Kürtlerle Bağdat'ın müzakere süreci başladı
Mesut Barzani bağımsızlık referandumuyla Kasım seçimleri için kendine bir zemin yarattı. Oylama süreci sayesinde Kürt yönetimi Irak'la yeniden pazarlık masasına oturabilecek.
Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın çıkarttığı Mejdunarodnaya Jizn dergisinde yayımlanan makalede Rusya Bilim Akademisi Slav Araştırma Enstitüsü uzmanlarından Pyotr İskenderov Kuzey Irak’ta yapılan referandumu yorumladı.
Bağdat, Tahran ve özellikle Ankara ile ilişki bozması öngörülen referandumu bölgedeki gelişmelerin gerektirmediğini öne süren İskenderov, “Amerikalıların yazdırdığı” Irak Anayasası'nın “Kürt topraklarına” geniş özerklik verdiğinin altını çizdi: Hatta otonom Kürt Yönetimi, kendi başına petrol satış kontrat imzalama, yabancı yatırımcılardan düşük vergi alma hakkına sahipti. İskenderov'un görüşleri şöyle:
Bağdat hükümeti bunlardan memnun olmasa bile bölge pazarına önde gelen Batılı şirketlerin faaliyeti ve Türkiye topraklarından “Kürt petrolünü” pompalayan boru hattının sayesinde statüko devam ediyordu.
Buna rağmen referandumu bulunduğumuz günlerde yapmanın belirli nedenleri var.
Biçimsel olarak meşruiyetini yitiren Mesut Barzani bu referandum ile Kasım ayında yapılacak genel seçimde kendisine zemin hazırlattı.
Fiilen peşmergenin kontrolü altına giren Ninova, Diyala ve Bağdat ile savaş nedeni olabilecek kadar petrol zengini Kerkük böylece Erbil’e “bağlanmış” oldu.
Astana süreci ile Şam ordusunun ilerlemesi IŞİD’e karşı yürütülen mücadele çerçevesinde önemini yitirmeye başlayan “Kürt faktörü” yeniden öne çıktı.
Ortadoğu’da istikrar ve güvenlik için çaba harcayan Moskova’nın Irak’ın toprak bütünlüğünü desteklediğini vurgulayan yazar ayrıca önümüzdeki günlerde başlaması beklenen Erbil, Bağdat, Tahran ve Ankara arasındaki pazarlık süreci hem Rusya’nın diplomasisi, hem Rus şirketleri için yeni imkan yaratacağı tahmininde bulundu.
Rusya hükümetine bağlı Rossiyskaya gazetesi ise referandumu birkaç uzmana değerlendirtti.
Onlardan Kürt, “Demokratik Birlik partisi resmi temsilcisi” Abdüssalam Ali, "başta Mesut Barzani olmak üzere Kürt Yönetimi, bağımsız Kürdistan’ın uluslararası tanınması konusunda umutsuz olsaydı referandumu yapmazdı" diye konuştu. Bununla beraber Abdüssalam Ali, referandumdan çıkan “Evet” cevabı, “Irak Kürdistan’ın yarın Irak’tan ayrılacağı anlamına gelmiyor. Esas olan, Sykes-Picot anlaşması neticesinde kendi devletinden olan Kürt halkının bağımsızlık hakkının herkesçe tanınması” dedi. Kendisine göre Kürt liderleri bölgede var olan karmaşaya politik çözüm getirebilecek.
Suriyeli Kürtlerin topraklarında referandum yapmayı düşünmediklerini söyleyen Ali, 'tek istedikleri şey demokratik Suriye içinde otonomi haklarına sahip olmak' dedi.
Öte yandan Rus Diplomatlar Derneği Başkan Yardımcısı Andrey Baklanov referandumun hukuki bir karar niteliğinde olmadığı, sadece halkın var olan arzusunu belirtmiş olduğunu savundu. Kendisine göre, referandum sonuçları, “devleti olmayan dünyanın en kalabalık halkının sorununu çözmekte” bir koz olacak. Bu oylama, Bağdat'la müzakere sürecini başlatmış oluyor, o kadar.
Bununla beraber diplomata göre Kürtlerin dile getirdikleri bağımsızlık arzusu bölgede yeni bir savaşa yol açabilir.
GÖRÜŞMEDE ANA GÜNDEM SURİYE
Putin-Erdoğan zirvesini yorumlayan Kommersant gazetesi, müzakerenin ana konusunun Suriye olduğunu yazdı. Bununla beraber ikili ilişkiler ve Irak Kürdistanı’nda yapılan referandum da ele alındı. Gazeteye konuşan 'Uygarlıklar Diyaloğu Araştırma Merkezi'nden Aleksey Malaşenko, "Rusya açısından Kürdistan’a nazaran Türkiye’nin çok daha önemli olduğundan Moskova referandumu destekleyemez. Öte yandan Rusya’daki kalabalık Kürt diasporası ve KDP ile var olan sıkı diplomatik ilişkileri dikkate alırsak Kremlin referandumu görmezlikten de gelemez. Demek bu konuda sesiz olacağız, ama sessizliğimiz çok anlamlı olmak zorunda" dedi.
"Ankara görüşmesi" konulu yazısında REGNUM ajansı yorumcusu Stanislav Tarasov, zirvenin arifesinde Türk medyasındaki ana ortamın, Rusya liderinin Erdoğan’ı “zor anda” desteklemek için geldiği yönünde olduğunu iddia etti. Putin’in, Erdoğan’ın dış politikasını değiştirdiğini anladığını belirten yazara göre son gelişmeleri dikkate aldığımızda iki ülkenin daha sıkı işbirliğine gitme olasılığı bulunuyor.
Trump ve Erdoğan'ın New-York’taki görüşmesine de değinen Tarasov, ilgili haberlerin çok kısıtlı, her iki liderin açıklamalarının da oldukça protokol karakterini taşıdığına dikkat çekti. Ne var ki görüşmenin arifesinde Ankara, Washington’un Irak Kürdistan’ında yapılması planlanan referandum, Suriye Kürtlerine verilen askeri destek ve mümkünse o ülkede ortak operasyon düzenleme gibi konulara bir netlik getirmesini istiyordu.
Bloomberg Forumu'nda konuşan Erdoğan’ın, Putin ile yapılacak toplantıyı ve balistik füze alımını dile getirmekle Trump’a baskı yapmaya çalıştığı belli.
Müzakereler bittikten sonra da CNN’in sorularını cevaplayan Türk lideri, daha çok Suriye’de Rusya ve İran ile işbirliği, planlanan Tahran ziyareti ve gene füzelerden sözedip ABD’nin Suriye Kürtlerine karşı tutumunu eleştirdi ve AB’den Türkiye üyeliği konusunda artık karar almayı istedi.
Tarasov’a göre bütün bunlar, Erdoğan ile Trump’ın çoğu konularda mutabık olamadıklarını gösteriyor. Stanislav Tarasov, makaleyi bitirirken, Türkiye’nin Amerika’yı Rusya ile yakınlaşmakla, Amerika’nın da Türkiye’yi Suriye Kürtleriyle kızdırmaya devam ettiklerini öne sürdü.
Rusya Savunma Bakanlığı kaynaklarına dayanarak Nezavisimaya gazetesi yazarı Oleg Odnokolenko, Moskova’nın Suriye’de “mutlak zafere dek” savaşacağını iddia etti.
Arap basınının verdiği bilgiye göre Deyr ez Zor yakınlarında Fırat’ı geçen Şam ordusuna Rus özel timlerin öncülük yaptığını söyleyen Odnokolenko, Deyr ez Zor’un bir mahallesine giren Amerika’nın en yakın müttefiği olan SDG militanları “bilinmeyen uçakların bombardımanı altında kalınca” geri çekilmek zorunda kalmış. Oysa ki koalisyon komutanı Paul E. Frank, uçakların Rus kuvvetlerine ait olduğunu iddia etti.
Üstelik yazar, kimi kaynaklar, Şam tarafında savaşan Katarcı kardeşler militanlarına Rustam Muradov, “Suriyeli mareşal Jukov” lakaplı general Sühel’in askerlerine de Andrey İvanov isimli Rus generallerinin danışmanlık yaptığını bildirdiğini öne sürdü. Suriye ordusunun hemen her taburunda bir Rus askeri danışman varmış.
Odnokolenko, “karşı tarafa” da çok sayıda Batılı danışmanların destek sağladığını yazdı.
Andrey İsaev Kimdir?
Moskova Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nden mezun. Rusya Bilim Akademisi Şarkiyat Enstitüsü ile Kazan Devlet Üniversitesi'nde çalıştı. Toplam 17 yıl çeşitli görevlerde Türkiye’de bulundu, Çin ve Hindistan’da çalıştı. Gazetecilik, araştırmacılık ve çevirmenlik yapıyor. RS FM radyosu kurucularından ve ilk genel müdürü.“Eski Çağ Türkiye tarihi” ve “Hint-Avrupa Mitolojisi: bir inceleme denemesi” adlı kitapları var.
'Kırım'da işgal açıklaması kabul edilemez' 24 Ağustos 2019
'Suriye Kürdistanı projesi şimdilik rafa kaldırıldı' 17 Ağustos 2019
ABD Kürtler ve Türkler arasında manevra yapıyor 10 Ağustos 2019
Basit bir silah ticareti jeostratejik boyut kazandı 03 Ağustos 2019 YAZARIN TÜM YAZILARI