2018 bütçesinde kadına biçilen rol: Mantı yap, paranı al, evinde otur!
2018-2020 OVP’si kadın emeği için ne öngörüyor? 2018 bütçesinde kadının yeri nedir? İşçiler için başta örgütlenme hakkı olmak üzere bir dizi hak kaybı anlamına gelen esnek çalışmanın kadınları eve nasıl hapsedeceğinden, kreşlerin kadının istihdama katılımındaki önemine kadar merak edilen soruları CHP İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke ile konuştuk.
Ekonomi muhabiri meslektaşlarımız kızmasınlar ama Hazine Müsteşarıyla yarışan bir jargonla yazdıkları haberleri hele de Meclis’te devam eden bütçe ile ilgili olanları anlamak için ekonomi sözlüğü bile yetmiyor. Mesleğe başladığımızda bize ilk öğretilen “Doğru haber, bir okuyuşta herkesin anlayabildiği haberdir” kuralıydı. Bir diğeri ise “Haberi önce sen anlamalısın, anlayamazsan anlatamazsın” idi. İkisi de doğrudur. Uzman görüşlerini içeren köşe yazılarından, ilgililerine hitap eden makalelerden değil haberden söz ediyorum. Açık, basit, anlaşılır olmalıdır haber. Ekonomi haberlerinde ne yazık ki bu temel prensip göz ardı ediliyor. Bu nedenle kadın emeğinin ne Orta Vadeli Program’da nasıl ele alındığını etraflıca anlayabildik ne de 2018 bütçesindeki hal-i pürmelalini.
Eski adı Devlet Planlama Teşkilatı(DPT) olan Kalkınma Bakanlığı’nın 2005’ten bu yana üçer yıllık hazırladığı ve siyasi iktidarın ekonomiye dair hedeflerini ortaya koyduğu, bütçenin de ilk adımı sayılan Orta Vadeli Program(OVP) eylül ayı sonunda açıklandı. Peki 2018-2020 OVP’si kadın emeği için ne öngörüyor? Meclis Plan Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye devam edilen 2018 Bütçesinde kadının yeri nedir? İşçiler için başta örgütlenme hakkı olmak üzere bir dizi hak kaybı anlamına gelen esnek çalışmanın kadınları eve nasıl hapsedeceğinden kreşlerin kadının istihdama katılımındaki önemine kadar merak edilen soruları CHP İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke ile konuştuk. Ekonomist Böke ile “OVP ve 2018 Bütçesi’nde kadın” başlıklı söyleşimiz gösteriyor ki, evde hasta bakan kadınları istihdam içi gösteren, kadını sadece istatistiğe indirgeyen anlayış yine değişmeyecek, Toplumsal cinsiyet eşitliği açısından vaziyet içler acısı…
TÜRKİYE “CİNSİYET EŞİTLİĞİ”NDE 144 ÜLKE ARASINDA 131’İNCİ
Bizler her alanda “toplumsal cinsiyet eşitliği”nin sağlanması gerektiğini söylerken kadınların mevcut haklarının dahi gasp edildiği bir dönemden geçiyoruz. 2018 bütçesinde kadın nerede?
2018 bütçesinde Milli Savunma Bakanlığı’na 40.4 milyar lira ayrılırken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na 26.7 milyar lira ayrılmış durumda. Kadınların işgücüne katılımını kolaylaştıracak çocuk, yaşlı ve engelli bakım hizmetlerine yönelik sosyal güvenlik harcamalarına daha az kaynak ayrıldığını görüyoruz. Aile ve çocuk harcamalarının bütçedeki payı AB’de yüzde 8,55 iken Türkiye’de 3,12… Zaman içerisindeki kötüye gidiş en çok da siyaset ve sağlık alanında hissediliyor. 2013’ten beri ilk defa siyasette eşitsizliklerin arttığını, sağlıkta da bu farkın açıldığını gözlemliyoruz. Kadını eve kapatan anlayışın ve aşırı piyasacı yaklaşımın sonucu olan bu gerileme, OVP ve bütçe ile daha da derinleşecektir.
Kadınların ülkedeki sorunları ekonomiye katılım ile sınırlı değil. Küresel Ekonomik Forumu’nun “Cinsiyet Eşitliği 2017” raporunda Türkiye, 144 ülke arasında cinsiyet eşitliğinde 131’inci sırada, ekonomide cinsiyet eşitliğinde 128’inci, eğitimde cinsiyet eşitliğinde 101’inci, sağlıkta cinsiyet eşitliğinde 59’uncu , siyasette cinsiyet eşitliğinde 118’inci sırada yer alıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün ülkelerin hane halkı iş gücü anketlerinden derlenen istatistik veri tabanı ILOSTAT’a göre orta ve üst düzey kadın yönetici oranı son on yılda %18’den %14’lere gerilemiş.
Orta Vadeli Program(OVP)’da “Başta kadınlar olmak üzere özel politika gerektiren grupların istihdamını kolaylaştırmak üzere mevzuatta yer alan esnek çalışma biçimlerinin hayata geçirilmesi sağlanacaktır” deniyor. Esnek çalışma örgütsüzlük demek, eve kapanmak demek, cinsiyet eşitsizliği demek… Peki nedir bu esnek çalışma merakı?
Esneklik, ürkütücü! Zaten kadınlar daha esnek, daha eşitsiz çalışma koşullarına mahkûm ediliyor. Şimdi kadınlar için esnek çalışmayı hedefleyen bir çerçeve bu durumu daha da kötüleştirecektir.
Yine OVP’de “Kadınların istihdamını desteklemek için mekân ve zaman kısıtlarını azaltacak esneklikte, başta bilişim teknolojileri olmak üzere teknolojinin daha fazla kullanımına yönelik bir teşvik mekanizması geliştirilecektir” deniyor. Bu ne demek? Kadınların hangi mekân kısıtından kurtarılması gerekliliği ve bunu azaltacak esnekliğin dijitalle sağlanacağı konusu endişe yaratıyor. Kadınların evden çıkmadan ekonomiye katılımı, evde bakım hizmetleri için yapılan ödemelerden farklı bir sonuç doğurmayacaktır. Kadınların kendilerinin verdiği bakım hizmetine dair bir desteğe ihtiyacı yok, kadınların kamunun bakım hizmetlerini sosyal devlet kapsamında sağladığı bir düzene ihtiyacı var. Esnek üretimde bilişim teknolojileri nasıl kullanılacak? Kadınlar, evlerinde ürettiklerini internet üzerinden satacaklar ve bu kadınların işgücüne katılımı sanal olarak arttırılacak ancak kadın sosyal, ekonomik hayatın dışında olacak.
“EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET”TE DÜNYA 94’ÜNCÜSÜ
Kadınların istihdama katılım oranı toplumlara dair genel bir bilgi verir. Türkiye’deki rakamlar bize ne söylüyor?
“Küresel cinsiyet eşitliği” raporunda “eşit işe eşit ücret” açısından kadın-erkek eşitliğinde Türkiye 94’üncü sırada. Ekim ayında açıklanan son verilere göre kadın işsizliği 14.6’ya yükseldi. Genç kadın işsizlik oranı bir önceki yılın temmuz ayına göre 2.9 puan artarak yüzde 27.5’e yükseldi. En hızlı artan işsizlik türü ise tarım dışı genç kadın işsizliği, 4.7 puan artarak 36.3’e yükseldi. Ne istihdam edilen ne de eğitimde olan gençlerin oranı 26.7’ye yükseldi.
Türkiye’de tarımda istihdam edilen 6 milyon çalışanın yüzde 47’sini(2.85milyon) kadınlar oluşturuyor ama tarımda çalışan kadınların yüzde 95’inden fazlası kayıt dışı çalışıyor. Yani tarım sektöründe kadının kendisi var ama adı yok. Buna ilişkin de hiçbir önlem, planlama yok.
Kadın istihdamın arttırılması için öneriniz nedir?
2007 yılından bu yana kadın istihdamının arttırılması için iki temel öneri getiriliyor Hükümete: Bakım Sigortası ve Aile Ödenekleri Sigortası. Ancak ikisi de hâlâ kurulmadı. Bakım Sigortası, bakım hizmetlerinin kurumsallaşması ve ücretsiz aile emeğinin düzenli ücretli işçiliğe dönüşmesi bağlamında hem kadınlar hem de erkekler için yeni işler yaratabilir. Aile Ödenekleri Sigortası ise çocukların kreş masraflarına destek olması bağlamında kadınların iş gücü piyasasına girişini kolaylaştırabilir.
“KREŞLER KAMU HİZMETİ OLMALI”
Ücretsiz kreşlerin olmaması kadın istihdamının önündeki en büyük engellerden biri değil mi?
Kreşler kamu hizmeti olmalı. Dünya Bankası çalışmaları Türkiye için bakım hizmetlerinin getirisini şöyle buluyor: Bir yıllık kreş, kadınların iş gücüne katılımını 9 puan arttırabilir ve ekonomide cinsiyet eşitliği, kişi başına geliri yüzde 22 artırabilir. Kreş eğitimi olsa çalışan annelerin sayısının yüzde 14 artacağını tespit ediyorlar. Çocuğu olunca işi bırakan kadınların yüzde 80’i eğer kreş için finansal bir destek olsa işe döneceklerini söylüyorlar.
AÇEV(Anne Çocuk Eğitim Vakfı) özel sektörün bu hizmeti sağlaması durumunda fırsat eşitsizliğini ve ekonomik eşitsizlikleri arttıracağına işaret ediyor. Asgari ücretin net 1404 TL olduğu bir istihdam piyasasında minimum kalite standartlarında bir okul öncesi eğitimin çocuk başına ayda 1000 TL olacağını ortaya koyan AÇEV’in rakamları okul öncesi eğitimin sosyal devlet tarafından sağlanması gerekliliğine işaret etmektedir. CHP’nin ekonomik anlayışı da bu yöndedir.
Yasalarda 150 kadının çalıştığı iş yerinin kreş açma zorunluluğu var. İş yerleri ya sayıyı 150’nin altında tutuyor ya da 150’den fazla kadın çalışan olsa dahi denetim yapılmadığı için kreş açmıyor. 2018 bütçesi buna çözüm getiriyor mu?
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa dayanarak çıkarılan “Gebe veya emziren kadınların çalıştırılma şartlarıyla emzirme odaları ve çocuk bakım yurtlarına dair yönetmelik” kapsamında kreş açma zorunluluğu var. Bu da özellikle kadın çalışan sayısının 150’nin altında tutularak bu gereklilikten kurtulmaya çalışan şirketlerin veya kadınları kayıt dışı çalıştırarak bu yükümlülüğü yerine getirmeyen şirketlerin ve güvencesiz, umutsuz kadınların sayısının artmasına katkıda bulunmaktadırlar. Bu yasanın uygulanması sağlayacak bir anlayış 2018 bütçesinde de ortaya çıkmamaktadır. Kendisi mali disiplini ortadan kaldıran, anayasal düzeni yok sayan bir iktidar anlayışının bu yasaları uygulamaya koymasını beklemek gerçekçi değildir.
KADINLAR EV İŞİNE 4 SAAT 17 DK. AYIRIYOR, ERKEKLER 51 DK.
Devlet neden kreş sorumluluğunu üstlenmiyor, maliyeti nedeniyle mi?
Okul öncesi eğitimde 2024 yılında okullaşma oranının % 90 seviyesine çıkarılmasının bütçeye ortalama yıllık maliyetinin GSYH’ya oran olarak binde 0.4-1 arasında olacağı hesaplanıyor. Yani, bu maliyet bütçe açıklarının artırılmasına ilişkin politikaların gündeme geldiği bir dönemde önemli bir ilave maliyet olarak görülmüyor. Önemli ön yatırımlar gerektiren okul öncesi eğitim hedefiyle uyumsuz olan bu bütçe ve OVP bir arada değerlendirildiğinde şu tespit ortaya çıkıyor: Her alanda olduğu gibi okul öncesi eğitimi de piyasaya ve özel okullara teslim etmeyi hedefleyen bir iktidar anlayışı mevcut.
Kreş sayısının yetersizliği, ücretlerinin yüksekliği ve hizmet kalitesine olan güvensizlik çocuk bakımında annelere ek sorumluluklar yüklüyor. Kadınların üzerindeki en büyük yük ise ev içi işler. Türkiye’de bir kadın her gün ortalama 4 saat 17 dakikasını ev işleri ve bakım işlerine ayırırken, erkekler buna 51 dakika ayırıyor.
‘2018 BÜTÇESİNDE KADIN YOK!’
Özetle bütçede ne var, ne yok?
İyi ücret ve güvenceli iş yok, yeterince istihdam yok; yani emekçi yok. İnovasyona, Ar-Ge’ye, eğitime yatırım yok; yani gelecek yok. Üretim alt yapısını güçlendirmeye, üretimi özendirmeye yönelik doğru politikalar yok; yani katma değer yaratan üretici yok. Hak temelli, sosyal adaleti sağlamaya yönelik sosyal politikalar yok, eşitlikçi bir vergi politikası yok; yani dar gelirli yok, yoksul yok, emekli yok, kadın yok! 2018 bütçesinde rant sermayesi var, Saray rejiminin devamına uygun bir kaynak tanzimi var.