Bu kış havamız temiz olacak mı?
Türk Toraks Derneği (TTD) hava kirliliğini tartışma sezonunu açtı, hava istasyonlarından aldığı verilerle havamızın kirli olduğunu ortaya koydu. Biz de sağlamasını yaptık ve onların yaptığı gibi Çevre Bakanlığı istasyonlarını değil de Enerji Bakanlığı raporlarını inceledik. Bütün bu veriler bütün ülkenin havasının bu kış daha kirli olacağını ortaya koyuyor. Hem de 90’ları aratacak kadar.
Her kış hava kirliliği gündeme gelir. Her kış insanlar gördükleri kirlilik, genizleri yakan hava, konu hakkında açıklama yapan bakanlık, bakanlık tarafından yayımlanan hava kalitesi izleme sayfası, akciğer sağlığını çalışan hekimler ve diğer ilgililer arasındaki tartışmayı izlerler. Konu çok kompleks. Havamız kışın kirli ama ne kadar kirli bunu bilmiyoruz. Hatta çok tartışınca bizlere “90’larda hava ne kadar kötüydü” diye hatırlatmada bile bulunurlar.
Bu sene Türk Toraks Derneği (TTD) konuyu tartışma sezonunu erken açtı diyebiliriz. TTD 18-19 Kasım’da hem Hava Kirliliği ve Akciğer Sağlığı Sempozyumu düzenledi hem de Nefesimiz Cebimizde adlı bir uygulamayı duyurdu. Uygulamayı indirmek isterseniz bağlantısını buraya bırakıyorum. TTD sempozyum ile beraber Türkiye’de hava kirliliği haritasını da açıkladı. Böylece bütün ülke havamızın ne kadar kötü olduğuna dair bir tartışmaya girdi. Tam da o esnada Avrupa kentleri arasında sekiz kentimizin en kirli havası olan 10 kent arasına girdiği haberi ile ülkede heyecan bir kez daha arttı. TTD ve üyesi hekimler çözümü de tartıştı. Benim de davetli olduğum oturumda Karayolları Holding’in ülkemizdeki ekonomi ve hava kirliliğindeki rolünü ve çözümü anlatırken MTV’yi ödememenin yollarını da anlattım. Sonuçta MTV ödeyenler havayı kirletiyor.
Şimdi sorun şu: Hekimler ne kadar, bakanlık ne kadar doğru söylüyor; politikacılar ne kadar yanlış söylüyor bir bakmak gerekiyor. Dernek, kentlerdeki partikül madde haritası dışında istasyon bazlı bir çalışma bile yapmış. Diyorlar ki İstanbul Göztepe’de yaşayan bir insan hiçbir egzersiz yapmıyorken yani istirahat halindeyken 233 mg, Ankara Kayaş’ta 319 mg; İzmir Gaziemir’de 205 mg zehirli toz soluyor. Yine de 233 mg, yani 0,233 gram az gelmesin. Bu bir demir tozu olsa iğnenin ucu kadar diye düşünebilirsiniz. Öyle düşünmeyin. Sadece elektrik süpürgesindeki tozları düşünün. Bir avucu kaç gram?
AKCİĞERİN ARİTMETİĞİ
TTD hekimleri aslında basit bir hesap yapıyor. Dinlenme halindeyken bir dakikada aldığımız havanın hacmi belli. Hareket ederken daha fazla nefes alıyoruz. Yani günde 2-3 saat dinlenmenin 2-3 katı nefes alsak, kalan zamanda da dinlenmedeki kadar düzeyde tutsak, ciğerlerimizden yılda 4 bin metreküp civarında hava geçer. O havada ortalama 100 mikro gram partikül madde olsa, bu ciğerimizde bir yılda 0,4 gram yani 400 mg partikül madde demek. Ama havada sadece PM10 yani akciğerlere ve üst hava yollarına ulaşabilen kaba partikül olarak tanımlanan ve aerodinamik çapları 10 mikro metre (μm)’den daha küçük olan havada asılı partikül maddeler yok. PM10 yanında karbon monoksit (CO), kükürt dioksit (SO2), azot dioksit (NO2) ve ozon (O3) gibi diğer kimyasallar da havada geziyor.
Bunların kaynağını ve sağlık etkisini bakanlığın Hava İzleme sayfası şöyle tanımlıyor:
İYİ HABER, LİMİTİMİZ YÜKSEK
Hava İzleme sayfası bu kirleticiler için sınır değerlerini vermiş. Mesela PM10’in 24 saatlik ortalaması bir metreküp havada 70 mikrogram (µg/m³) olabilir diyor. Fazlası zararlı. Ama AB’de öyle değil. Mesela onlarda sınır 50 mikrogram. Yani bizim ciğerlerimiz onlardan %40 daha fazla kirlilik alabiliyor. Aynı durum sülfür dioksit için de geçerli. Orada bir saatte en fazla 350 µg/m³ sülfür dioksite maruz kalabilirken bizde bu 410 µg/m³.
BİZE HER GÜN KİRLİ
Şimdi TTD’nin çalışmasına dönelim. TTD Kasım 2016 - Ekim 2017 tarihleri arasında kentlerdeki istasyon ölçümlerini derlemiş ve bu bir yılın ortalaması ile bir harita çıkartmış. Bu çalışmaya göre bu bir yılın, yani 8760 saatin partikül madde (PM10) ortalaması Ankara’da 67 µg/m³ çıkmış. Yani AB’nin 24 saat için verdiği limit metreküpte 50 mikrogram, Türkiye’nin verdiği 24 saat ortalama 70 mikrogram iken Ankara’da 8760 saatin ortalaması 67 mikrogram çıkmış. Çok açık ki bir yıllık ortalama 24 saat için ortalamaya göre bile pek iç açıcı değil.Peki yıllık ortalama ne? Dünya Sağlık Örgütü’nün verdiği yıllık limitlerine 20 µg/m³! Yani Ankara bu limitin neredeyse 3,5 katı kirli! Yani Dünya Sağlık Örgütü Ankara’nın havası çok kirli diyor. O limitin altında tek bir kent var, o da 19 µg/m³ ile Rize.
Ancak bu hâli ile Ankara’nın havası göreceli temiz! Mesela PM10 yoğunluğu Konya’nın 69, Bursa’nın 84, Iğdır’ın 91, Muş’un ise 98. Yani Muş’da sigara içmeyen biri yılda 400 mg partikül maddeyi ciğerlerinde topluyor. Yani DSÖ verilerine göre bir kentin havası kirli olması durumunda o ciğerde 65 mg partikül madde birikmesi sorun ise bizim Muşlu kardeşimiz 400 mg’ı ciğerlerine çekiyor. Siz bir de ölçüm istasyonu olmayan ama kömür yakan kasabaları düşünün. Orada bu rakamlar bile çıkmayabilir.
90'LARDA HAVAMIZ DAHA MI KÖTÜYDÜ?
Tartışma ne olursa olsun, bugün havamız 90’lardan daha kötü. En basitinden o gün büyük kentlerin havası kirliydi. Doğalgaza geçerek ve kentlerin çanaklarında olan o yüksek katlı binalara izin vermeyerek havamız düzeldi. Sadece binalarda yakılan fosil yakıtlara baktığımızda, bugün 1990’a göre daha fazla kömür ve petrolü binalarda kullanıyoruz. Bütün bu artış doğalgazdaki artışa rağmen oldu. Bir de karayolu ulaşımını koysak durum daha da keskinleşiyor. 2016 yılında Türkiye karayolu ulaşımı için 1990'dakinin tam üç katı petrol kullandı. Yani 90’da Ankara’nın havası kötüydü ama bugün ülke o zamanki Ankara’dan da kötü.
2000'LERDE HAVAMIZ YERİNDEYDİ
1990 sonrası başa gelen belediyeciler doğalgazın önünü açarken kömürün önünü açmadılar. Böyle olunca 2000’lerde konutlarda daha az kömür ve petrol kullanır hale geldi. 2001 yılında 1990’ın üçte biri kadar kömür, daha azı kadar petrol binalarda kullanıldı. Ama sonrasında rödovans modeli ile kömür çıkartma, bunun kullanıma sokulması, kömür aramalarına başlanması, kent içi otoyollar derken bugünkü noktaya geldik. 2000’lerde havamızın 1990’dan temiz olması kullanılan yakıttan çok belli. Geçen yılın ise 1990 yılından çok daha fazla kirli olduğu tartışma götürmez bir gerçek.
Bütün bunları aşağıdaki tabloda özet olarak görebilirsiniz.
ESKİDEN BÜYÜK KENTLERİN HAVASI KİRLİYDİ, ŞİMDİ ÜLKENİN HAVASI KİRLİ
Bu sene havamız daha kirli olacak. Bunu söylemek için politikanın yönüne bakmak lazım. Kömür ve İklim Değişikliği 2017 raporunda da ortaya koyduğum aşağıdaki grafikteki işin özeti. Fosil yakıtlardan elde edilen enerji politikaları başarı ile sürüyor. Bu politikalar ile bu kış daha az doğalgaz yakmayacağız, daha az kömür yakmayacağız, daha az petrol kullanılmayacak. Çimento fabrikalarımız deli gibi çalışacak, kentlerde arabalar vızır vızır gezecek ve hafriyat kamyonları deli gibi şehrin dışına moloz, içine de çimento, kum taşıyacak. Bütün bunlar olurken ne metrolar ne de toplu taşıma hakkını verecek. Böylece 1990’ın çok gerisinde bir hava kalitesine, toplu taşımaya sahip olacağız.
Türk Toraks Derneği hava kirliliğini tartışma sezonunu açtı, hava istasyonlarından aldığı verilerle havamızın kirli olduğunu ortaya koydu. Biz de sağlamasını yaptık ve onların yaptığı gibi Çevre Bakanlığı istasyonlarını değil de Enerji Bakanlığı raporlarını inceledik. Yani bu yazı kirliliğin girdisi olan yakılan fosil miktarına baktı, hekimler ise çıktılarına, yani ölçüm verilerine baktı. Çok açık ki TTD üyesi hekimler çok doğru söylüyor.
Bu ülkede yakılan petrol, kömür, doğalgaz belli, araba sayısı belli. 1990’da hava kirli iken tüketilen yakıt belli, şimdi belli, politikanın yönü de belli. Bütün bu veriler bütün ülkenin havasının bu kış daha kirli olacağını ortaya koyuyor. Hem de 90’ları aratacak kadar.