Futboldan başka spor, kargadan başka kuş tanımam
Kapitalizmin üfürüğüyle dönen, endüstriyelleşme kelimesiyle moderniteye (!) erişen, ana belirleyeni para olan dünyada futbol, ‘Enler’ listelerini domine edemiyor. Yani dünya dönerken kendisine sadece bir spor topunu seçmiyor. Kah kortta seken bir yeşil top çıkıyor en üste, kah beyaz bir kriket topu tahtaları değil tabularımızı yıkıyor.
Futbolun marka değeri. Ne kadar da tanıdık bir tanımlama haline geldi değil mi? Herkes futboldan, futbolculardan bahsediyor. Peki, futbolun global etkisi kadar büyük bir marka değeri var mı? Kulüplerinin, yıldızlarının, spor organizasyonlarının… Romantikliği bırakıp, endüstriyelleşmiş, modern (!) sporun ağzıyla konuşayım. Futbol sanıldığı kadar değerli mi?
Mevzumuz bu topraklarsa, konu tartışmaya kapalı. İstanbul nasıl ülkenin tek ekonomi merkeziyse, futbol da memleketin tek sporu. Diğer sporların yanına yaklaşma imkanı bile yok. "Ama sadece bizim ülkemizde mi bu böyle?" diyebilirsiniz. Cevabım net. Evet. Diğer alanlarda kendimizi hep kıyasladığımız ülkeler göz önüne alınırsa, sadece bizim ülkede tekel bu kadar kuvvetli. Tek adam, tek il, tek spor, tek başarı.
Bu topraklarda bir başarının gerçekten bir başarı olarak addedilmesi için tek bir kriter var. Futbolda mı alınmış? Yoksa Ramil’in, Büşra’nın, VakıfBank’ın, Fenerbahçe Basketbol Takımı’nın ve hatta futbolda olmasına karşın Ampute Milli Takımı'mızın başarılarının suni bir geçerliliği var.
Gelelim yine endüstriyelin dili ve Edirne’nin ötesine. Dünyanın en önemli iş dünyası dergisi Forbes, muhtelif aralıklarla bir konunun dünyadaki en değerlilerini listeleştiriyor. 2017 için spor dünyasının da ‘En değerlileri’ (Tabii ki para üzerinden atfedilmiş bir değer) Forbes dergisi tarafından listelendi. Dünyanın en değerli spor organizasyonları, sporcuları ve kulüpleri açıklandı.
Buna göre futbol sandığınız kadar da değerli değil. Dünya bir meşin yuvarlağın etrafında dönmüyor. Dünyanın en değerli spor organizasyonu ilk 10’unda tahmin edildiği gibi FIFA Dünya Kupası ve UEFA Şampiyonlar Ligi var. Lakin Dünya Kupası dördüncü, Şampiyonlar Ligi ise yedinci sırada. FIFA Dünya Kupası, Super Bowl, Yaz ve Kış Olimpiyatları’nın gerisinde kalırken, Şampiyonlar Ligi WrestleMania’nın bile gerisinde kaldı. Bu liste futbolun diğer sporlara kıyasla yeri kadar Dünya Kupası-Şampiyonlar Ligi kıyaslamasında da bir veri ortaya koyuyor. Dünya Kupası’nın cazibesini kaybettiği, Şampiyonlar Ligi’nin futbol dünyasındaki en önemli organizasyon olduğu verisi, bu para listesi ile taca çıkmış oluyor.
En değerli spor insanlarına geldiğimizde liste yine kendisine iki futbolcu seçmiş. Şaşılmayacak şekilde Cristiano Ronaldo ve Lionel Messi. Lakin orada da işler biraz karışık. Listenin ilk 10 sırasında bir tenisçi, bir atlet, bir kriket oyuncusu, iki basketbolcu ve üç golf oyuncusu var. Zirve Roger Federer’in. Tenisin majestesi, değer listesinde de tahtı kimseye bırakmamış. LeBron James ve Usain Bolt, Federer’i takip ediyor. Ronaldo, Dünya Kupası gibi kendi listesinin dördüncü sırasında. Messi’nin kendisine edindiği yer ise dokuzuncu basamak. O kadar ki dünyanın en ünlü sporcusu olduğuna inandığımız Messi, Türkiye’ye çok ama çok yabancı olan kriketin gelmiş geçmiş en büyük yıldızlarından biri olarak gösterilen Hint Virat Kohli’nin gerisinde. Arjantinli yıldız, bu listede sadece Golden State’in yıldızı Steph Curry’i gerisinde bırakabilmiş durumda.
Kulüplerde, futbol için işler biraz daha iyi gibi duruyor. Üç takım kendisini bu listeye atabilmiş durumda. Amerikan futbolu takımı Dallas Cowboys’un birinci sırada olduğu listeye Manchester United dördüncü, Barcelona beşinci, Real Madrid de yedinci sıradan girebildi.
Bu didaktik paragrafların tek bir amacı var. Kapitalizmin üfürüğüyle dönen, endüstriyelleşme kelimesiyle moderniteye (!) erişen, ana belirleyeni para olan dünyada futbol, ‘Enler’ listelerini domine edemiyor. Yani dünya dönerken kendisine sadece bir spor topunu seçmiyor. Kah kortta seken bir yeşil top çıkıyor en üste, kah beyaz bir kriket topu tahtaları değil tabularımızı yıkıyor. Sporun futbol, yıldızların futbolcu, başarıların sadece yeşil sahada olduğuna inanan bizlerin at gözlüğünü kırmak için Amerikan futbolunda paslar atılıyor, tek vuruşta golf topunu çukura sokanlar, oynadıkları oyunu da gözümüze sokuyorlar aslında. Onların ki "Biz buradayız" çığlığı değil. Zaten böyle bir çığlık atmaya ihtiyaçları yok. Dünya onların sesini zaten duyuyor da biz dünyadan uzaklaştıkça, bu seslerden de iyice uzaklaşıyoruz maalesef. Ülke gibi sporumuz da içe kapanıyor adım adım.