YAZARLAR

Mimarlar ve işverenler yoldaş mıdır?

SALT Galata'daki İşveren sergisi mimari tartışmalarının pek bakılmayan tarafına, müşterilere odaklanıyor.

1960'lı yılların başındayız... Cumhuriyet bir yandan sancılı kuruluş sürecini aşmış, ancak bir yandan da büyük dönüşümlerin arefesinde. Orta Doğu'daki konut ve kentleşme sorunlarına dair Birleşmiş Milletler raporuna dayanılarak mimari eğitimine dayalı bir akademik eğitim vermek amacıyla yola çıkan Orta Doğu Teknik Üniversitesi de büyümenin eşiğindedir. 1961 yılında Rektörlük görevine başlayan Kemal Kurdaş, öğrencileri barakalardan kurtarıp modern bir kampüste eğitim görmeleri için ODTÜ Kampüsü proje yarışması açar ve kazanan genç mimarlar Behruz ve Altuğ Çinici olur. Çiniciler 20 yıl boyunca ODTÜ kampüsünü inşa ederek bugün halen gündemde olan bir mimari tartışmasının fitilini ateşler.

ODTÜ yaya allesi, arka planda Mimarlık ve İdari İlimler fakülteleri SALT Araştırma, Altuğ-Behruz Çinici Arşivi

SALT Galata'da yer alan İşveren sergisi ODTÜ Kampüsü projesi başta olmak üzere Türkiye'deki yapı örneklerini işveren ve mimar ilişkisi üzerinden ele alıyor. Sergi mimari tartışmalarının sevilmeyen ve pek de ilgilenilmeyen aktörleri olan "müşterilere" odaklanıyor. Bireysel müşterilerden bürokratlara, kamu kurumlarından ailelere kadar birçok farklı alandan işveren profilinin görüldüğü araştırma sergisi hem mimari tartışmaları açısından önemli, hem de toplumsal kültürümüzdeki meseleleri açığa çıkarak ipuçlarına sahip.

İşveren sergisinin ana aksını ODTÜ Kampüsü projesi oluşturuyor. Mimari üretim sürecinde işveren-mimar ilişkisinin en ayrıksı örneklerinden biri olan bu proje bir yandan da Türkiye tarihinin modernizmle olan gelgitli ilişkisinin özeti niteliğinde. "Çıplaklığından utanmayan mimari..." olarak tanımlanıyor ODTÜ Kampüsü. Çinicilerin kariyerlerinin başlangıç ve olgunluk dönemlerine kadar süren bu proje bugün hâlâ tartışmaların göbeğinde. Behruz Çinici işvereniyle yoldaşlıklarını, "Allah herkese Kemal Kurdaş gibi bir lider nasip etsin" diyerek tanımlıyor. Bir kamu kurumu olması dolayısıyla farklı aktörlerin de devreye girdiği/karıştırdığı inşa sürecinde yaşanan tartışmalar orijinal belgeler ışığında sergide görülebiliyor.

İşveren Sergisi, SALT Galata, 2017 Fotoğraf: Mustafa Hazneci

Sergi ayrıca Atatürk'ün kız kardeşi için yapılan Makbule Atadan Villasını kadın müşteri üzerinden, bir sanayicinin siparişi olarak Denizli Basma ve Boyama Fabrikası'nı, işverenin de bir sanatçı ve tasarımcı olduğu Yahşibey Tasarım Çalışmaları yapısını ve bir bürokrat olarak Özer Türk'ün turizm yapısı alanındaki çalışmalarını ele alıyor. Serginin İstanbul ayağını ise çok bilmediğimiz bir alan, Osmanlı İstanbul'undaki kadın banilerin (müşterilerin) sipariş ettiği 150'den fazla yapı oluşturuyor. Ayrıca yeniden projelendirilen bir yapı olarak Salt Galata binası da bir yandan serginin parçasına dönüşüyor.

Osmanlı İstanbul'undaki Kadın Bani Yapıları Haritasında çoğunlukla ekonomik ya da siyasi iktidara sahip kadınlar tarafından inşa ettirilen İstanbul'daki yapılar ele alınıyor. Mihrimah Sultan Külliyesi, Zeynep Kamil Hastanesi, Gureba Hastanesi Camisi, Çemberlitaş Hamamı birçok yapının kadınlar tarafından sipariş edildiğini görmek Osmanlı toplumundaki klişeleşmiş kadın anlatısını kırmak için bir kapı aralıyor.

Osmanlı İstanbul’unda Kadın Bani Yapıları Haritası İşveren Sergisi, SALT Galata, 2017 Fotoğraf: Mustafa Hazneci

Para veren, sipariş eden ya da satın alan ile üreten arasındaki ilişki her zaman gerilimli olmuştur. Özellikle de mimari gibi sanatsal alanlarda. İşveren sergisi bu gerilimin nasıl bir anlam ifade ettiğine bakıyor. Mimar ve işveren arasındaki ilişki illa ki kavgalı olmak zorunda değil. Ya da daha doğru bir boruyla, mimari-işveren kavgasını verimli bir alana taşıyabilir miyiz?