Hadise’nin erotizmi, kız çocuğu ve tahrik kabusu!
Hadise’yi isyanında son derece haklı buluyorum. Yetişkin kadının rıza içeren cinselliği rahat bırakılsın ve öncelikle de çocuklardan el çekilsin diyorum. Ciğerimiz soldu. Yeter, gerçekten yeter, rahat bırakın artık çocukları…
“Sıfır Tolerans” adlı şarkısının klibine RTÜK’ün verdiği cezaya ilişkin olarak, Hadise’nin Twitter hesabından yaptığı açıklamalar, iki gündür epeyce konuşuluyor. Empati ve sıklıkla etik yoksunu, akla gelen ilk söz oyununu sobelemeci yaygın haber diline alerjim nedeniyle “hadise yarattı” demekten kaçınıyorum. ‘Olay’ nasıl gelişti peki?
Şarkıcının Fransız manken Aurelien Muller’la beraber oynadığı klip, 9 Kasım’dan beri yayında. Tahmin edilebileceği üzere klip seksiliği, cesur sahneleriyle haber olmuştu önce. Bir pop şarkısının klibinde hadron çarpıştırılacak değil ya, tabii ki aşklı meşkli bir şeyler dönecek, bir miktar nevresim ve iç çamaşırı göreceğiz. Klip gözüme ilk çarptığında ilgimi çeken, Hadise’nin kolye ve sütyenle küvet dalışı yaptığı kısımlardan çok “Auuww”relien kardeşimiz olmuştu açıkçası. Güzel bir insan kendisi. Burada mahsus kışkırtıcı bir dil kullanıyorum çünkü niye kullanmayayım? (Ne oluyoruz ya?)
RTÜK bu (bence) dozunda seksi, Fransız seksisi klibi “erotik” olarak damgalayarak, yayınlayan kanallara reklam gelirinin yüzde 2’si kadar para cezası verdi. Cezanın gerekçesi, klibin, “radyo ve televizyon yayın hizmetlerinde, çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlaki gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşıyan programlar bunların izleyebileceği zaman dilimlerinde ve koruyucu sembol kullanılsa dahi yayınlanamaz" maddesini ihlal ettiğine ilişkin karar.
Hadise de karar üzerine Twitter hesabından açtı bayramlık ağzını. “Erkektir yapar, kadındır susar,” zihniyetine sonuna kadar karşı çıktığını ifade etti. "Ben bir kadın olarak buna boyun eğmek zorunda mıyım? 'HAYIR' dedi.
"Maalesef ülkemizde kadın erkek ayrımı hâlâ 2018 yılında bu kadar yoğun bir şekilde var ise işimiz zor. Ben klibime verilen 'erotik' damgasına katılmam ve izin vermem! Bir kadın bir aşkı anlatan ve yansıtan sahneler çekince 'erotik' oluyor ama erkek sanatçılarımızın istedikleri gibi kadın mankenler/oyuncularla çektikleri sahneler nedense hiç ama hiç 'erotik' kategorisine girmiyor. Ben bir kadın olarak bunun için savaşmaya ve özgürce sanatımı yapmaya ve yaşamaya devam edeceğim," dedi.
Çok da iyi etti bence. Çünkü cidden, ne oluyoruz ya?!
Daha önce RTÜK’ün verdiği bu tür cezalarda sanatçılarımız genellikle tam birer han’fendi (ya da, o kadar sık yaşanmasa da, beyfendi) sessizliğine büründükleri için, Hadise’nin bu müdanasız çıkışı özellikle hoşuma gitti.
Bu tür yazılar yazarken konum bildirmek adetten oldu. Tahmin edilebileceği üzere Hadise’nin ne duruşunun bir ‘fan’ıyım, ne de yaptığı müziğin. Hoş bence dört dil bilmesi, gerdan kırıp göbek atarken ‘stir me up’layabilmesi, bu zor dönemde sağlam yere attığı koltuktan yıllardır kalkmamasında işbilirliğinin yanı sıra sıcak, samimimsi tavırlarının da etkisinin olması gibi özellikleriyle, bir pop starında olabilecek niteliklere fazlasıyla sahip biri.
İki gündür çıkışı nedeniyle sıkça eleştiriliyor, “şimdi mi feminist olmak aklına geldi kız, memleket haksızlıktan inim inim inlerken, kadın hakları başta niye daha önce bir şeyciğe ses çıkarmadın?” diye. Tabii haksız da sayılmaz bu eleştiri.
Fakat bu durum, her olaya kendi sınırları içinde tepki verme yasasını ortadan kaldırmıyor. Öyle olsa adaletin meşhur “bir gün herkese lazım olma” özelliği gerçekleştiğinde ortada hınç ve intikamdan başka bir şey kalmazdı. Bir de narsisizmiyle meşhur pop starlarına gelene değin, memlekette çoğu kesim ve kişi olayları itinayla kendi çerçevesinde görüp kendi canının acıdığı yerden ses vermek konusunda süper yetenekli. Haksızlıklar cennetinde yaşarken “benim haksızlığım/senin haksızlığın” ayrımını yapma güdümüzü hiç yitirmiyoruz. O yüzden de biraz, burnumuz gübreden kurtulmuyor.
Haksızlıklar arasındaki ebat, endam, hacim farkı ayrı mesele. Elbette ki Hadise’nin yatağının altına girip uykusunu kaçıran bezelyeyi, hoyratça harcanan emekler, ömürler, sürgünler, kendi yurdunda sürgünlerle bir tutacak değiliz. Ama şart da değil bu. Haksızlık haksızlıktır. Biri diğerini hem de hiç umulmayan yerden besler, büyütür, semirtirken bir de bakmışsın filin ayağı altında homojen bir çimene dönüşmüşüz. Külliyen mutsuz son.
Bu satırları yazarken önüme bir haber düştü. Mısırlı popstar Lelia Amer, bir kişinin şikayeti üzerine klibinin baştan çıkarıcı bulunması gerekçesiyle tutuklanmış. Bir kişinin. Çıldırırsın.
Ayağı yere yeni basan çocuktan kediye, köpeğe, damacanaya değin, canlı cansız, kendi cinsinin kendi alt türünden olmayan her varlığı tahrik edici bulabilen bir tür korkunç “erkeklik”in giderek norm halini aldığı ülkemizde, bu size de bir tehdit gibi gelmiyor mu? Bugün erotik bulunan klibe ceza kesilip yarın bir manyağın “tahrik oldum” beyanıyla Hadise veya bir diğer şarkıcının tutuklanmayacağı ne malum? Durum iyi görünmüyor yani, buradan bakmamız lazım…
Klip “erotik” mi peki? Tolere edilebilir ve bence sakıncasız ölçülerde, evet. “Çocukların fiziksel, zihinsel, ahlaki gelişimi” açısından tehdit oluşturduğunu düşünmüyorum. Elinin altında internet olan her çocuk bugün bu klipteki kolyeyle küvete dalmalı, sevgili gömleğiyle salınmalı erotizmden çok daha fazlasıyla karşılaşıyor. Tüm bunlar hayatın içinde olduğuna göre, bir miktarıyla da zaten karşılaşması lazım.
Klip için “erotik filmin bir tık altında,” denmiş. Erotiklik, çocukken yasak olması nedeniyle ekstra ilgimizi çekip ucundan kıyısından görmenin bir yolunu bulduğumuz kırmızı noktalı filmlerdeki gibi bir şeyse, ne münasebet. Bu anlamda bence, “romantik komedinin bir tık üstünde.” Öpüşme hatta pek temas bile yok, Victoria’s Secret çıplaklığı, ‘Auwwrelien’ endamı ve kadınla erkeğin klip zamanı haricinde cinsel bir ilişkisinin de olduğunu ima eden sahnelemeler var sadece.
Görünenden çok ima edilene ceza kesilecekse, 2,5 saatlik bölüm süresine en az on leşin düştüğü mafyatik dizilerimizi ne yapacağız? Kan yok, cesedi görmüyoruz ama ölüm var işte? Yanlış anlaşılmasın, onlara da yerli yersiz ceza kesilsin demiyorum. Anlatmaya çalıştığım, ahlak ve “namus” sınırları içine giren konularda ekstra bilenen makasların erkek dünyasının huşunetine çok daha hoşgörüyle yaklaşıyor olmasındaki çifte standart.
Hadise’nin “erkek sanatçılar yapınca erotik denmiyor, bize gelince auuw” savına da katılıyorum, genel gözlemimle. Hatta görüyor ve artırıyorum, bence yetişkin kadın cinselliğinden düpedüz korkuluyor. Bir kadının stiletto üstünde salınan, kendisinden de birkaç yaş küçük görünen “taş” gibi bir adamla halvet öncesi-sonrası halleri muhafazakar sinirleri kaldırıyor. Bir erkek sanatçının kucağında dans eden yarı çıplak güzelin kaldırabileceğinden çok daha fazla hem de. Klibin bu nedenle de hedef haline geldiğine inanıyorum. Günah alıyorsam Allah affetsin, ne diyeyim.
Yetişkin kadın cinselliği öcü haline getirilirken Diyanet gün geçmiyor ki çoluk çocuğun evlenebilirliğine dair tüyleri diken diken eden fetvalar vermesin. Diyanet sitesindeki buluğ tanımı, kız çocuklarının 9 yaşında evlenebilirliğine ilişkin açıklama, yer yerinden oynadıktan sonra “tamam tamam, kız 17, erkek 18” olarak değişti. Ama bir beden eğitimi hocasının düpedüz sapıkça açıklamalarından bir önceki olay yaratan RTÜK kararına değin, “kız çocuğu” ve “tahrik” sözcüklerinin yan yana gelmesi bitmedi, bitemedi.
Bir önceki fırtınaya da değineyim burada. Bilindiği gibi 14 Aralık’ta TV8’de yayınlanan “Yetenek Sizsiniz” programında yaşları 7 ile 11 arasında değişen küçük kızların şort giyerek yaptıkları dans gösterisi, RTÜK’te skandal bir tartışmaya neden olmuştu.
Gösteri için “Çocukluğun saflık ve masumiyetine tezat görüntüler içinde sahnede arzı endam eden kızlar, yaşlarına uygun olmayan kıyafet ve makyajlarla dans gösterilerini tamamlamışlar, söz konusu yarışmada yayın yoluyla istismar edilmişlerdir” biçiminde bir uzman raporu verilmişti. Program tartışılırken de kimi AKP’li üyelerin görüşlerini “millet tahrik oluyor” sözleri ile savunduğu, bazı haberlere yansımıştı.
Bu olayla Hadise olayı arasında ciddi farklar var. Bu konudaki RTÜK kararını ilkece doğru buluyorum. Basit bir nedenle: Kanalın, grubun, izin veren ailelerin ve pek tabii ki çocukların niyetinden basbağımsız olarak, kız çocuklarını yetişkin giysiler, hâl-tavır içinde resmetmek, suistimale davetiye çıkartmak oluyor maalesef. İnternette yıllarca yer alabilecek bu içeriğin pedofillerin, çocuk istismarcılarının eline düşmesine engel olmanın imkânı yok. Buradaki iyi niyete inanıyorum ama ilgili programdaki kılık kıyafet seçiminde de bir talihsizlik var. Karara dair sorun bu değil. Sorun, önceki paragrafın son cümlesi.
Bambaşka bir açıdan ele alınıp tartışılmasında fayda bulduğum bu olaya yine “kız çocuğu” ve “tahrik” şeytan ikilisinin gölgesi düştü. Sapkınlık, norm gibi dayatıldı.
İlgili haberler doğru da olmayabilir. Kimse tam olarak “millet tahrik oluyor” gibi abuk bir söz etmemiş olabilir yani, bilmiyorum.
Bildiğim, “kız çocuğu” ve “tahrik” sözcüklerinin, son dönemlerde en mülayim sinirleri bile diken diken edecek yoğunlukta bir araya geldiği. Bu sebepten haklı olarak çok hassaslaşmış oluşumuz. Pedofilinin kurumsallaşması için gösterilen bu çabanın artık insanı çocuklar için endişelenmekten nefes alamaz hale getirdiği. Sorun bu, taşma noktası bu…
Yetişkin bir kadının bedenini kendi rızasıyla, genel yayın ilkelerine uygun olarak sergilemesinde, ben bir sorun görmüyorum. Ne ahlaki ne ilkesel açıdan, hiç. Bu konudaki sınırlamaların ölçüleri o derece muğlak da değil; açılır, bakılır. Çifte standarttan ve keyfe kederlikten kaçınmak önemli. Hadise’yi isyanında son derece haklı buluyorum. Yetişkin kadının rıza içeren cinselliği rahat bırakılsın ve öncelikle de çocuklardan el çekilsin diyorum. Ciğerimiz soldu. Yeter, gerçekten yeter, rahat bırakın artık çocukları…
Zehra Çelenk Kimdir?
Senarist ve yazar. Şiirleri erken yaşlarda Türk Dili, Yeni İnsan, Mavi Derinlik, Broy gibi dergilerde yayımlandı. Üniversitede okurken çeşitli dizilerin yazım ekiplerinde yer aldı. Dizi yazarlığının yanı sıra reklam metinleri, müzik videoları, tanıtım filmleri kaleme aldı. Senaryo seminerleri verdi. Lisans ve yüksek lisansını tamamladığı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon, Sinema Bölümü'nde 2007-2014 yılları arasında Televizyon Yazarlığı dersini verdi. 2007- 2008'de TRT 1'de yayınlanan Yeni Evli adlı 175 bölümlük günlük komedi dizisinin proje tasarımını, başyazarlığını ve süpervizörlüğünü yaptı. 2011'de, öykü ve senaryosunu yazdığı Hayata Beş Kala adlı dizinin yapımcılığını üstlendi. Seyyahların İzinde ve Anadolu'da Zaman gibi TV belgesellerinde de yapımcı olarak görev aldı. Öykü ve senaryosunu yazdığı, 2014'te Fox TV'de yayınlanan Ruhumun Aynası adlı dizisi, 2015'te Artemis'ten aynı adla yayımlanan ilk romanına ilham oldu. Türkiye'de bir diziden romana uyarlanan ilk eserdir. İstanbul'da yaşıyor, TV- sinema işleri ve edebiyatla uğraşıyor.
Dünyayı değiştirirken kendi yaralarını da sarmak mümkün mü 16 Ekim 2024
Doğumdan ölüme eril tahakküm ve artan şiddet 06 Ekim 2024
Kadınların mutluluğu ve mutsuzluğu 24 Eylül 2024
Melek değil katledilmiş bir kız çocuğu: Narin’e ne oldu? 10 Eylül 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI