Şanghay kavganın son durağı mı oluyor?
Çin’e karşı ABD’nin siper ettiği Hindistan için ŞİÖ’ye giriş ne anlama geliyor? Yeni üyelerin Orta Asya’ya etkisi ne olacak? Çin’in ağırlığının hissedildiği örgütte yeni bir kamplaşma mı başlıyor, kamplaşmanın muhtemel tarafları kim? Örgüt kendi içinde bir dengeleme stratejisine mi yöneldi? Bu hafta yüzümüzü Çin merkezli, Orta Asya menzilli, ŞİÖ’ye çeviriyoruz.
Küresel sistemde devletler, şirketler ve diğer aktörler kendi öncelikleri uyarınca politikalara ve gündeme yön vererek son sözü söyleyen olmak, hiç olmadı söz söyleyeni lafını tartmaya davet etmek için çabalar. Genel olarak bireysel sesler duyulsa da örgütlenmeler aracılığıyla herkes kendini daha güçlü hissediyor olmalı ki sayısız ittifak, oluşum, gruplaşma, bizim mahalle-aşağıki mahalle bölünmesi var. Dahası yeni olmayan bir başka olgu örgütlerin kendi içlerinde kamplaşmalar ve dengeleme stratejileri gütmesi. Bir çatı altında toplanmak aradaki çekişmeleri ve sorunları ortadan kaldırmıyor, sadece müzakere zemini sunuyor.
Söz konusu dinamiklerin son örneği, geçtiğimiz haziran ayında yaşandı. Pratiği aralıkta ancak görüldü. Çin ve Rusya öncülüğünde kurulan Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) Hindistan ve Pakistan katıldı. Haziran ayındaki üyelik ilanı pek heyecan uyandırdı denemez. Herkes ayinesi iştir kişinin kağıt üzerindeki anlaşmaya bakılmaz diyerek, beklemeye koyuldu.
ŞİÖ’de neler oluyor? Çin’e karşı ABD’nin siper ettiği Hindistan için ŞİÖ’ye giriş ne anlama geliyor? Yeni üyelerin Orta Asya’ya etkisi ne olacak? Çin’in ağırlığının hissedildiği örgütte yeni bir kamplaşma mı başlıyor, kamplaşmanın muhtemel tarafları kim? Örgüt kendi içinde bir dengeleme stratejisine mi yöneldi? Bu hafta yüzümüzü Çin merkezli, Orta Asya menzilli, ŞİÖ’ye çeviriyoruz.
TEK KUTUPLULUĞA KARŞI ŞANGHAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ
1991’de “Sen yoluna ben yoluma” denerek SSCB’nin 15 cumhuriyeti dağılınca gözlerin döndüğü yerlerden biri Orta Asya’ydı. Bölge stratejik noktalarla bağlantı sağlıyor. Ayrıca bölgenin zengin enerji kaynaklarına sahip olması, yeni ülkelerin birer pazar olarak kullanılma düşüncesi ve en önemlisi Rusya’nın toparlanarak bölgedeki kontrolünü pekiştirme endişesi ABD’nin bölgeyle yakından alakadar olmasına neden oldu. 1996’da Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan, meşhur Şanghay Beşlisi, ABD’ye dönük “tek kutuplu dünya düzenine hayır, yaşasın çok kutupluluk” diyerek Şanghay Deklarasyonu'nu imzaladı. 2001’de Rusya ve Çin aralarına Özbekistan’ı da alarak yani altı üyeyle Şanghay İşbirliği Örgütü’nü kurdu.
ŞİÖ’nün bir forumdan örgüte evrilme süreci 11 Eylül saldırıları sonrası ABD’nin Afganistan’ı işgaliyle başladı. Söz konusu dönemde etnik milliyetçilik, radikal İslam Rusya, Çin ve Orta Asya devletlerinin temel kaygısıydı. ŞİÖ bir anlamıyla tehditlerin kontrol altında tutulmasını sağlayacak ve ABD’nin bölgedeki etkisini sınırlandıran aktör olacaktı. Vizyonu da terörizm ve güvenlik alanında istihbarat paylaşımı, işbirliği üzerine kuruldu. Yıllar geçtikçe ekonomi ve ticaret de ŞİÖ’nün ilgi alanına dahil oldu.
2005’te İran, Hindistan ve Pakistan ŞİÖ’de gözlemci üye statüsüne alındı. Bununla beraber örgütün en görünür olduğu konu ABD’nin Afganistan işgali sırasında Taliban’la mücadele için bazı Orta Asya devletlerinde üsler açması ve buradan çıkmamasıydı. ŞİÖ 2008’de ABD’ye “kullandığın üsleri boşaltmayı takvime bağla ve çekil, yoksa biz çıkarırız” diyerek ilk tepkisini gösterdi. Böylece ŞİÖ’nün bölgedeki varlığı perçinlendi. Bölgeye dair söz söylenirken varlığı dikkate alınacak bir aktöre dönüştü. Ancak örgüt içinde “ABD tek biz hepimiz” anlayışı iç sorunların olmadığı anlamına gelmiyor. Ötekinin varlığı, NATO için hayati olduğu kadar ŞİÖ için de öyle. ABD Ortadoğu ve Asya Pasifik’te daha görünür olurken, ŞİÖ’de verilen pozların dışında sorunlar baş gösterdi. Moskova ve Pekin arasında ayrışma yaşanıyordu. Peki niçin böyle bir ayrışma var?
ÖRGÜT İÇİNDE DENGE ARAYIŞLARI
Rusya ve Çin bugün ŞİÖ’nün gidişatına yön veriyor. Ancak iki devlet aynı zemini paylaşmıyor. Rusya ŞİÖ’yü Batı'ya karşı bir manivela aracı olarak görürken, Çin kendi jeopolitik ve jeoekonomik gündemiyle örgütü araçsallaştırıyor. Çin’in Kazakistan ve Türkmenistan’dan petrol ve doğal gaz almak için hatlar inşa etmesi, üstelik bunu Rusya’yı dışlayarak yapması Kremlin’in dikkatinden kaçmıyor. Benzer biçimde milyarlarca dolar ayrılan Yol ve Kuşak Projesi’nin menzilini Orta Asya’ya çevirmesi, ticari ve ekonomik işlem hacminin Rusya’yı geçmesi diğer kaygı unsuru. Avrasya Birliği’yle yola koyulan Moskova, Pekin'i dengeleme ihtiyacı içinde. Buna karşın Çin de eninde sonunda Rusya’yla karşı karşıya kalacağını düşündüğünden benzer denge söylemiyle gerilimi düşürmeye çalışıyor. Çin için ekonomik etki alanını genişletme öncelikli. Siyasi sorunlara müdahale için henüz zamana ve siyasi bir dosta ihtiyacı var. Bu da küresel politika söylemleri paralel olan Rusya’ya yakınlık kurmasının nedeni.
İşte söz konusu denge arayışı Hindistan ile Pakistan'ın ŞİÖ’ye katılımına etki etti. Hindistan’ın üyeliği, gün geçtikçe örgütte statüsü pekişen Çin’e karşı Rusya tarafından önerildi. Buna karşın Çin de Pakistan’ın katılması gerektiğini savundu. Artık sekiz üyeden oluşan ŞİÖ dünya nüfusunun yüzde 40 ve küresel GSYH’nin yüzde 20’sine sahip. ŞİÖ Avrasya topraklarının yüzde 60’ını kapsıyor ki bunlardan bazıları enerji zengini.
İki üyenin alınmasıyla Pekin-Moskova gerilimi şimdilik yatıştı. Çin ve Rusya kendi dış politika gündemleri üzerinden süreci ele alırken Hindistan neden ŞİÖ’ye katılmayı istedi hem de Pakistan’ın katılacağını bilerek? Bu soruya yanıt arayalım.
YA ÇEMBERİN DIŞINDASINDIR YA İÇİNDE
Hindistan dünyada gelişen ekonomilerin başında geliyor. Hem insan gücü hem pazar olarak cazip bir ülke. Bununla beraber Yeni Delhi’nin ekonomiden güvenliğe bazı ihtiyaçları var. Ekonomik faktörlerden başlanırsa: İlk olarak, Hindistan dünyadaki en önemli enerji fakiri ülkelerden birisi, özellikle yükselen ekonomisi dikkate alındığında bu açık daha anlam kazanıyor. Orta Asya dünya enerji talebinin yüzde 10’unu karşılıyor. Özellikle Kazakistan, Türkmenistan gibi ülkelerin enerji varlığı dikkat çekiyor. Dolayısıyla üyelikle birlikte, Yeni Delhi’nin Orta Asya’daki doğal gaz ve petrol çıkarma projelerine katılımı kolaylaşacak. Boru hattı diplomasisi, barışçıl nükleer enerji kullanımı gibi alanlarda ön plana çıkacaktır. Bu anlamda ŞİÖ üyesi Kazakistan ve üye olmayan Türkmenistan’ın adının daha sık duyulması beklenebilir.
İkincisi, ŞİÖ üyeliği bölge ülkeleriyle sınırlı olan ilişkilerin gelişmesine katkı sunabilir. Ticaret yolları ve transit rotalar Çin ile Rusya arasında kurulmuş durumda. Kuşak ve Yol'a muhalif olan Hindistan alternatif güzergahlar ve projelerle Çin’i bölgede dengeleyebilir. Yeni Delhi’nin kilit gündemi, üye bir devlet olarak, bölgeye yönelik ekonomik ve ticari ilişkileri enerji diplomasisi, yabancı yatırım, askeri işbirliği gibi araçlarla ön plana çıkarma. Ekonomik atılım için ŞİÖ platformu Hindistan tarafından sonuna kadar kullanılacaktır.
Yeni Delhi için ŞİÖ’nün terörizmle mücadele hedefi temel motivasyonlardan birisi. Ancak son dönemde Çin-Pakistan-Rusya yakınlaşması hızlı davranılmasına neden oldu. Buna çemberin dışında kalma korkusu da denebilir. Çemberin merkez noktası Orta Asya. Yani Hindistan’ın çabalasa da hep teğet geçtiği, kapısında beklediği, yeterli atılımı yapamadığı yer. Buna karşın Rusya ve Çin bölgede gayet etkili. Bir de buna Pakistan eklendiğinde, “ne olursa olsun katılmak lazım” fikri baskın hale geldi. Bölgesel sorunların çözümünde kimsenin danışmadığı, fikrini almadığı bir aktör olmaktansa Hindistan örgüt içinde kalarak muhalif bir tutum takınmayı tercih etti.
ŞİÖ’nün en önemli şartlarından birisi komşularıyla iyi ilişkilere sahip olma. O zaman Pakistan ile Hindistan gibi tek anlaştıkları konu anlaşmazlıkları olan iki devlete neden üyelik verildi? Bu soruya iki boyutla yanıt verilebilir. Birincisi, ŞİÖ üstünden ikilinin sorunlarını konuşabileceği bir platform yaratma gayreti. Ekonomik kaygılarla Çin tarafından sırtı sıvazlanan Pakistan’a karşı, Hindistan yanına Rusya’yı alarak elini güçlendirebilir. Soruna alternatif çözümler sunulabilir. İkinci boyut dışa yönelik. ŞİÖ anlaşmazlığı iç sorunu olarak görerek, ABD ve müttefiklerine “size gerek yok, dert bizim sıkıntı bizim, kendi aramızda hallederiz” diyebilecek.
Son olarak, Hindistan açısından ŞİÖ üyeliği bir anlamda denge politikası. Hindistan’ın ABD ve Japonya ile yakın ve stratejik ilişkileri var. Bununla beraber Rusya’yla da yıllara dayanan güvenlik bağları. İşte bu noktada Delhi, ABD’yi geri çevirmemekle beraber dengeli bir politikayla her iki oluşumda da gücünü perçinlemeye ve tarihsel dostluğunu korumaya çalışıyor. Dahası ABD’nin Hint Pasifik'i vurgusuna ve motivasyonuna karşı Hindistan’ın hayhay diyerek Çin’in karşısına çıkmayacağı anlaşılıyor. Dışarıdan bölge dengelerine müdahalenin serinkanlılıkla ele alındığı ve getirisinin götürüsünün hesaplandığı açık.
ŞİÖ, Hindistan’ın katılımıyla Çin-Hindistan arasındaki gerilimin çözümüne yardımcı olabilir. Bununla beraber BRICS’e yansıyan gerilimin açığa çıktığı bir platform da olabilir. Özellikle BRICS’ten farklı olarak bu sefer Pakistan’ın da Çin’in yanında olacağı düşünüldüğünde. Bununla beraber bu atılım devletlerin denge arayışları açısından önemli ipuçları sunuyor. Son olarak ABD açısından Hindistan’ı Çin’e karşı Asya Pasifik’te seferber etme projesinin sanıldığı kadar kolay olmayacağı açığa çıktı.
Mühdan Sağlam Kimdir?
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir. 8 Kasım 2023'te Ankara İdare Mahkemesi kararıyla Mardin Artuklu Üniversitesi'ndeki görevine iade edilmiş, ancak 27 Şubat 2024'te İstinaf Mahkemesi kararıyla yeniden ihraç edilmiştir. 2017-2023 yılları arasında aralarında Gazete Duvar, Almonitor, Kısa Dalga ve Artı Gerçek'in de bulunduğu medya kuruluşlarında çalışmıştır.
Yapay zekanın açıldığı kapı: Nükleerin yeniden keşfi 30 Ekim 2024
Cumhuriyet'in 101. yılı: Demokrasi, laiklik, anayasa, eşit yurttaşlık 29 Ekim 2024
Etiyopya’nın darboğazına BRICS bir çare olacak mı? 25 Ekim 2024
'Çözüm Süreci'nde muhatap Erdoğan değil Bahçeli gibi görünüyor' 21 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI