YAZARLAR

Mardin’in soru işaretli takımyıldızları

Yıllar sonra tekrar buluştuğum Mardin’in çok dilli, çok din ve kültürlü o kadim taş sessizliğinde, tam da birlikte seslendirmeye gönüllü olduğum için merakımı cezbeden, mevcut gürültüyü toza bürüyen bu sorulara dair küskün ve haklı bir sabır var.

Bu hafta sonu, çağdaş sanatçı Mehmet Ali Boran’ın başını çektiği Mardin’de Çağdaş Sanat Konuşmaları serisinin bu ayki konukları olarak, 13 Ocak’ta akademisyen, eleştirmen ve küratör Emre Zeytinoğlu ile tarihi kent sokaklarında hizmet veren Leylan Cafe ve Kitabevi’nden geçtik.

Yine bir diğer sanatçı olan Fatih Tan’ın imzasını taşıyan ‘atölye’de, bir diğer sanatçı ve küratör Mahmut Koyuncu’nun ve genç sanatçı Ferhat Salman’ın da aramıza katılımı ile, bağlama ve gitar eşliğinde yakılan Kürtçe ezgiler arasında, komşusu Suriye’nin puslu, yanık kokulu, kurak çöl iç sıkıntısını bir mahzun battaniye gibi üzerine çekmiş Mardin Ovası’na, soğuk ve açık bir günü batırdık.

Deneme ve eleştirilerini buluşturduğu Sanat, Bazı Şeyler ve Eleştiri kitabı Corpus Yayınları’nca okurlara sunulan ve halen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ile Marmara Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde dersler veren Zeytinoğlu, sunumunda ‘Felsefe, Teknolojiler ve Sanat’ başlığını açtı. Moderatörlüğü Mehmet Mahsum Oral’a ait etkinlikte Kızıltepeli çağdaş sanatçı Şerif Kino ve şair, köşe yazarı Metin Aydın ile, teknik ekipten Fevzi Koyuncu ve Ferhat Yıldız ile Kadir Eman da hazır bulundular.

Neylan Cafe & Kitabevi Çağdaş Sanat Konuşmaları’nda Emre Zeytinoğlu

Aynı günün akşamında ise, bize tarihi bir Süryani evi olan otantik misafirhanesini açan Mardin Müzesi’nin de imzasıyla, Ferhat Budak’ın ‘Ferhad ile Şirin’ adlı tek kişilik performans ve müzikli anlatı oyunu, Sevgi Doğan’ın müzikleri ve Doğan Okatan’ın teknik ve ışıktaki emeğiyle, Atatürk Kültür Merkezi’nde perde açıyordu.

Fatih Tan’ın ‘atölye’ üretimi Louis Althusser fincanı

Ben ise Boran’la ziyaretimi planlarken başta Mardin ve diğer çevrelerden meraklıların ‘Sanatta Soru Sormak’ üzerine hep beraber nasıl odaklanabileceğimiz fikrini kendisine açtım. Bu fikir onun da sempatisini kazandı.

Aldığımız geri dönüşler hem sayıca çok, hem de içeriğiyle kışkırtıcı bir bereketi yansıtır gibiydi. Sözgelimi, sorularını sosyal medya üzerinden iletenlerden Abdullah Çeper isimli bir katılımcı, "Bir galeriye veya filme, herhangi bir tabloya isim vermek, veya bir sanat galerisinin girişine yazı yazmak, sanatı kalıba sokmuş olmuyor mu? Eğer bir kalıba sokuyorsa, özgür ve evrensel bir sanattan bahsedebilir miyiz? Kalıba sokmuyor ise nasıl?" diyordu sorusunda.

Yine, muhalif ve çağdaş Avusturyalı yönetmen Michael Haneke’nin siyah beyaz portre fotoğrafı eşliğinde ‘Bir Umut’ rumuzunu kullanan bir diğer katılımcı ise, "Sanat bize çok şey öğretmez, sadece Dünya güzelliklerini gösterir," sözünü nasıl yorumlamam gerektiğini sormaktaydı.

Muttalip Durmaz isimli bir başka imza, "Bir yerde koleksiyonerlerin oluşabilmesi için nelere ihtiyaç duyulur?" diye sorarken, Leyla Kassap adlı bir başka sanatsever de, video sanatı ve sinema arasındaki farkı tartışmaya açmaktaydı.

Keza, soru gönderenler arasındaki Enver Basravi ise tüm bu sorulara verilebilecek olası yanıtların yine girift ve işitilmez bir yapıya hizmet edeceği endişesiyle doluydu ve şunu soruyordu: ‘Dışarıda kalan / bırakılan, işitilmesi zorlaştırılan onca şeyi. hiç olmazsa duyabilecek miyiz?’

Tarafıma yöneltilen soru(n)lar bununla da sınırlı değildi tabii. İlk üç Mardin Bienali’nin birbirine benzer ‘konsept’ler / ana doktrinler ve sonuçları doğurması, sansür ve oto-sansürün bugünkü algı ve pratik seviyesi, kapitalizm ve sanatın ilişki durumu, sanatın toplum ve sanat için mi mevcut olduğu ve günümüz Türk sinemasının çağdaş sanatla ilişkisi, yine hep bu sorular arasındaydı.

Mardin Müzesi çocuk sanat atölyesi

Yine, Oktay Akkuş tarafından iletilen bir başka soruda şu eleştiri gündeme taşındı: “Bienal ‘Biz Mardin’e sanatçı götürdük’ diye bir açıklamada bulunmuş. Sanat böyle bir şey mi? Bir yerden başka bir yere taşınması mümkün müdür?” Etkinlikteki ‘aktüel’ meselelerden biri ise, Melike Kılıç’ın sorusuyla günyüzüne çıktı: “Mardin Sabancı Müzesi’nde, üç aylığına gelip dört yıldır ‘yine, yeni, yeniden’ sergilenmeye başlayan ‘Mardi’de bir Oryantalist’ sergisi, tüm Mardin ziyaret ettikten sonra mı son bulacak? Bir kampanya fikriniz var mı?”

Yazar - gezer Alphonso Lingis, yine Mardin Leylan Kitabevi’nde bulduğum, Tuncay Birkan Türkçesiyle 1994 baskısı Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan ’Ortak Bir Şeyleri Olmayanların Ortaklığı’ kitabında şunu söylüyor:

“‘Şunun’ değil de ‘bunun’ iletilmesini engellemekte çıkarı olan yabancılar vardır; bu engelleme işini de savlar ileri sürerek, onu baştan çıkarıcı ve cezbedici biçimlerde sunarak ya da zamanı ve mekanı onunla doldurarak yapar. Herhangi bir biçimde iletişim kurmamızı engellemekte çıkarı olan yabancılar vardır. Bunu da, zamanı ve mekanı bağlantısız ve çelişkili mesajlarla, gürültüyle doldurarak yaparlar.” (s.70)

Yıllar sonra tekrar buluştuğum Mardin’in çok dilli, çok din ve kültürlü o kadim taş sessizliğinde, tam da birlikte seslendirmeye gönüllü olduğum için merakımı cezbeden, mevcut gürültüyü toza bürüyen bu sorulara dair küskün ve haklı bir sabır var.

Bu tılsımlı soruların her biri, kuru ayazda hepimizi tepedeki takımyıldızlar gibi takipteler. Bu soruların her biri, tüm muhatapların zihninde beliresi yepyeni yanıtların önyargısız çeşitliliği ve umudun paha biçilmez kıymetindeler. Bu arada, bugüne kadar Barış Seyitvan, Ezgi Yıldız, Hera Büyüktaşçıyan ve Erinç Seymen’in katıldıkları ve kendi Facebook sayfası da olan etkinliğin 27 Ocak’ta Pelin Tan ile, “Dara Köyü Kozmografyası” başlığı altında süreceğini hatırlatalım.

Bilgi için: 0555 623 4960

Müzedeki baskı atölyesinde Emre Zeytinoğlu