YAZARLAR

Çarpışmak ihtiyacı

Ne tesadüftür ki 1923'te kadınların siyasi parti kurması uygunsuz bulunurken 1935'te verilen seçme seçilme hakkının devrim olarak sunulmasına benzer biçimde, 2011'de bizim kampanyamızı yakışıksız bulanlar da 2013'te seçilmiş vekillerden bazılarına direktifle/icazetle “başörtüsü ruhsatı” vererek TBMM Genel Kurulu'na sokmayı “zafer” saydılar. Kadınlara sallanan bir değnekse ataerki biliyoruz ki iki ucu da, moderni de muhafazakarı da aynı.

Başlık, çok uzun yoldan, 1909’dan gelmede. Hâlâ geçerliliğini koruyan, çarpışmak ihtiyacı baki, dedirten bir köşe yazısından. Selanik’te yayınlanan Kadın Dünyası'nın yazarı İsmet Hakkı Hanım'ın, hayal kırıklığını öfkesine katık edişi. Öyle basitçe öfke deyip geçmeyelim apaçık bir savaş ilanı. Kadınların siyasal haklar mücadelesinin yüz yılı aşkın ama hâlâ eskimemiş hikayesini anlatır. Belki de ülkemiz için kadınların siyasal haklar mücadelesi adına yazılmış ilk deklarasyon, İsmet Hakkı Hanım'dan ödünç başlık altındaki yazı. Aynur Demirdirek imzalı ve “Osmanlı Kadınlarının Hayat Hakkı Arayışının Bir Hikayesi” isimli Ayizi Yayını kitapta tümünü görebileceğiniz yazı, II. Meşrutiyetin hürriyet ortamında kaleme alınmış. Hürriyet ortamı evet ama kimlere hürriyet gelmiş, kimlere kısıtlama sürüyor, anlatmış, İsmet Hakkı Hanım. 1870’lerden itibaren giderek yükselen Osmanlı kadın hareketi, çok sayıda dernek, gazete ve dergiyle varlık gösterir, II. Meşrutiyet döneminde. Eğitim, çalışma ve siyasal haklar dile getirilir.

Bilindiği gibi meşrutiyette hürriyet adına elde edilen en önemli kazanımlardan birisi anayasanın yeniden düzenlenmesi olmuştu. 1876 tarihli Kanun-ı Esasi geniş çaplı değişiklikten sonra 1909’da yeniden onaylandı. Öyle ki kimi hukuk tarihi çalışmalarında 1909 anayasası olarak isimlendirilecek denli geniş çaplı bir değişimdi. İşte bu safhada kadınların da siyasal haklar talep ettiğini öğreniyoruz İsmet Hakkı Hanım'dan. Siyasi partilerin kuruluşu, seçimlerin usul ve esaslarının belirlenişi, tüm vatandaşlara seçme ve seçilme hakkının verilişi aşamasında kadınların beklentisi doğal olarak o tüm vatandaşlar kategorisinde yer almaktan başka bir şey değil. “Adalet, hürriyet, müsavat” sloganıyla yola çıkıldığı içindir ki kadınlar da o adaletten, o hürriyetten, o eşitlikten kendilerine pay düşmesi için derneklerde toplantılar, gazete ve dergilerde yazılarla mücadele yürütmüşlerdi. Ancak kimilerinin yeni anayasa dediği bu değişiklikte kadınlar için değişen bir şey olmadı. Bugünün geçerli sloganı “erkek adalet” gibi o gün de erkekler arası eşitlik ve erkekler için hürriyet olarak şekillendi anayasa. Kadınlara hürriyetten, eşitlikten, adaletten tıpkı Fransız İhtilali'nde olduğu gibi pay düşmeyince de savaş ilan etmiş, İsmet Hakkı Hanım. “Öyle görünüyor ki apaçık bir çarpışma içine girmeden kadınların haklarını elde etmesi mümkün olmayacak” dedirten bir garip “erkek hürriyet” ortamı.

İsmet Hakkı Hanım ve dönemin tüm mücadeleci kadınları öyle bir maya çalmış ki kadın hareketine, hiç dinmemiş siyasal hak arayışı. 1923’te kendi partilerini kurmuş kadınlar. Nezihe Muhittin öncülüğünde kurulan Kadınlar Halk Fırkası'nın kuruluşu, kadınların seçme seçilme hakkı olmayışı resmi gerekçesiyle kabul edilmez. Ancak Tanin gazetesi Kadınlar Halk Fırkasını ve kurucu kadınları “uygunsuz” tanımıyla etiketleyerek verir haberi. Sosyal ölümle cezalandırılır, siyasal hak arayan kadınlar.

2011 seçimlerinde “başörtülü aday yoksa oy da yok” sloganıyla yürüttüğümüz kampanya için de “yakışıksız” denmişti. Ne tesadüftür ki 1923'te kadınların siyasi parti kurması uygunsuz bulunurken 1935'te verilen seçme seçilme hakkının devrim olarak sunulmasına benzer biçimde, 2011'de bizim kampanyamızı yakışıksız bulanlar da 2013'te seçilmiş vekillerden bazılarına direktifle/icazetle “başörtüsü ruhsatı” vererek TBMM Genel Kurulu'na sokmayı “zafer” saydılar. Kadınlara sallanan bir değnekse ataerki biliyoruz ki iki ucu da, moderni de muhafazakarı da aynı. Ve çarpışma ihtiyacı baki. Şimdi hedefimiz o yüzdelik kota dilimlerine itirazla eşit temsil hakkı. Ve başlangıçta kadınların siyasete girişini destekleyen mekanizma olsa bile şimdilerde kadınları, kendi arasında siyasi rekabete zorlayarak eşit katılımı köstekleyen kadın kollarına itiraz olmalı.

Ülkemizin zorlu seçim maratonu yaklaşmışken, siyasi haklar yıl dönümü vesilesiyle kadınlardan destek isteyen tüm partilere duyurmuş olalım: Yüzde 25, yüzde 33 vs. cinsiyet kotalarıyla değil cinsiyet eşitliğiyle, eşit temsille yanınıza çekebilirsiniz kadınları.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.