YAZARLAR

Örtülü para politikası ve bir iletişim faciası

TCMB’nin yaptığı Para Politikası Kurulu kararıyla Geç Likidite Penceresi faizi yarım puan artırıldı. Ancak TCMB'nin kamuya açık olmayan toplantılarda yatırımcılara verdiği sözün altında bir artış yaptığı fikri baskın hale geldiğinden, TL’de hızlı değersizleşme yaşandı. Yani TCMB’nin bu hamlesi ile hem faiz hem kur artışı yaşanmış oldu. Özetle yaşanan tam bir iletişim faciası. Enflasyon, faiz ve kur artışının aynı anda yaşandığı “korku tüneli” yolculuğumuz devam ediyor.

ARKA PLAN

Türkiye ekonomisi kritik bir dönemden geçiyor. Türkiye ekonomisinin dışa bağımlı üretim yapısı nedeniyle hem ekonomik büyüme hem enflasyon hem de faiz oranı, sermaye akımlarına bağlı. Sermaye akımlarının sürmesi de (diğer faktörlerin yanında) faiz oranına. Bu durumda Merkez Bankası'nın önünde bir ikilem var. Bunu daha önce “döviz faiz kıskacı” olarak adlandırmıştım.

Merkez Bankası'nın bir yandan yabancı sermaye akımlarını cezbedebilmek için faizi arttırması gerek. TCMB, 2000’lerden itibaren sermaye girişinin sürmesi sayesinde TL’nin değersizleşmesiyle enflasyonu da kontrol edebileceğini gördü, bunu sürdürmek istiyor. Yani, ilan edilmemiş bir döviz hedefi var aslında. Faiz oranı, adeta dövizi kontrol etmek için kullanılıyor. İkilemin diğer yanında da hükümetten gelen ekonomik büyümenin sürdürülmesi talebi var. Bu talep, 2019 seçimleri göz önüne alındığında bir zorunluluk haline geliyor. Bu nedenle en azından faiz artırmama hatta faiz indirimi talebi var.

ÖRTÜLÜ PARA POLİTİKASI

Hatırlarsanız, geçtiğimiz haftalarda TL’nin hızla değersizleşmesi aniden durmuştu. Bunda, TCMB’nin büyük yatırımcılarla yaptığı kamuya açık olmayan toplantılarda faizi artıracağını bildirmesinin etkili olduğu yazıldı. Uğur Gürses bu konuyu köşesine şöyle taşımıştı:

“Bir süredir Ankara’yla konuşan ve para politikasının nasıl bir tepki vereceğini merak eden yatırımcılara birebir görüşmelerde 'faizi arttıracağız' mesajı veriliyordu. Hatta daha fazlası; 'düşük dozdaki bir arttırım olursa piyasalar daha da kötüleşi'” yorumu ile sorulan sorulara da 'hayır, gereği neyse o yapılacak' türü yanıtlar veriliyordu. O kadar 'sağır sultanın duyduğu' hale geldi ki; birebir görüşen analistler bile bunu sosyal medyada duyurmaktan çekinmiyorlar; artışın en az 100-150 baz puan olacağını da.”

Anlaşılan TCMB bir çeşit “kulaktan kulağa” oynayarak TL’deki değersizleşmeyi durdurabilmek için yatırımcılara faiz artışı sözü verdi. Bu hamle, Türkiye’de bir süredir gelişen “örtülü ekonomi” olgusu ile uyumlu. Zira 2017 başından itibaren örtülü para politikası uygulanıyor. Resmi politika faizi ile fiili faiz arasında 4 puandan fazla fark var, son faiz artışı ile birlikte bu fark daha da arttı.

Uğur Gürses’e benzer bir şekilde Selva Demiralp de, TCMB’nin bu “örtülü para politikasını” eleştirmişti: “Burada çok yanlış bir şeyler var. Eğer Merkez gerçekten gelecek haftaki faiz artışı kararını iletişim amacıyla bazı zümrelerle paylaşmaya başladıysa bu durum iletişim politikası olmaktan çıkar ve Batı’da ağır cezası olan 'bilgi sızdırma'ya girer.”

İLETİŞİM FACİASI

14.12.2017 tarihinde TCMB’nin yaptığı Para Politikası Kurulu kararıyla Geç Likidite Penceresi faizi yarım puan artırıldı. Ancak TCMB'nin kamuya açık olmayan toplantılarda yatırımcılara verdiği sözün altında bir artış yaptığı fikri baskın hale geldiğinden, TL’de hızlı değersizleşme yaşandı. Yani TCMB’nin bu hamlesi ile hem faiz hem kur artışı yaşanmış oldu. Özetle yaşanan tam bir iletişim faciası.

İletişim sorunun diğer boyutunu da, Saray danışmanları oluşturuyor. Sayılarını, görev tanımlarını, yetki ve sorumluluklarını bilmediğimiz, ancak sürekli kamuoyu önünde açıklamalar yapan danışmanlar, bilerek veya bilmeyerek spekülasyonların oluşmasına neden oluyorlar. Hatta, kimi zaman birbirleriyle, kimi zaman da görev ve yetkileri yasayla tanımlanmış kurumlar ile çelişen beyanatlarıyla yaşanan iletişim faciasının büyümesine katkıda bulunuyorlar.

Kısacası, bu iletişim faciasının sorumlusu ekonomi yönetimidir. Enflasyon, faiz ve kur artışının aynı anda yaşandığı “korku tüneli” yolculuğumuz devam ediyor.


Ümit Akçay Kimdir?

Doç. Dr. Ümit Akçay, 2017 yılından bu yana Berlin Ekonomi ve Hukuk Okulu’nda (Berlin School of Economics and Law) ders vermektedir. Akçay lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde, yüksek lisans ve doktora eğitimini Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kalkınma İktisadı ve İktisadi Büyüme programında almıştır. Güncel olarak, büyüme modellerinin ekonomi politiği, merkez bankacılığı ve finansallaşma, yeni otoriterliğin ekonomi politiği konularıyla ilgilenmektedir. Daha önce İstanbul Bilgi Üniversitesi, ODTÜ, Atılım Üniversitesi, New York Üniversitesi ve Ordu Üniversitesi’nde çalışmıştır. Akçay, Krizin Gölgesinde En Uzun Beş Yıl: Türkiye'de Kriz, Devlet ve Siyaset (İstanbul, Doğan Yayınları, 2024), Para, Banka, Devlet: Merkez Bankası Bağımsızlaşmasının Ekonomi Politiği (İstanbul: SAV, 2009) ile Kapitalizmi Planlamak: Türkiye’de Planlamanın ve Devlet Planlama Teşkilatının Dönüşümü (İstanbul: SAV Yayınları, 2007) kitaplarının yazarı; Finansallaşma, Borç Krizi ve Çöküş: Küresel Kapitalizmin Geleceği (Ankara: Notabene Yayınları, 2016) kitabının ortak yazarıdır. Akçay’ın Cambridge Journal of Economics, Contemporary Politics, Globalizations, Internaltional Journal of Political Economy, European Journal of Economics and Economic Policies ve Journal of Balkan and Near Eastern Studies gibi dergilerde uluslararası yayınları bulunmaktadır.