Yerli ve milli dibe vurumculuğumuz!
İşin bana göresi, sana göresi yok artık. Görkemli hezimetimiz artık tescilli. PISA diye bir şey var ki, her üç yılda bir gerçeği yüzümüze çarpıyorlar, sakızımızı alnımızın çatına yapıştırıyorlar.
Memlekette kötüye giden ilk ne var desen, kimse kültür ve eğitimde ihtilafa düşmez. Doların dördü bulmasını saymıyoruz tabii.
Yaşanan hezimette, kültür ve eğitimi “fıstıki yeşil” mevzular olarak görmemizin payı çok. Her şey bir günde mi oldu? Hayır. Ne çılgınlıklar yapmadık ki! Görkemli hezimetimiz için canla başla çalıştık. Oynadıkça oynadık eğitimle. Yaptık, bozduk… Her defasında “yeni” dedik ama. Burada detay versem için şişer. Instagram’da bebeğini şekilden şekle sokan annelerden beterdik yetkili makamlarda.
En nihayet, kendi “özgün” tarzımızı bulduk sanki. Bu sistematik sistemsizliğimiz, çoktan ismini hak etti: “Dibe vurumcu eğitim modeli!”… Yüzde yüz yerli ve milli. Az şey değil!
İşin bana göresi, sana göresi yok artık. Görkemli hezimetimiz artık tescilli. PISA diye bir şey var ki, her üç yılda bir gerçeği yüzümüze çarpıyorlar, sakızımızı alnımızın çatına yapıştırıyorlar.
Yakın zamanda, PISA Direktörü Andreas Schleicher Gazete Habertürk'ten Nalan Koçak'a konuştu. İbret alacaklar için tane tane anlattı. Özetle, “Gereksiz şeyler peşindesiniz, yolunuz yol değil” dedi.
Uzun uzun kafa yormayı gerektiren şeyler var. Öğretmenlik ''prestijli'' olsun diyor mesela. Öğretmenin yüzüne: “Hocam, biz de diyoruz ki hiç değilse bi öğretmenlik kazansın yav!” diyen anne babalara ayar veriyor olabilir. Belki de “eş durumu” zulmüne gönderme yaparak “Milli Eğitim”imize? Yardan ayrı prestij mi olur?
“Ezbercilikten çıkılması lazım” diyor beri yandan. “Ezberde iyisiniz de yorumda biraz şeysiniz” diyor. Lafın düzü insana denmez diye düşünmüş olmalı ki, cebinden bir flash bellek çıkarıp gözümüze gözümüze tutarak: “Aha bu varken neyin peşindesiniz hafız?” dememiş.
Değişimin önemli ama tutarlı şekilde olması gerektiğini demiş bir yerde. Kibar adam vesselam… “La arkadaş, neyin peşindesiniz? Sizi takip etmekten beynimiz bulaşık teline döndü, hayırdır her sene her sene ayrı şekil yapıyonuz. Polisten mi kaçıyonuz yoksa?” diye sormamış.
Daha neler neler… “Dersini almış da ediyor ezber” kısmından devam edeyim. Eğitimdeki dibe vurumculuğumuzun önemli sebebinin ezbercilik olduğunu yetkili ağızdan söylüyor. Oradan bakınca öyle görünüyoruz demek. Sanki başka bir gezegene bakar gibi bakıyor. Okuyanlar hatırlar, Küçük Prens de dünya için:
“Her yer kupkuru, sipsivri, sert ve korkutucu... İnsanların hayal güçleri hiç gelişmemiş. Onlar sadece kendilerine söylenenleri tekrar edip dururlar.” demişti. Dışarıdan bir gözle bakınca, dünya gezegeni ezberci gelmişti Küçük Prens’e. (Küçük Prens- Antoine de Saint-Exupéry)
Ama esas cankurtaran yer daha başka:
“Bence eğitimin geleceği toplumsal değerlerde. Nasıl aynı anda kendimizi düşünüp diğerleriyle birlikte var olabileceğiz? Açık olmak, farklı kültürlere saygı duymak, cesaret, merak...” diyor PISA direktörü.
İnsanlığımız dibe vurmasa bari!