Belli, bu yarışma, o şehre dönecek
Antalya Belediyesi’nin gülünesi kararına, nefis bir yanıt verdi Kaan Müjdeci ve sinemacı dostları. Ulusal Yarışma şimdi İstanbul’da, bir gün yine o şehre dönecek, buna artık hepimiz daha çok inanıyoruz. Ama nasıl bir dönüş olacak? İşte bu da ayrı mesele
Antalya Belediyesi’nin gülünesi kararına, şahane bir yanıt verdi sinemacılar. Mizahı, ironisi yerinde, inisiyatifi ele alan, kendi yarışmasını kendi düzenleyen ve geleneğine sahip çıkan bir yanıt. Yönetmen Kaan Müjdeci’nin öncülüğünde düzenlenen Ulusal Yarışma, geçen hafta başarıyla tamamlandı.
Sinema sanatının İstanbul’daki simgelerinden biri olan Beyoğlu sinemasında gösterimler dopdolu salonlarda gerçekleşti. Sonra da ödül töreni, Harbiye’de Cahide Müzikhol’ün süslü salonunda, kırmızı halısı, konseri, smokini ve tuvaleti ve siyaseti eksik olmayan, hem de eğlenceli bir geceyle sahiplerini buldu. Ödül gecesi o kadar kıvamındaydı ki, Antalya’da bile çoğu kez bu kadar iyisi yapılmamıştır gibi geldi hepimize.
Kaan Müjdeci, bu müthiş karşı çıkışın fikir babası ve sonuna kadar sürükleyicisi olarak her tür övgüyü hak ediyor. Gazete röportajlarından basın bültenlerine, söyleşilere, internet sitesinden, jürinin oluşturulmasına ve ödül gecesine kadar her şey gayet özenliydi. Evet bir sürü aksaklık olmuştur ama önemli olan şu ki Ulusal Yarışma salt bir eylem, sembolik bir organizasyon’ gibi değildi. ‘Organizasyonu’, en az sembolik anlamı kadar önemseyen bir anlayış ve gayretle gerçekleşti her şey. Kaan Müjdeci ve ona destek verenler, kararlı, talepkar ve biraz da neşeli bir ruh haliyle neler başarılabileceğini gösterdi.
Ulusal Yarışma’nın çok önemli bir özelliği de ilk kez çağdaş sanatla sinemayı bu ölçüde birbirine yakınlaştırması. Bir kere jüride Türk çağdaş sanatının efsane ismi Sarkis’in yer alması başlı başına bir olay. Yarışma ödüllerinin para, şilt ya da bir heykel değil, birer çağdaş sanat eseri olması ise mükemmel fikir. Kazanan sinemacılar Sarkis, Gülsün Karamustafa ve Cevdet Erek’ten birer eser kazandı. Sarkis, geçen Venedik Bienali’nde Türkiye’yi temsil etmişti. Halen süren bu Venedik Bienali’ndeki Türkiye pavyonunda ise Cevdet Erek’in kulaklardan gitmeyen eseri ‘Çın’ sergileniyor. Yani Ulusal Yarışma’da çağdaş sanat Venedik düzeyinde yer aldı. ‘Ses’ odaklı işleriyle tanınan Cevdet Erek, ödül kazanan sinemacıların seslerinden yararlanarak, onlara özel birer iş yapacağını açıkladı ki, disiplinlerarası sanat çağında sanatlararası dayanışma adına fantezi ölçüsünde bir gelişme olarak hafızalarımızda yerini aldı.
Sinema dünyası Antalya Belediyesi’ne gerekli cevabı verdi. Muhtemelen Belediye Başkanı Menderes Türel de tek sermayesi yarım asırdır düzenlediği ulusal yarışma olan bu festivali mahvedecek bir yola girdiklerini artık iyice anlamıştır. Şimdi hepimiz daha iyi biliyoruz ki, bu yarışma o şehre dönecek… Er ya da geç. Ama nasıl dönecek?
Bianet’e konuşan Kaan Müjdeci, eski düzene razı olmayacaklarını söylüyor. “Taleplerimiz karşılanmazsa biz yokuz. Biz sektörle alakasız insanların, politikacıların olmadığı bir festival istiyoruz” diyor. Çünkü Antalya’da en temeldeki sorunun, muhalefetten uzak durmak isteyen Ak Partili belediye olmadığının farkındalar. Bu, şimdiki sorun. Ama geçmişte ve gelecekte, bu festivalin yerel yöneticilerin beğenisine ve insafına kalmış olması gibi bir mesele yatıyor.
Antalya Altın Portakal, sıradan Anadolu festivalleri gibi sadece bulunduğu kente ait değil. Ulusal sinemanın en önemli festivali ve o filmleri izleyen, oyuncuları, yönetmenleri takip eden herkesin ilgisini çeken, sinemacıların kaderini etkileyebilen bir festival. Tam da bu yüzden bu kadar çok ilgi görüyor, bu kadar çok tartışılıyor. Ama ister CHP’li olsun ister AK Partili, belediye başkanları bu festivali kendi siyasi kariyerlerine payanda yapma fırsatını bırakmak istemiyor. Bu nedenle festival, şimdiye kadar neredeyse hiç bir zaman bir belediye etkinliği kıvamından öteye geçemedi. Belediye başkanlarının kendi kafalarına göre eğip bükmelerinin zirvesi ise işte bu yıl, ulusal yarışmanın, yani festivalin varlık sebebinin kaldırılmasıyla yaşandı.
Ulusal Yarışma adlı alternatif organizasyonu düzenleyenler, bu yapının da değişmesi gerektiğini söylüyor, ama nasıl? İşin en zor yanı bu. Antalya Film Festivali’nin kendi vizyonunu oluşturacak, kendi profesyonel ekibini kuracak, kendi kaynağını yaratabilecek bağımsız bir kurum tarafından düzenlenmesi gerekiyor. Belediye, kente değer katan bu festivalin en büyük destekçisi olabilir, ama tek sahibi olduğu sürece ulusal sinemadaki gelişmelerden çok siyasetteki gelişmelere odaklanmayı sürdürecektir. Bu bağımsız ya da özerk yapı ise, Türkiye’de benzeri pek az olduğu için, bugün hala uzak bir düş.
Kim bilir, belki o da gerçekleşir…
BEN DEDİYDİM LİNKLERİ
Bir belediye organizasyonu olarak Altın Portakal