Karaköy’ün son trendi: Mürver
Mürver’in en önemli tarafı bizim meze rakı kültürünü şarapla yenilemeye çalışan, bilinen lezzetlere modern dokunuşlar yapan bir restoran olması. Zengin şarap menüsünde kaybolmak garantiliyse de, iki sayfaya sığan oldukça sade ve net yemek menüsü seçim yaparken işleri kolaylaştırıyor.
İstanbul, yeme içme konusunda en hızlı döngüye sahip şehirlerden birisi. Takip edilmesi çok zor, her an yeni yerler açılıyor, eski mekanlar ortadan kayboluyor, büyük bir devridaim makinası gibi adeta.
Son aylarda bu döngüde adını sıkça duyduğum Mürver’e geçtiğimiz günlerde gitme imkanım oldu. Mehmet Gürs tarafından da desteklenen Mürver, Karaköy Novotel’in en üstünde yer alıyor. Oldukça büyük, şık ve manzaralı bir yer. Gerçi manzaranın en can alıcı kısmı Karaköy eski liman binasında yapılan inşaat, her zamanki gibi bir güzelliğin daha yıkımını yüzümüze vuruyor ama kafayı yukarı kaldırdığınızda Topkapı ve Boğaz manzarası çok güzel.
Mürver’in yemek menüsü yalın, belirli bir çerçeveyle hazırlanmış. Girişlerde bildiğimiz lezzetlere farklı bazı yorumlar katılmaya çalışılmış. Şarap menüsü ise çok zengin, bugüne kadar gördüğüm en kalın ve zengin şarap menülerinden birisi. Bazı şarapların 1,5 litrelik magnum şişeleri bile mevcut. Büyük bir hassasiyetle hazırlandığı belli olan bir liste olmuş.
Yemeğe başlamadan kendi üretimleri olan müthiş bir ekşi mayalı ekmek, yine nefis bir tereyağı ve peynir ile birlikte geliyor. Ekmek bugüne kadar Türkiye’de yediğim en lezzetli ekmeklerden birisi, gerçekten bunu belirtmeden geçmek istemedim.
Başlangıçlarda külde ahtapot (48 TL) ve tütsülenmiş dana dil (39 TL) denedik. Külde ahtapot yumuşak, hafif tatlı bir sos, domates, kırmızı soğan, acı yeşil biber ile lezzetlendirilmiş. Tütsülenmiş dana dil için ise, adına bakınca beklediğim is tadını alamadım ama yeşil elma turşusu üzerinde oldukça yumuşak ve lezzetli, yanındaki hibeşin asiditesiyle dilin hafif yağlılığı güzel bir denge yaratıyor.
Ana yemeklerde yonca otlu antrikot (79 TL) ve Trakya kıvırcık (2 kişilik 134 TL) denedik. Antrikotun yanında güveçte pişmiş kök sebzeler ve soslu bir dana ilik servis ediliyor ve etin üzerine sürülmesi öneriliyor. Ben çok dürüstçe şunu söylemek istiyorum, özellikle evde sous vide pişirmeye başladığımdan beri dışarıda yediğim ızgara etler beni eskisi kadar mutlu etmiyor, burada da çok farklı bir sonuç olmadı ama yine de pişme seviyesi tam istediğimiz gibi geldi ve lezzeti çok iyiydi. Ancak uzun bir sohbet esnasında ilik soğuyor ve ilk cazibesini biraz kaybediyor, hızlı olmaya çalışmakta yarar var.
Trakya kıvırcık ise iki kişilik bir servis olarak veriliyor. Yanında risotto kıvamında pişmiş nefis bir firik pilavı ve sumaklı tuzlu yoğurt ile servis ediliyor. Etin üzerine mesir macunu sürülerek pişirilmiş, hafif mayhoş ve baharatlı, oldukça lezzetli bir yemek olmuş. Etin de hem lezzeti hem yumuşaklığı çok güzel. İki kişi gidiyorsanız denenmesi gereken bir lezzet olarak önerebilirim. Bir de yanında acı günkurusu hoşafı ikram ediliyor, ancak bizim hoşaflar masadan kalktığımız bir anda gitmişti, tatma şansım olamadı maalesef.
Tatlılara yerimiz kalmadığı için deneyemedik, ancak menünün genelinde olduğu gibi klasik tatlılara modern yorumlar getirilmeye çalışıldığı belli.
Mürver’in fiyatları, İstanbul’da, hele hele Karaköy’de bu klasmanda yer alan bir restoran için anormal sayılmaz. Ama bir Ankaralı olarak ucuz olduğunu söylemem elbette ki zor, zaten böyle bir beklentiniz varsa gideceğiniz bir yer değil. Yemek ve kadeh şarap fiyatlarını kendi web siteleri üzerinden de görebilirsiniz. Bence Mürver’in en önemli tarafı bizim meze rakı kültürünü şarapla yenilemeye çalışan, bilinen lezzetlere modern dokunuşlar yapan bir restoran olması. Zengin şarap menüsünde kaybolmak garantiliyse de, iki sayfaya sığan oldukça sade ve net yemek menüsü seçim yaparken işleri kolaylaştırıyor. Hangi gün olursa olsun, mutlaka rezervasyon yaptırarak gidilmesi gereken Mürver’e ulaşmak için gereken bilgileri murverrestaurant.com adresinde bulabilirsiniz.
Mutlu ve sağlık dolu bir pazar günü dilerim.