YAZARLAR

Göçmen kuşların göçemediği ülke

Biz flamingoları bazı filmlerde görmüşüzdür en fazla. İncecik bacakları ve pembemsi gövdeleriyle. İşte bu göçmen kuşların sadece zorunlu uğrak yeri olan ve hesapta korunması için kanun eşlikli önlemler alınmış bir yerde yaşanıyor katliam. Cüretin ve kastın büyüklüğü burada. Ne istersin flamingodan? Bu neyin azmi, neyin cinneti? Göçmen kuşun göçemediği bir yerde yaşamakta olanlar neler yaşamaz ki?

Bazı kelimelerin ağırlığı vardır; hayattaki kullanım şekillerinden alırlar bu gücü. İstikrar onlardan biri. Aslında bu durum da şaşırtıcı değil. Sistem, düzen tapıncı ve mutlak itaatin –ki itaat da bu anlamda kıymetli terimlerimizdendir- olduğu yerlerde istikrar, yönetici erkin diline pelesenktir. Ekonomide, siyasette istikrar… Ne havalı değil mi? Çoğu havalı şey gibi kerameti kendinden menkul.

Arapçada istikrar ve karar aynı kökten geliyor. Yani tutarlı olmayı, sebat etmeyi tercih ettiğiniz şeye karar veriyorsunuz aslında. Ve işin püf noktası tam da burada. İstikrar bir başına bir anlam ifade etmiyor, mühim olan hangi alanda ne yöntemlerle istikrar gösterdiğiniz. Bunu anlamak için de hızlandırılmış bir gün turu yeterli aslında. Zira bu ülke bir andan diğerine her birinin sindirilmesi aylar, yıllar alacak felaketlerden felaketlere koşmakta da istikrarlı.

FLAMİNGOLARIN GÖR DEDİĞİ

İlk durak olarak Konya Ereğli’deki flamingo katliamından başlayacağım. Belki hukuk devleti kisvesi altında nice canın yandığı bir dönemde flamingolardan bahsetmek kimilerine mantıklı gelmeyecektir. Ama bu türcü hiyerarşi de bahsi geçen istikrarın bir parçası. O yüzden onları bir kenara bırakıyorum. Ve inadına aslında burayı en önemli durak kılıyorum. Çünkü kendi içinde diğer her şeyi de kapsıyor zaten.

Yaşanan kısaca şu: Konya’nın Ereğli ilçesinde göçmen kuşların uğrak yeri olan Akgöl Sazlığı’nda altı flamingo öldürülmüş olarak bulundu. Hürriyet gazetesinde Atilla Atmaca’nın Ereğli’den bildirdiği habere göre flamingoları bulan doğa fotoğrafçısı İbrahim Pekpostalcı, kuşların tüfekle vurulduğunu tahmin ettiğini belirterek, ”Etrafta tüfeğe ait fişekler vardı. Sanırım can çekişmesin diye de hayvanları boğazından kesmişler. Sonra da oradaki vahşi ve yırtıcı hayvanlar parçalamış” dedi. Haberde bu korkunç manzaranın fotoğrafları da var.

Bilgilere baktığımızda dehşeti katlayan ayrıntılarla karşılaşıyoruz: Akgöl Sazlığı denilen yer 1995’te Tabiatı Koruma Alanı ilan edilmiş. Kültür Bakanlığı tarafından 1992’de 1'inci Derecede Doğal Sit Alanı, üç yıl sonra Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Koruma Genel Müdürlüğü'nce Tabiatı Koruma Alanı olarak da ilan edilmiş. Yani katliam bunca koruma sözü içeren özel bir alanda yapılıyor.

Adı üzerinde göçmen kuş. Uzak coğrafyaların sakini. Biz flamingoları bazı filmlerde görmüşüzdür en fazla. İncecik bacakları ve pembemsi gövdeleriyle. İşte bu göçmen kuşların sadece zorunlu uğrak yeri olan ve hesapta korunması için kanun eşlikli önlemler alınmış bir yerde yaşanıyor katliam. Cüretin ve kastın büyüklüğü burada. Ne istersin flamingodan? Hangi azimle o sadece kuş uçan, kervan geçmeyen yere konuşlanır, öldürürsün onları? Bu neyin azmi, neyin cinneti?

KUVVETLİ SUÇ ŞÜPHESİ

Aynı soruları o kadar çok şey için soruyorum ki aslında bu ilk ve son durakta durabilirim. Göçmen kuşun göçemediği bir yerde yaşamakta olanlar neler yaşamaz ki, neler ölmez ki?

Aynı gün “İşimi geri istiyorum” talebiyle o tarihe halihazırda 264 gündür açlık grevinde olan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça'nın beşinci duruşması görüldü Ankara’da. Ve bu duruşmada savcı ilk kez, Numune Hastanesi mahkûm koğuşunda tutulan ve mahkemeye getirilmeyen Nuriye Gülmen'in kaçma şüphesi ve delilleri karartma ihtimali olmaması gerekçesiyle adli kontrol uygulamasıyla serbest bırakılmasını istedi. Mahkeme heyetiyse tahliye talebini "kuvvetli suç şüphesi ve kanunda öngörülen ceza miktarı" gerekçesiyle reddederek tutukluluğun devamına karar verdi. Rakamların ve saiklerin konuştuğu bir yerde tek bir ilave sözü fuzuli görüyorum.

ÇETELELERİMİZ

Aynı gün ve devamında biz halen gazeteciler Deniz Yücel ve Meşale Tolu’nun cezaevinde iddianamesiz kaçıncı günlerini, kaçıncı aylarını doldurduklarının çetelesine bir rakam daha ekliyoruz. Yine Ahmet Şık, Mahir Kanaat, Tunca Öğreten çürütülmüş akla hayale sığmaz iddianamelerle kaçıncı gününü, ayını hapiste geçiriyor diye bakıyoruz listemize. Benzer bir liste HDP eş genel başkanları, milletvekilleri, belediye eş genel başkanları için de mevcut. Sivil toplum kuruluşlarının can damarı olan, hayatını ülkenin bütün dertli meselelerine, tabuların yıkılmasına adamış Osman Kavala da ne yazık ki o çetelede artık. Sadece isimleri art arda sıralamak artık tek başına bir köşe yazısı uzunluğunu geçiyor.

Sonra Dört Ayaklı Minare’de barış isteğini haykıran insan hakları savunucusu avukat Tahir Elçi’nin o konuşmasının hemen ardından gündüz gözüyle herkesin ortasında katledilişinin ikinci yıl dönümü geliyor. Yine rakamlar konuşuyor. İki yılda iki başsavcı, üç savcı, dört müfettiş görevlendirilmiş. Devam cümlesi nakarat gibi beynimizde. Cinayet halen aydınlatılamadı.

Işıktan anlanan sorgu ışığı olunca en çok gördüğümüz şey bütün bu cinayetlerden önceki hedef gösterme harekatlarıdır. Onlar pek bir parlak ortalıkta. Böylesi bir istikrar elbette cinayeti aydınlatmayacak. Tam da oradan okuyacağız zaten katlin, katilin kendisini.

Ama işte kendi tarihinin öznesi ve tanığı olanlar da gerçeği kaydetmekten, yapılan ve yapılmayanları haykırmaktan geri durmayacak. Şükür ki istikrar neyin uğruna oluşturulacağına karar verilen bir şey. Ve şükür ki hâlâ iradenin iyisi var. Bari bu var, devam etmeye…


Karin Karakaşlı Kimdir?

1972’de İstanbul’da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Bölümü’nün ardından Yeditepe Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. 1998’de öykü dalında Varlık dergisinin Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü’nü kazandı. Karakaşlı’nın eserleri şunlardır: Başka Dillerin Şarkısı (Öykü, Varlık Yay., 1999; Doğan Kitap, 2011) , Can Kırıkları (Öykü, Doğan Kitap, 2002), Müsait Bir Yerde İnebilir Miyim? (Roman, Doğan Kitap, 2005), Ay Denizle Buluşunca (Gençlik Romanı, Günışığı Kitaplığı, 2008), Cumba (Deneme, Doğan Kitap, 2009), Türkiye’de Ermeniler: Cemaat, Birey, Yurttaş (İnceleme, Günay Göksu Özdoğan, Füsun Üstel ve Ferhat Kentel ile, Bilgi Üniversitesi Yay., 2009), Benim Gönlüm Gümüş (Şiir, Aras Yayıncılık, 2009), Gece Güneşi (Çocuk Kitabı, Günışığı Kitaplığı, 2011), Her Kimsen Sana (Şiir, Aras Yayıncılık, 2012), Dört Kozalak (Gençlik Romanı, Günışığı Kitaplığı, 2014), Yetersiz Bakiye (Öykü, Can Yayınları, 2015), İrtifa Kaybı (Şiir, Aras Yayıncılık, 2016), Asiye Kabahat’ten Şarkılar Dinlediniz (Anlatı, Can Yayınları, 2016). Karakaşlı halen Kültür Servisi, Gazete Duvar siteleri ve Agos gazetesinde yazmaktadır.