyuncaklarla olan benzerlikleri. Tardu’nun işlerinin çoğu insanda çocuksu ve oyunsu bir heyecan uyandırır. Çocuklar da çok severdi onun işlerini. Ama rüzgâr çanı formunda düşünülmüş olsa da bu mobillerin dönmeye ve ses çıkarmaya başlaması için rüzgârdan çok bir fırtınaya ihtiyaç olduğu ve bunları kıpırdatmaya kalkışacak bebeğin Gargantua gibi dev bir bebek olması gerektiği apaçık ortada. Çevresinde kıpırtı yaratmayı başaramayan, dev boyutlarda, çok güçlü bir güçle başa çıkmak zorunda kalan, bu yüzden doğar doğmaz büyüyüp kamptan ayrılmak zorunda kalan bebeğin oyuncakları mı bunlar acaba?"
Maddenin bünyesindeki gizli manâya gösterdiği bilgemsi yoğunlaşma üzerinden, bir nevî akıl madenciliği denebilecek, meşakkatli ve eşsiz klasik felsefe düşüncesinin taşıdığı temel kavramlara da göndermede bulunan Kuman, ahşap ve metal gibi 'bildik' iki ana malzeme yoluyla her seferinde yeni bir şeyler söyleyip, gösterebilmenin de vakur bir simgesi olarak tanınıyor.
Kuman'ın bu anlam irisi güncel varoluş enstrümanları, kabalığın ve göz önünde olurluğun, alenîliğin dobralığından, kendi hesabımıza yeni ifade imkânları da doğabileceğini hissettiriyor bize. Çeşitli açı ve mesafelerle bakıldıklarında, yırtıcılıklarını, bizde yarattıkları dokunulmazlık korkularını türlü içtenlik hallerine de dönüştüren bu işler, geometrik, soyut, simetrik ve septik (kuşkucu) duruşlarıyla olduğu kadar, her birine vesile devasa çengellerin akla yankıladığı 'soru işareti' duygusuyla da, gerçeküstü birer önerme lezzeti veriyor insana. Bu serinin yanı sıra 'Lamponya Savaşçıları' ve 'İsimsiz' başlıklı yapıtlarıyla da tanınan Kuman, 19 Mayıs 2016'da geçirdiği hastalık sebebiyle bu Dünyayı bırakmıştı.
Doğa Ana'nın kulağına taktığı bu anlam küpeleri, onun elbette sadece bedenen bizi bıraktığını yankılıyor.
Ne içindeymişiz, serginin… 09 Ekim 2022
Yüzünde yüzyılı taşıyan ressam: Lucian Freud 02 Ekim 2022
Komet’i kuyruğundan tutabilmenin cüreti 24 Eylül 2022
Varlık ve hiçlik arasından, Godard’a projeksiyon vakti 18 Eylül 2022 YAZARIN TÜM YAZILARI