YAZARLAR

Fişlenme değil sevgi gerek çocuklara

Devlet, çocukları korumadan önce ailelerini fişlemeyi tercih ettiği gibi, bir de çocukları fişlemeye başladı. Bu sene Dünya Çocuk Hakları Günü öncesinde garip bir fişleme yöntemi düştü gündeme. GAP İdaresi Genç Şehir Projesi kapsamında bir online anket kimi illerdeki liselere dağıtılarak öğrencilere zorunlu doldurtulmakta. 18 yaşından küçük çocuklara yöneltilen sorular hayli ilginç. Dini değil sadece mezhebi soruluyor mesela. Bir başkasında etnik köken soruluyor...

Sevgiyle sarmalanma, bildirgelerde yer almayan temel haklardan. Bu yıl, Dünya Çocuk Hakları Günü'nü birlikte karşıladığım ilk torunumu kucağıma aldığım andan itibaren düşünebildiğim tek şey bu. Sevgi, doğan her çocuğun temel hakkı olmalı. Anneannelik keyfiyle Deniz Bulut’uma sarılırken, ailece sevgi çemberiyle onu sarmalarken çöpe atılan bebeklere yürek dayanmıyor. Kimi nimetle kimi mahrumiyetle imtihanda. Çocuk, nimetlerin en büyüğü. İsteyip de çocuğa sahip olamamak, mahrumiyet imtihanlarının en zoru.

Gel gör ki doğurduğu çocuğa annelik, döllediği çocuğa babalık yapamayanlar, sevilme hakkını esirgedikleri gibi yaşam hakkına kast edenler de pek çok. Yeni doğmuş bebekler çöpte bulunduğu vakit herkesin ağzından çıkan "vicdansız anne" olur. Döllediği çocuğu kabullenmeyip, anneyi çaresiz bırakan babaya tek laf edilmez. Doğmuş çocuğa kucağını açmayan anneyi desteklemeyen dedeler, nineler de ağza alınmaz. Damgalanmak korkusuyla, aile ve çevre baskısıyla çocuğun gizlice çöpe atılışı arasındaki ilişkiyi görmezden gelir herkes. Aslında kolaya kaçmadan tüm toplumu vicdansız olarak damgalamak gerek.

TOPLUM DAMGALAR DEVLET FİŞLER

Eskiden cami avluları vardı, çocukların bırakıldığı. Çocuk esirgeme kurumlarının kapılarına da bırakılırdı, bebekler. Şimdi poşetler içinde çöpe atılıyorsa en büyük sorumlu güvenlik kameraları. İnsanlar, akla hayale gelmeyecek sebeplerle yani sadece vicdansız oldukları için değil çaresizliğe sürüklendikleri için terk eder bebeklerini. Görülme, tanınma, bilinme korkusuyla kuytu köşelere ve çöplere attıklarına göre en büyük sorumlu toplum. Ve devlet elbette. Toplum damgalar, devlet fişler. Ve sırf bu nedenle çöpe gider bebekler. Vicdansız olan, bebekleri çöplerde ölüme sürükleyen bizleriz, yani anne-babasından, ailesinden önce hepimiz suçluyuz.

Çaresiz insanların, bebeklerini bırakabileceği güvenilir kurumlar olmalı. Bırakan kişiyi fişlemeyen, kimin neden bebeğini terk ettiğini sorgulamak yerine doğan bebeğin hayatını, emniyetini önceleyen, barınma ve beslenme ihtiyacı kadar sevgi ve şefkati de sunabilen kurumlar. Evlatlık müessesesi, koruyucu aile sistemi geliştirilip, desteklenmeli. Şu veya bu nedenle terk edilen bebeklerin ebeveynlerini afişe ederek suçlu üretmek yerine bebekleri korumaya almalı.

FİŞLENME SIRASI ÇOCUKLARA GELMİŞ

Devlet, çocukları korumadan önce ailelerini fişlemeyi tercih ettiği gibi bir de çocukları fişlemeye başladı. Bu sene Dünya Çocuk Hakları Günü öncesinde garip bir fişleme yöntemi düştü gündeme. GAP İdaresi Genç Şehir Projesi kapsamında gerçekleştirildiği belirtilen bir online anket kimi illerdeki liselere dağıtılarak öğrencilere zorunlu doldurtulmakta. Başkanlığın görev sahasındaki illerde lise öğrencilerine, yani 18 yaşından küçük çocuklara yöneltilen sorular hayli ilginç. Mezhebi, dini değil sadece mezhebi soruluyor mesela. Alevi, Sünni, diğer biçiminde. Bir başkasında etnik köken soruluyor. Türk, Kürt, Arap, Zaza, diğer seçenekleriyle karşılaşıyor katılımcı. Siyasi eğilimden STK üyeliğine, toplumsal sorun önceliklerinden işsizlik nedenlerine kadar geniş yelpazede soruların yer aldığı bir anket bu. Ve asıl sorun ankette kimlik bilgilerinin doldurulması zorunlu alanlar olarak yer alması. Hangi anket katılımcının kimliğini mutlaka yazmasını ister? Kimlik bilgileri yer aldığında doldurulan belge anket sayılır mı? Yaşanan il, ilçe yanında kimlik istenen bir ankette(?) çocuklara siyasi eğiliminin sorulması normal sayılabilir mi?

Devletin vatandaşlarını fişlediği devirler eskide kalacak ve tüm fişlemeler imha edilecekti ya şimdi yeni usul bulunmuş. Artık devlet fişlemiyor. Daha reşit olmamış çocukların önlerindeki uzun hayatları boyunca onları kovalayacak özel bilgileri içeren fişler bizzat çocukların kendisine doldurtturuluyor. GAP İdaresi ve Milli Eğitim Bakanlığı, bu anketin amacı kapsamı ve neden okullarda zorunlu katılım istendiğine dair açıklama yapmalı. Yalnız bu on-line anketin başlığında yer alan “kişisel bilgiler kesinlikle herhangi bir kurum ya da kişiyle paylaşılmayacaktır” güvencesinin tümüyle güvenilmez olduğunu hatırda tutarak açıklama yapmaları gerekir. Malum bir sahnede silah görüldüyse o silah illa ki patlar. Kimlik bilgisi isteniyorso o bilgiler illa ki bir yerlerde kullanılır. Sözün kısası bu anket, hiç masum görülmüyor, çok kötü çağrışımlar yaptırıyor. İlgili kurumlardan cevap beklerken beklediğim cevabın, okullarda zorunlu doldurtulan fişlerin/anketin iptalini/imhasını içermesi gerektiğini de belirteyim.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.