30 'yeni' Mahzuni türküsü
“Mahzuni’ye Saygı”, Kardeş Türküler’den Kubat’a, yolu Âşık Mahzuni Şerif’le bir şekilde kesişmiş pek çok sanatçıyı yan yana getirmiş. Bunlar arasında Ziynet Sali, Demet Akalın, Mustafa Ceceli gibi yadırgatıcı isimler de var. Akalın’ın Ahmet Aslan’la ortaklığı, geçtiğimiz haftalarda sosyal medya üzerinde tartışılmıştı. Nitekim bu isimlere rağmen albümde [kötü anlamda] göze batan bir yorum yok.
2000 yılından bu yana bu memlekette “saygı” albümleri yapılıyor. Bir dönem az sayıda ürün varken bunlar hızla arttı ve ortalığı bu türde “karışık” albümler sardı. 2000 diyorum zira furyayı başlatan, Ada Müzik tarafından yayımlanan “Şarkılar Bir Oyundur” başlıklı ikili albüm. Alt başlığı her şeyi açıklıyor: “Bülent Ortaçgil İçin Söylenmiş Bülent Ortaçgil Şarkıları”. Şebnem Ferah’tan Mavi Sakal’a, Mirkelam’dan Leman Sam’a uzanan bir kadrosu vardı, “saygı albümü” denilen “şey”in gereğini yerine getiriyordu zira ortak birkaç düzenlemeciyi saymazsak herkes şarkıları “kendince” yorumlamıştı. Bilhassa Mirkelam’ın “Bütün Çiçekler Su İster” yorumu, bir şarkının nasıl dönüştürülebileceğine iyi bir örnekti. Sonrasında pek çok albüm gördük ama galiba bunun kadar iyisi bir daha yapılamadı.
Ezginin Günlüğü’nden Teoman’a, Ahmet Kaya’dan Orhan Gencebay’a, Mirkelam’dan Zülfü Livaneli’ye uzanan yol uzun ama ortaya konulan ürünleri toplarsak, çok da verimli değil. Azımsanamayacak bir “saygı albümü” repertuvarına sahibiz ama pek çoğu sayıyı artırmaktan öte gidemiyor. Nitekim bugün, pek çoğu hatırlanmıyor bile… Yine de en kötüsünün bile içinde “iyi” bir yorum var lakin tümüyle iyi yorumlardan oluşan albüm bulmak zor.
Birkaç yıl önce yayımlanan “Göğe Selam”, Kurtalan Ekspres önderliğinde yapılmış bir “ikili” albümdü. İlki sadece Barış Manço değil, Cem Karaca ve Bahadır Akkuzu anısına yapılmış, ikincisinde selam çakılan isimlere Yavuz Çetin, Neşet Ertaş ve Âşık Mahzun Şerif eklenmişti. Şimdi, Âşık Mahzuni Şerif, adına yapılmış bir albümle gündemimizde.
Albüm, daha çok yeni. Üzerine elbette çok konuşulacak ama ben, ilk dinleyişte aklıma düşenleri yazayım. Şaşırtıcı bir yorumla açılıyor: Burcu Güneş’in sesinden, Engin Arslan – Sunay Özgür düzenlemesiyle güzelleşen “Kanadım Değdi Sevdaya”. Sonrasında su gibi akıyor. Çok zamandır yapılan “saygı” albümleri arasında en iyilerden biri. En azından ilk dinleyişte izlenim bu yönde. Engin Arslan’ın dokunduğu bir başka türkü, Koray Avcı’nın sesinden dinlediğimiz “Dargın Mahkum”. O da en az Burcu Güneş yorumu kadar güzel.
“Mahzuni’ye Saygı”, Kardeş Türküler’den Kubat’a, yolu Âşık Mahzuni Şerif’le bir şekilde kesişmiş pek çok sanatçıyı yan yana getirmiş. Bunlar arasında Ziynet Sali, Demet Akalın, Mustafa Ceceli gibi yadırgatıcı isimler de var. Akalın’ın Ahmet Aslan’la ortaklığı, geçtiğimiz haftalarda sosyal medya üzerinde tartışılmıştı. Aslan’ın zarif dokunuşuyla ortaya “farklı” bir şey çıktığı muhakkak ama benim kalemim değil. Nitekim bu isimlere rağmen albümde [kötü anlamda] göze batan bir yorum yok. Gripin, “Buldular Beni”yi, Teoman ise bir dönem dilden dile dolanan “Boşu Boşuna”yı kendince yorumlamış ama açıkçası ikisi de “özel” kayıtlar değil. “Olmasa iyi olurdu” ve “keşke olsaydı”lar üzerine çok şey söylenebilir ama yeri burası değil.
İlk dinleyişte kenara ayırdıklarım, Hayko Cepkin, Aylin Aslım, İntizar ve Şevval Sam’ın yorumları. Cepkin, “Sarhoşum Dünyada”yı söylemiş, Aslım ise bir dönem Fikret Kızılok’un seslendirdiği “Ağlasam mı”yı uçurmuş. İntizar, “Yalancısın”ı, Şevval Sam ise “Ben Beni”yi özünden uzaklaşmadan yorumlamış. Her iki türkünün düzenlemesi, Levent Güneş’e ait.
Azam Ali’nin “Aramadı Sormadılar Beni”, albümün sürprizlerinden biri ama asıl sürpriz, Mabel Matiz – Selda Bağcan düeti. İkili, Cem Yıldız’ın düzenlemesini yaptığı “Yuh Yuh”a can vermiş. Yakın zamanda ortalıkta dolanacak, çok çalınacak şarkılardan biri bu. Gündeme uyuyor oluşu, avantajı ama eli değen isimler düşünüldüğünde, böyle bir “artı”, anlamını yitiriyor. Selda bildiğimiz Selda, Mabel ise “Sultan Süleyman” gibi, dokunuşuyla bambaşka bir hava katmış. Cem Yıldız, “Yuh Yuh” dışında “Gel Gizli Gizli”ye de dokunmuş. Türküyü, yorumlarına hayran olduğumuz Jülide Özçelik seslendiriyor –ki bir türkünün/şarkının başına gelebilecek en güzel şeylerden biri, Özçelik tarafından yorumlanmak olsa gerek. Yine şaşırtmıyor ve bu yorum, albümün “güzel”leri arasına yerleşiyor.
Hepsi bir yana, Ceylan Ertem’in sesinden dinlediğimiz “Zalım”, albümün yıldızı. Can Güngör, şarkıyı almış, elektroniklerle bezemiş ve [“yerli” sazlar dışındaki] bütün enstrümanları çalmış. Telli sazları eline alan Ahmet Gökhan Coşkun, şarkıyı alıp yürümüş. Çok zamandır dinlediğim en iyi “yeni” yorumlardan biri bu.
“Mahzuni’ye Saygı”, “Mahzuni Dostları” adına Ali Mahzuni’nin girişimiyle oluşturulmuş bir albüm –ki içindeki sunuş yazısı da ona ait. 2017 bitmeden yapılmış, bu yıla baktığımızda “iyi” anılacak işlerden biri. Arda Müzik tarafından yayımlanmış. Şarkılar bir yana, içinde bir Âşık Mahzuni Şerif fotoğrafı var ki, kaçırırsanız üzülürsünüz: Sazını eline almış, rakısını açmış, yere bağdaş kurmuş, uzaklara bakıyor. Siz de açın rakınızı, albümdeki yorumlara kendinizi kaptırın –ki kaptırmamak mümkün değil.
Yazıyı bitirmeden önce, albüm boyu aklımda olan soruyu sorayım. Bir dönem Âşık Mahzuni Şerif yorumlarını kitlelerle buluşturan, kimsenin yaklaşmadığı dönemde bile ondan vazgeçmeyen, onun için “Mahzuni Türkiye’nin Mozart’ıdır” diyen Edip Akbayram bu albümde niye yok? Elbette [her iki tarafın da] haklı gerekçeleri vardır ama onsuz bir Mahzuni albümü baştan eksik başlıyor, öyle ilerliyor. Güzel ama eksik. Yine de Âşık Mahzuni Şerif türküleri, her dem başucumuzda olacak. Biriyle yazıyı bitireyim, sonrası türkülerin olsun: “Hey yolcu destursuz bağa girilmez / Kadir bilmeyene kıymet verilmez / Her sazın döşüne pençe vurulmaz / İncedir kırılır tel gizli gizli…”