Duvarsız okul
Nasıl yaşıyorlarsa öyle oluyordu eğitim. Kendileri karar veriyordu her şeye.. TEOG mu kaldırılmış?
Üstlerinde önlük filan yoktu. Bahçede tohum ekiyorlardı. Biri bana, kameraya konuşuyordu. Diğerleri onu seyrediyorlardı. Sözünü bitirince kaldığı yerden başkası devam ediyordu. Tabii kızlı erkekliydiler. “O kadar derin kazma” dedi biri “verimli toprak üstte.” Biraz daha büyüktü diğerlerinden ama zaten hepsi karışık yaştaydılar. –Siz hiç hayatta aynı yaşta insanların yan yana dizilmiş, sıralanmış evlerde tespih taneleri gibi yaşadığını gördünüz mü?– Toprağı kazan 7-8 yaşlarındaydı galiba. Kürek elinde maharet gibi duruyordu. Plastik ve sahte değildi. Toprak ve tohum da öyle. MST-Topraksız İşçi Hareketi’nin okullarından biriydi. 30 yıllık bir işgal toprağı Grande del Sur’da…
“Sınıfa gidelim” dedi biri. Diğerlerine baktı, “gidelim” dediler hepsi. Koşarak, zıplayarak, neşeli çığlıklar atarak ve kürekleri, tırmıkları önce tohumların kenarına bırakarak sınıfa koştular. İkisi geride kaldı. Tohumları suluyorlardı. Sınıf yeşildi. Duvarları değil, dalları. Zaten duvar yoktu ve bu yüzden olacak, Freire’nin fotoğrafı bir ağaca asılıydı. Neşeli görünüyordu fotoğraf. Neşeli çocuk çığlıklarından olmalıydı.
Bir başka Topraksızlar’ın yerleşim yerinde, kolektif liderlerden biriyle Charles Tracate ile konuşuyorduk. Büyük toprak sahiplerinin topraklarını işgal etmek sadece bir yerlere girmek değil, kutsal mülkiyeti parçalamak, kutsal mülkiyeti machetalarla hep birlikte kırmak ve okul inşa etmek, bütünüyle bir eylem durumuydu. Bu nedenle, aslında eğitimin hemen işgalle başladığını söylemek gerekiyordu ama bu başlama okulla değil çitleri kırmakla başlıyordu. –Toplamda Belçika’dan büyük toprak işgal etmişlerdi. Üç milyon kişi kadardılar. 100 bin militanları vardı MST-Topraksızlar’ın ve küçük çiftçilerle kooperatifleri ve okulları– “Toprağın temerküzü, tek elde toplanması, büyük toprak sahipliği kültürün de tek elde toplanmasıdır. Bu toprağın işgali de, topraksızlarla kolektifleştirmek, kültürün de kolektifleştirilmesi, özgürleşmesidir.” diyordu Charles Tracate, yani eğitim eylemden farklı bir şey değildi. Bir ağaçta neşeli çığlıklarda sallanan Freire idi yani.
Daha önce, çatılı sınıflardan birinde de ziyaret etmiştim okulu. Kapalı demiyorum çünkü bana cezaevlerini hatırlatıyordu bu isim. –Althusser, okullar bana toplama kampını hatırlatıyor diyordu– ve burası öyle değildi. “Maç yapalım mı?” dedi çocuklar. Birbirilerine sırtları değil, yüzleri dönük oturuyorlardı. Gülüyor ve konuşuyorlardı. “Olur” dedim. Oylama yapıp dersi iptal ettiler. Bir futbol maçı oldu ders. Nasıl yaşıyorlarsa öyleydi eğitim. Kendileri karar veriyordu her şeye.
TEOG mu kaldırılmış?