Diktatör, faşist ve yurttaş
Siyasal alanda hakaret davaları, başlı başına bir yargılama sistemi gerektirecek kadar çoğaldı. Bu davaların varlığı, yurttaş denilen kişiye “doğru konuş ya da sus” emri anlamına gelir. Bir kişiye faşist ya da diktatör denildiğinde bunun doğru olup olmaması değil mesele, mesele bunun yargı konusu olmasıdır.
Birine “diktatör” veya “faşist” derseniz, kızar. Diktatör ve faşist olsa da olmasa da. Normal. Demokrasi, demokrat oluş, buna kızmak ya da kızmamakla ölçülmez.
Birine diktatör ya da faşist dediğinizde, söylediğinizin doğru olup olmadığının da hiç önemi yoktur ilk planda. Önemli olan söz söylendikten sonra ne olup bittiğidir. Misal, kamu hukuku devreye giriyorsa, hapis tehdidi gündeme geliyorsa, söz atılan kişinin ne olduğundan bağımsız olarak, o hukuk sistemi demokrasiyi tanımıyor demektir. Çünkü hukuk, konuşan kişiye “doğru konuş” diye parmak uzatmaktadır, “yoksa cezalandırırım.”
SADECE DOĞRU KONUŞMA MECBURİYETİ
Ne cezalandırılıyor? Söz. Politik veya değil bir söz; bu tür sözler genellikle politiktir ama hiç de öyle olması gerekmez. Salt boşboğazlık olabilir, saçma olabilir, tutarsız olabilir… Böyleyse, konuşanın hata yaptığı, yanlış konuştuğu, tanımında, tasvirinde hatalı olduğu düşünülür. Sözün yargılandığı, konuşanın mahkemeye sürüklendiği yer, konuşana tek seçenek sunar:
“Bu söylediğin yanlış, sen doğruyu söylemeye mecbursun. ‘Doğru’yu söylemediğin için seni cezalandıracağız. Bizim sistemimizde sadece doğrular konuşulur.” Tek seçenekli, sadece doğruyu içeren bir konuşmaya mecbur olduğunuz yerde faşizm yok deseniz kaç yazar?
Eğer saçmalama, boş konuşma, tutarsız konuşma, uygunsuz konuşma, zevzeklik yapma yasaksa, sadece doğru, yerinde, uygun, tutarlı ve ciddi konuşma serbestse, minik bir duvara toslamışız demektir demokrasi açısından. Çin Seddi kadar minik: Doğruyu, tutarlıyı, doluyu, uygunu, ciddiyi bilen kimdir? Bilen, söyleyen ve uygulayan? Söylenmiş sözleri alıp bu doğrunun terazisinde tartan? Doğrunun sahibi?
Mutlak doğrunun tek sahibi vardır, Tanrı. Sadece tanrıya ait bir yetkinin beşere tanınması, demokrasiyi duvarın altına ya da arkasına gömmekten başka ne anlama gelir ki?
YURTTAŞ YOKSA SİYASET DE YOK
Tanrı siyasal ve hukuksal sisteminizin parçası değilse, duruşmada karar verici olan Tanrı değilse, bir sözü “doğru” ya da “yanlış” olarak yargılayabilecek hiç kimse yoktur. Bir söz doğru ya da yanlış olamayacağından değil, bunu “yargı”nın ölçemeyeceğinden. Doğrunun tekelini elinde tutan bir kimse yok ama doğrunun tekeli elindeymiş gibi kurulan bir mahkeme varsa, birileri “doğru”yu dikte ediyor demektir. O zaman yeni bir tanımcık daha: Doğrunun diktesi diktatörlüktür. Diktatör, dikte eden, bir şeylere “doğru” demekte ve buna uyulmasını istemektedir. Kim bunu yapıyorsa diktatör odur. Bir kişi mi birkaç kişi mi bir kurum mu, önemsiz.
Daima ve sadece doğruyu konuşmakla yükümlü hale getirilmiş kişi, yurttaş değildir. Türkiye’de mahkemeler, ceza yargılaması prensiplerini bir bir çöpe attıkları için yurttaşı yok etmiyorlar sadece bu günlerde, hakaret davaları denilen davalar ve bu davalara yol açan düzenlemelerle de yurttaşı değirmene koymuş öğütüyorlar. Bir kişiye ya da bir gruba ya da bir kuruma “hakaret” diye bir şey varsa, davalar açılıyor ve cezalar basılıyorsa yurttaşın saçmalama, boş konuşma, sinir bozma, tutarsız davranma, zevzeklik etme hakkı yok demektir. Bu siyaset de yok demektir.
Bir yerde siyaset yapılıyor, ama birilerine diktatör ya da faşist denilemiyorsa bir tür sus emri yürürlüktedir. Orada yurttaş yoktur, yurttaşlık ilga edilmiştir. Yurttaşlık, bir ideadır. Cumhuriyetler ve demokrasiler açısından özgür konuşma irade, kabiliyet ve imkanına sahip bir yurttaşın yokluğu oksimorondur. Yurttaş var ama konuşunca hapse giriyor. O yurttaş değildir. Konuşmanın cevabı konuşma değilse, cezaeviyse, orada yurttaş ve siyaset yoktur, doğruyu emreden, dikte eden, diktatör vardır. Çünkü, “Cumhuriyet bir konuşma rejimidir” (Lyotard). Özgür yurttaşların özgürce konuştuğu bir rejim.
Demokrasi varsa herkese diktatör veya faşist denilebilir; yoksa... şimdilik hapse atıyorlar.
Teşekkür: Gazete Duvar beş yaşında 08 Ağustos 2021
Tırşıkçi sistem cinayetleri 10 Temmuz 2021
2 Temmuz: Anayasa Mahkemesi sen merak etme, yedi yıl daha bekleriz 02 Temmuz 2021
Bahçeli’nin fermanı ve kahraman katillerin tarlası 23 Haziran 2021 YAZARIN TÜM YAZILARI