Suudi Arabistan Aramco’yu ne bekliyor?
İçeride ve dışarıda tam yetkinin devlette olduğu Aramco’nun bir kısmının (yüzde 5) özelleştirileceğini Kral Salman Ocak 2016’da duyurdu. 2-2,5 trilyon dolar arası değer biçilen şirketin borsaya açılması, borsa tarihine geçecek bir gelişme olarak görülüyor. İşte bu sürecin nasıl olacağı, nerede yapılacağı büyük merak ve rekabet konusu. Rekabetin tarafları dünyanın en büyük iki küresel borsasına ev sahipliği yapan ABD ve İngiltere.
Suudi Arabistan’da cumartesi günü başlayan yolsuzluk operasyonu mahiyeti, uygulamaları ve gözaltına alınan isimler dikkate alındığında, yolsuzluktan ziyade Kral Salman’ın veliaht ilan ettiği oğlu Muhammed Bin Salman’ın iktidarını sağlamlaştırma hamleleri olarak yorumlandı. Yaşanan gelişmelerin jeopolitik, bölgesel dinamikleri ve küresel bağlantıları var. Nitekim “saray darbesi” olarak isimlendirilen bu sürecin bölgesel bağlantıları, Lübnan’daki gelişme ve dahası kriz henüz ortaya çıkmadan muhtemel fay hatları kaleme alındı.
Bununla beraber söz konusu gelişmelerin ekonomi-politik ve Suudi Arabistan’la neredeyse müsemma haline gelen petrol ekonomi politiği var. Bu ayağın da Aramco üzerinden şekillendiği söylenmeli. Bu haftaki yazıda, Aramco’nun özelleştirme süreci ve küresel bağlantıları boyutlarını ele alacağız.
PETROL FİYATLARININ GÖR DEDİĞİ: ÖNCE KRİZ SONRA DURGUNLUK
Suudi Arabistan Ortadoğu’da toprak büyüklüğü ve petrol rezervleriyle dikkat çeken en önemli ülkelerden birisi. Topraklarının verimliliği ve ağırlıklı olarak çöl olmasını bir kenara bırakırsak, petrol rezervi OPEC 2016 verilerine göre 266.21 milyar varil. OPEC küresel petrol rezervinin yüzde 81’ini elinde tutuyor. Başka bir anlatımla Suudi Arabistan küresel petrol rezervinin yüzde 16’sını elinde tutuyor. Dahası Riyad OPEC üretim azaltma kararından sonra günlük 10.5 milyon varil petrol üretiyor. Bu üretimle de dünya petrol üretiminde lider. Onu 10 milyon varille Rusya takip ediyor.
Petrol konusunda bu kadar çarpıcı veriyi bünyesinde taşıyan Riyad ekonomisinde de petrol can alıcı bir konumda yer alıyor. IMF Ekim 2017 Suudi Arabistan Raporu'na göre Suudi Arabistan ekonomisinde petrol ve petrol gelirleri, bütçe gelirlerinin yüzde 87’sini, ihracatın yüzde 90’nını ve Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 42’sini oluşturuyor. Neredeyse yarısı yani. Dahası ülkede istihdam edilen 6 milyon yabancı işçinin neredeyse yüzde 80’i petrol ve onunla ilişkili sektörlerde istihdam ediliyor. Petrol ve yan sektörlerine olan bu bağımlılık, 2014’te düşmeye başlayan petrol fiyatları karşısında tüm üreticilerde olduğu gibi Suudi Arabistan ekonomisinde de sarsıntıya neden oldu.
Suudi ekonomisi 2016’da yüzde 13’lük bütçe açığı verdi ve düşük düzeyli büyüme gösterdi. Benzer biçimde enerji gelirlerinden oluşan 2 trilyon dolarlık ulusal refah fonunun 250 milyar dolarlık bölümü, Ağustos 2015’ten 2016 sonuna kadar ekonomiyi onarmak ve çeşitlendirmek için harcandı. Ekim 2017'de yayınlanan IMF Suudi Arabistan Ekonomi Raporu’nda ülkenin büyüme beklentisinin revize edilerek sıfır büyüme beklentisi ve büyümenin ancak 2018’in ikinci yarısında gelebileceği öngörüsü, Riyad’ı hızlı davranmaya itiyor. Kolların hızla sıvandığı alanların başında da dünyanın en büyük petrol şirketi Aramco’nun özelleştirilmesi var.
PETROL ŞİRKETİNİN ÇOK ÖTESİNDE: ARAMCO
Aramco 2 trilyon dolarlık değeriyle dünyadaki en değerli enerji şirketi. Rakipleri Exxon Mobil, Shell, BP gibi çok uluslu şirketleri değeriyle geride bırakmış durumda. Şirketin bu kadar değerli olmasının nedeni, sadece dünyadaki rezervin yüzde 16’sını tek başına kontrol ediyor olması değil. Aynı zamanda söz konusu petrole 2-15 dolar arasında değişen masrafla ulaşabilmesi. Yani üretimde şirketin sağladığı kâr. Örneğin Kanada’da bir varil petrolün çıkarılması bazı bölgelerde 40 dolara mal oluyor. Benzer biçimde petrol fiyatları düştüğünde ABD’li kayaç petrolü (Shale oil) üreticileri kâr etmek bir yana borç batağına sürüklenmişti. İşte bu faktör, şirketi daha da değerli kılıyor. Zira petrol fiyatlarının değişkenlik durumunda bile şirketin direnci yüksek. Varil başı 20 dolarlık bir fiyat bile Aramco’yu zorlamayabilir, ekonomiyi zorlasa da.
Benzer biçimde şirket 20 yıldır en başarılı petrol şirketi konumunda yer alıyor. Şirketin 60 bine yakın çalışanı var ve bunların yüzde 90 Suudi Arabistan vatandaşı. Aramco geniş bir iş skalasına sahip; şirketin petrol ve doğal gaz arama, çıkarma, ihraç etme, petrokimya tesisleri ve rafinerileri mevcut. Üstelik bunlar sadece Suudi Arabistan topraklarıyla sınırlı değil. Güney Kore, Avrupa, Japonya, Singapur, Malezya, Çin, Filipinler başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde petrol sektöründe ve buralardaki rafinerilere ortak. Bunun yanı sıra, şirket sağlık, medya, finans, eğitim, inşaat gibi sektörlerde de baskın bir role sahip. Elektrik üretimi, sanayi için ucuz enerji, su kaynaklarına erişim ve deniz suyunu arıtma, yine Aramco’nun iş kolları arasında yer alıyor.
Tüm karar alma mekanizmalarıyla Aramco, krallığa bağlı. Dış politika ve küresel ekonomi dengeleri açısından şirketin politika ve pratikleri önemli. Krallığın dış politikasına göre şirket pozisyon belirliyor. Peki bu kadar büyük rezervi kontrol eden, krallığın hayat sigortası bu şirket nasıl doğdu?
Petrol piyasası açısından 1980’lere kadar piyasada etkin güç ve tekel konumunda olan yedi petrol şirketi 'Yedi Kız Kardeşler' (Mobil, Esso, Gulf, BP, Shell, Chevron, Texaco) olarak tanımlanıyor. Bugün birleşmelerle sayıları dörde indiği için devler/büyükler (Majors) (ExxonMobil, BP, Chevron,Shell) deniyor.
Suudi Arabistan’da ortak bir petrol şirketi kuran da 'Yedi Kız Kardeşler'in bazı üyeleri. Aramco, 1933’te Standard Oil California ile Suudi Arabistan ile yapılan anlaşmayla California Arabian Standard Oil Company (Casoc) olarak kuruldu. Bir yıl sonra yani 1936’da diğer yedi kardeşten birisi olan Texas. Co bugünkü Chevron Socal’ın yüzde 50’sini alarak süreçteki yerini aldı. II'nci Dünya Savaşı sonlarına yaklaşırken, Casoc, Arabian American Oil Company (Aramco) adını aldı. 1940’ların sonunda Standard Oil of New Jersey (şimdi Exxon Mobil) Aramco’ya ortak oldu.
Suudilerin şirket yönetim kuruluna girişi 1950’lerin sonunda oldu. Bu dönemde Aramco, LNG ve 5 milyon varillik üretiminin yanında TV kanalından okullara, tarım sektörünün desteklenmesinden inşaata kadar Suudi ekonomisinde dikkat çekici bir rol üstlenmeye başladı. 1973’te başlayarak 1980’e kadar Suudi Arabistan şirketin hisselerini almaya başladı.1980’de Aramco yüzde 100 bir devlet şirketi oldu. 1988’de tüm yetkiyi ve yönetimi Suudi Arabistan’a devredecek şekilde Saudi Arabian Aramco Oil Company halini aldı yani bugünkü Aramco oldu.
Aramco, bu dönemde Güney Kore, Avrupa, Japonya, Çin, Filipinler başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde petrol sektöründe ve rafinerilerine ortak oldu. Ülkesinde de benzer bir politika izleyerek rafinaj, taşımacılık gibi alanlarda faaliyet gösteren irili ufaklı şirketleri bünyesine kattı. Sadece petrol değil, ülkedeki gaz yataklarının keşfi, işletilmesi ve satışında da Aramco söz sahibi. Benzer biçimde şirket yenilenebilir enerji konusunda da en etkili aktör. Güneş panellerinin kurulması ve enerji şehri inşasında da Aramco yetkili.
ARAMCO NEREDE HALKA ARZ EDİLECEK?
İçeride ve dışarıda tam yetkinin devlette olduğu Aramco’nun bir kısmının (yüzde 5) özelleştirileceğini Kral Salman Ocak 2016’da duyurdu. 2-2,5 trilyon dolar arası değer biçilen şirketin borsaya açılması, borsa tarihine geçecek bir gelişme olarak görülüyor. İşte bu sürecin nasıl olacağı, nerede yapılacağı büyük merak ve rekabet konusu. Rekabetin tarafları dünyanın en büyük iki küresel borsasına ev sahipliği yapan ABD ve İngiltere. Zira iki ülke petrol fiyatlarının belirlendiği New York Mercantile Exchange (NYMEX) ve Intercontinental Exchange'e (ICE) ev sahipliği yapıyor. Şirketin Londra’da arzı için İngiltere iki yıldır üst düzey görüşmeler yapıyor. Diğer rakip ABD de uğraşıyor. Asya turuna başlayan Donald Trump, Aramco New York’ta borsaya açılsın talebini duyurdu. Dahası damadı Jared Kushner, geçtiğimiz hafta Suudi Arabistan’da Muhammed bin Salman’la yaptığı görüşmede benzer bir talepte bulundu.
Peki şirketin borsaya açılması ne demek? Enerji şirketleri belirli bir rezerve ulaştıklarında bunu borsaya bildirir ve üretime geçmek için yatırımcı arar. Bugüne kadar Aramco bunu yapmıyordu. Şirket yüzde 5’ini borsaya açtığında projeleri için kendi öz sermayesine dokunmadan finansmana erişebilecek. Dahası finansal piyasa da şirketin üretimine göre kazanç sağlayacak. O nedenle şirketin rezervi, kaynakların niteliği ve sahip olduğu teknoloji çok önemli. Dahası şirket halihazırdaki projelerine devam ederken bile Suudi Arabistan ekonomisine ciddi bir ekonomik kaynak aktarılacak. Böylece ekonomik çeşitlendirme için rezerv fonuna dokunulmadan yol haritası çıkarılabilecek. Benzer biçimde Şayet ABD NYMEX’de Aramco’yu piyasaya açılmaya ikna ederse, uzun süredir, sırtını finansal piyasalara yaslayan üretim yerine kısa dönemli finansal kârı tercih eden şirketlere alternatif bir politika sunacak. Finansa karşı üretime dönüş hamlesi olarak da durum ele alınabilir.
Aramco’nun piyasalara açılması Kral Salman ve veliaht prens tarafından coşkuyla desteklense de tüm kraliyet ailesinin aynı fikirde olduğunu söylemek güç. Ekonomik çeşitlendirme kadar Aramco kararı da kraliyet ailesi içinde fikir ayrılıklarına neden olmuştu. Bu anlamda akla gelen ilk isimlerden birisi eski Maliye Bakanı ve Aramco Yönetim Kurulu üyesi İbrahim el-Assaf. El-Assaf iddia edilen yolsuzlukların yanında şirketin özelleştirilmesine de şüpheyle yaklaşan isimlerden birisiydi. Bununla birlikte açıkça Aramco yöneticileri hedef alınmadı. Şirketin en etkili ismi zaten 2015’ten bu yana Muhammed bin Salman, dahası Salman’ın şirketi ve ülke ekonomisini yeniden yapılandırma girişimi özellikle ABD ve Batı sermaye grupları tarafından destekleniyor. Dolayısıyla Aramco’nun da içinde olduğu bu yeniden yapılanma sürecini, veliaht prensin doğrudan desteklemese bile onayladığı söylenebilir. Ancak Suudi Arabistan Aramco’yu borsaya açarak küresel gelişmelere de açık ve bağımlı hale gelecek. Artık kafasına göre adım atamayacak, zira bunun gibi bir saray darbesi şirketin borsada fiyatını düşürür. Dahası buluttan nem kapan piyasaların, Aramco’nun hisselerine de etki edeceği dikkatten kaçmamalı.
Mühdan Sağlam Kimdir?
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir. 8 Kasım 2023'te Ankara İdare Mahkemesi kararıyla Mardin Artuklu Üniversitesi'ndeki görevine iade edilmiş, ancak 27 Şubat 2024'te İstinaf Mahkemesi kararıyla yeniden ihraç edilmiştir. 2017-2023 yılları arasında aralarında Gazete Duvar, Almonitor, Kısa Dalga ve Artı Gerçek'in de bulunduğu medya kuruluşlarında çalışmıştır.
Cumhuriyet'in 101. yılı: Demokrasi, laiklik, anayasa, eşit yurttaşlık 29 Ekim 2024
Etiyopya’nın darboğazına BRICS bir çare olacak mı? 25 Ekim 2024
'Çözüm Süreci'nde muhatap Erdoğan değil Bahçeli gibi görünüyor' 21 Ekim 2024
Cehenneminizi nasıl alırdınız? Nükleer seçeneklerimiz mevcuttur 16 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI