YAZARLAR

Selo Başgan'dan subliminal mesaj: Dünyanın bütün sevgilileri birleşin!

Herkes biliyor Demirtaş’ın partisinin yanı sıra bizzat şahsının hedef alındığını, yok edilmeye çalışıldığını, siyaset sahnesinden silinmek istendiğini. Çünkü son yılların en parlak siyasetçisi. Yeni sözler söylüyordu; umut veriyordu kitlelere. Kutuplaştıranlara inat, birleştiriyordu. Espriler yapıyordu. Saz çalıyor, türkü söylüyor ve kendisiyle dalga geçmeye kalkanlara, “Ben çaldığımı söylüyorum, sen söyleyebilir musun?” diyerek neşeyle kafa tutuyordu. Bir de “Seni başkan yaptırmayacağız!” demişti.

* Lütfen bu yazıyı Leonard Cohen’in Everybody Knows (Herkes Biliyor) şarkısı eşliğinde okuyunuz.

Tutuklandıktan 13 ay 3 gün sonra, cezaevinde geçirdiği 399 günün ardından, tutuklu bulunduğu dosyadan 7 Aralık 2017 Perşembe günü “ilk kez” hâkim karşısına çıkacaktı Selahattin Demirtaş ama çıkarmadılar. Gerekçe: güvenlik… Güvenli bulunmayan yerin, yani duruşmanın yapılacağı salonun Ankara kent merkezine 40 km. uzaklıktaki “yüksek güvenlikli F tipi cezaevi” yerleşkesi olduğu düşünülürse bahane bir hayli komik.

Bir komiklik de bir sonraki duruşma için verilen tarih: 14 Şubat… Sevgililer Günü…

Mahkeme kararını açıklarken hepimizin aklına ilk gelen, Selo Başgan’ın 7 Haziran 2015 seçimine günler kala Yoğurtçu Parkı’nda yaptığı o çağrı oldu:

“Sizlerin çalışması, iknası için etrafında eşi, dostu, arkadaşı, İstanbul'da yaşıyor olması gerekmez. Eski dostunuz, eşiniz, ayrıldığınız sevgiliniz, ne varsa ikna etmeniz lazım."

Demirtaş’ın “HDP için eski sevgiliyi bile ikna” çağrısı o günlerde sosyal medyayı kırıp geçirmişti.

.

.

Sosyal medyayı en iyi kullanan siyasetçilerden biri olan Demirtaş’ın duruşmasının 14 Şubat 2018’e ertelenmesine Twitter kullanıcıları esprili yanıtlar yağdırdı yine.

.

.

“13 AYDIR YARGI BENDEN KAÇIYOR”

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, Diyarbakır’dan Ankara’ya (güvenlik gerekçesiyle(!) ), Ankara Adliyesinden de son dakika kararıyla Sincan Cezaevi’nin 20 kişilik salonuna alınan ve avukatların müdahalesiyle büyük salonda görülen ama yine “güvenlik gerekçesiyle” yüzlerce kişinin katılımının Valilik kararı ve polis zoruyla engellendiği duruşmasına dair söylenecek çok söz var.

Durumu, Demirtaş’ın Twitter hesabından yapılan şu iki maddelik paylaşım özetliyor:

.

.

“Yargıdan kaçtığı” gerekçesiyle tutuklanan Demirtaş ‘Mahkemeye çıkmak istiyorum. Duruşma salonuna büyükçe bir masa koyun, yüzlerce sayfalık iddianameye karşı anlatacaklarım var!’ demesine rağmen yargının karşısına çıkarılmıyor. Gerekçe tabii ki yine “güvenlik”!

“SENİ BAŞKAN YAPTIRMAYACAĞIZ!”IN BEDELİ

Tıpkı Leonard Cohen’in “Everybody Knows (Herkes Biliyor)” şarkısında dediği gibi, “Herkes biliyor, iyi adamların kaybettiğini; herkes biliyor, dövüşün hileli olduğunu…”

Herkes biliyor Selahattin Demirtaş’ın partisinin yanı sıra bizzat şahsının hedef alındığını, yok edilmeye çalışıldığını, siyaset sahnesinden silinmek istendiğini. Çünkü son yılların en parlak siyasetçisi. Yeni sözler söylüyordu; umut veriyordu kitlelere. Kutuplaştıranlara inat, birleştiriyordu. Espriler yapıyordu. Saz çalıyor, türkü söylüyor ve kendisiyle dalga geçmeye kalkanlara, “Ben çaldığımı söylüyorum, sen söyleyebilir musun?” diyerek neşeyle kafa tutuyordu. Bir de “Seni başkan yaptırmayacağız!” demişti. Üstüne partisi yüzde 13 oy alarak 80 milletvekiliyle Meclis’e girmişti. Daha ne olsun! Tıpkı şarkıdaki gibi “Herkes biliyor, geminin su aldığını; Herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini…”

“BIRAKIN BİR ŞERİDİ DE MUHALEFETE KALSIN!”

Demirtaş’ın duruşmasının olduğu sabah kapıdaki kalabalığın arasında biri konuşuyor, birkaç kamera onu çekiyordu. Yaklaşınca konuşanın, HDP Eş Genel Başkanlarının avukatlarından eski BDP ve HDP milletvekili Hasip Kaplan olduğunu gördüm. Her zamanki gibi kendine has üslubu ve heyecanıyla az ve öz anlattı, meseleyi şu sözlerle noktaladı Hasip Kaplan:

“Vali yasaklama koymuş, güvenlik görevlileri kimseyi almıyor, duruşmanın aleniyeti yok. Selahattin Demirtaş SEGBİS ile mi katılacak? 399 gün bekledikten sonra ve yasalara aykırı olarak dokunulmazlığı kaldırılıp tutuklandıktan sonra bir parti genel başkanını Meclis’e yakın adliyede dahi yargılayamayan ve tel örgüler içindeki bir kampüste yargılayanlara şunu söyleyeceğim, lütfen ders alın. Silivri Kampüsünü FETÖ’cüler şu anki iktidar için yaptı. Bu iktidar da bunu 15 Temmuzcular için yaptı. HDP darbe olduğu zaman Meclis’te darbelere karşıyım dedi. Niye o zaman Sincan Cezaevi içinde Demirtaş’ı yargılıyorsunuz? Hadi yargılıyorsunuz, yargılanmaktan mı korkuyorsunuz getirmiyorsunuz? Güvenlik yokmuş! Niye? Sizin güvenliğiniz var. 500 araçla, korumayla geziyorsunuz, Bütün yollar size açılıyor. 4 şerit, 5 şerit size açılıyor. Bırakın bir güvenlik şeridi de muhalefete kalsın!”

“KIZINCA ÇOK GÜZEL OLUYORSUN FİGEN BAŞKAN!”

6 Aralık 2017 Çarşamba günkü duruşmasına getirilen HDP’nin tutuklu Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ise ilk duruşmasında kendisini dinleyenlerin “tarihi bir konuşmaydı” dediği performansını aratmadı yine. İrticalen yaptığı, 3 saate yakın süren konuşmasını kesen ve kendisine YPG’yle ilgili sözlerini hatırlatan mahkeme başkanına öyle bir çıkıştı ki, izleyici sıralarından “Kızınca çok güzel oluyorsun Figen Başkan!” sesleri yükseldi.

Konuşmasının o bölümünde özetle şunları söyledi Figen Yüksekdağ:

“Bir felaket, bir trajedi yaşandı Cizre’de, Sur’da, Nusaybin’de. Bu insanların sözü söylenmeyecek mi? Biz o insanları selamlamayacak mıyız? Ben Van milletvekiliyim. O insanın sesine bir can olamayacaksam, beni assalar dahi o söylediğim sözlerden dolayı kimse benden hesap soramaz. Ben halkıma hesap veririm, insanlığa hesap veririm. Bizim bu söylediklerimizi tarih yazacak. Beni önce tarih duyacak, ben bundan sorumluyum. Beni en fazla asarsınız, müebbet yatırırsınız ama ben tarihe karşı suç işlemem!

Biz o çatışmaları durdurmak için yaptığımız açıklamalardan olayı da yargılanıyoruz. DTK Kongresinde açıklanan deklerasyon… Derdimiz neydi? Hendekler kalksın, çatışmalar dursun! Biz bu ülkede çatışmalar bitsin diye siyaset yapıyoruz.

Hâlâ bana iddianamelerde siyasi iktidar ağzıyla ‘YPS’lileri mi destekliyordun, silahlı militanları mı selamladın?’ Bu sorulara muhatap oluyorum. Bu hakareti kaldırmak zorunda değilim. Gelmeyebilirdim buraya. Ne olacak, ölümden öte köy yok!

Kobani’de insanlık boğazlanırken IŞİD’e karşı vahşi bir örgüte karşı ses ver çağrısı yapmamız gerekiyordu. Eğer siyasi iktidarın müdahalesi ve provokatif söylemi olmasaydı ne yazık ki o elim ölüm olayları yaşanmayacaktı. Şimdi utanmadan bizi o ölümlerin sorumlusu olarak gösteriyorlar. Böyle bir siyasi aymazlığı kabul etmemiz mümkün değil. Ben bunu yargılama, iddianame, duruşma olarak kabul edemem! Bu bir zulümdür ve hakarettir! Bizim 45 partili arkadaşımız öldürüldü ve tek birinin ölümü hakkında soruşturma açılmış değil. Bunda anormal bir şey yok mu? Yasin Börü davası siyasi iktidar tarafından kullanılan bir davaya dönüştürülmüştür ne yazık ki. Defalarca soru önergesi verdik. Araştırma komisyonu kurulsun dedik, tanıklarıyla konuşulsun, Meclis kanalıyla bu yürütülsün dedik. BM raporunda var. Yasin Börü’nün yakını diyor ki, 45 dakika boyunca aranıp da olay yerine gitmiyor polis. Acaba onların kaçı bölgede halen, kaçı FETÖ’cü, kaçı darbeye katıldı?”

Tıpkı Leonard Cohen’in şarkısında söylediği gibi, “Herkes biliyor, zarların hileli olduğunu”…

*İşte o şarkının sözlerinin Türkçe çevirisi:

Herkes Biliyor

Herkes biliyor, zarların hileli olduğunu

herkes parmaklarını çapraz yapar yuvarlarken

herkes biliyor, savaşın bittiğini

herkes biliyor, iyi adamların kaybettiğini

herkes biliyor, dövüşün hileli olduğunu

fakirler fakir kalır, zenginler zenginleşir

hep böyle gider

herkes biliyor

herkes biliyor, geminin su aldığını

herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini

herkeste bu buruk duygular

sanki babaları ya da köpekleri ölmüş gibi

herkes ceplerine konuşur

herkes bir kutu çikolata

ve uzun bir gül ister

herkes biliyor

herkes biliyor, beni sevdiğini bebeğim

herkes biliyor, gerçekten sevdiğini

herkes biliyor, sadık olduğunu

bir iki akşam eksik, fazla

herkes biliyor, ihtiyatlı olduğunu

ama tanışman gereken o kadar çok insan vardı ki

giysilerin olmadan

ve herkes bunu biliyor

herkes biliyor, herkes biliyor

hep böyle gider

herkes biliyor

herkes biliyor, ya şimdi ya asla

herkes biliyor, ya ben ya sen

herkes biliyor, senin sonsuza dek yaşadığını

ve sen bir iki replik okuduğunda

herkes biliyor anlaşmanın çürük olduğunu

yaşlı kara Joe hâlâ pamuk topluyor

senin kurdelelerin ve omuzlukların için

ve herkes biliyor

ve herkes biliyor, salgının yaklaştıgını

herkes biliyor, hızlı hareket ettiğini

herkes biliyor, çıplak adamın ve kadının

sadece geçmişin parlayan birer kalıntıları olduğunu

herkes biliyor, sahnenin öldüğünü

ama yatağında bir sayaç olacak

açığa vuran

herkesin bildiği şeyi

herkes biliyor, başının belada olduğunu

herkes biliyor, neler yaşadığını

Calvary’nin tepesindeki kanlı çarmıhtan

Malibu sahillerine kadar

herkes biliyor, parçalara ayrıldığını

bu kutsal kalbe son bir kez bak

patlamadan önce

ve herkes biliyor

herkes biliyor, herkes biliyor

hep böyle gider

herkes biliyor.