Kaftancıoğlu'nu çarpı dört kutlamak gerek!
Canan Kaftancıoğlu, bileğinin hakkıyla, partililerin oylarıyla seçimlerden zaferle çıktı ve CHP İstanbul İl Başkanı oldu. Partili olan/olmayan, sol değerlere gönül vermiş, hak, hukuk, adalet için mücadele eden, başta kadınlar olmak üzere herkes için bu başarı, umut ve mutluluk verdi. Kaftancıoğlu'nu çarpı dört kutlamak için de sağlam bir sebebimiz var...
CHP İstanbul kendine ilk kez bir kadın başkan seçti. Üstelik de hakiki bir solcu başkan. İstanbul’u haramilerin saltanatından kurtarmaya geldim diyen, hak, hukuk, adalet için çalışma sözü veren doktor ve anne bir kadın başkan. Canan Kaftancıoğlu.
Bu ülkede hem kadın olup hem de bir yere başkan olmak zordur. Sıkça, mansplaining ile karşı karşıya kalırsınız, en az bir erkek kadar siyaset yapabileceğinizi insanlara ispatlayabilmek için çok daha fazla çalışmak durumundasınızdır. Pek tercih etmediğim şekilde “Dır”lı “dir”li konuşuyorum çünkü bir kadın olarak, üstelik siyasetin içinde olan bir kadın olarak bizzat biliyorum. Hoş, bunu bilmek için kadın olmaya da siyasetin içinde olmaya da gerek yok. Bu sebeple Kaftancıoğlu'nu çarpı iki kutlamak gerekir.
Hatta çarpı üç kutlasak yeridir; zira, kendisi normalden oldukça zor bir seçim atlattı. Canan Kaftancıoğlu'nun rakibi, bir önceki il başkanı Cemal Canpolat fazlaca güçlü bir adaydı. Bu hususta verilebilecek çokça detay var; lakin bunlar parti içi detaylar olup, dile getirilmesi pek doğru değil.
Bununla birlikte çarpı dört kutlamak için de sağlam bir sebebimiz var ki o da şu: CHP, kendisini “sol” olarak tanımlayan bir parti olmasına rağmen, kendi içerisinde bir ikilik söz konusu. Evrensel sol değerlere sahip çıkan partililer ile “ulusalcı” tabir edilen, merkez sağa daha yakın kişiler arasında zaman zaman yarılmalar olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz. Bu durum, elbette parti politikalarına da sıkça yansıyor ve CHP’nin sol çevrelerce eleştirilmesinin bence en belirgin sebebi de bu. Kaftancıoğlu da öteden beri gerek çalışmalarıyla gerek söylemleriyle evrensel sol değerlere sıkı sıkı bağlı bir duruş sergileyen hakiki bir solcu ve bu durum bir kısım partiliyi rahatsız etmiş olsa gerek, Kaftancıoğlu seçim öncesi sıkça manipüle edildi.
Neticede, Canan Kaftancıoğlu, bileğinin hakkıyla, partililerin oylarıyla seçimlerden zaferle çıktı ve CHP İstanbul İl Başkanı oldu.
Partili olan/olmayan, sol değerlere gönül vermiş, hak, hukuk, adalet için mücadele eden başta kadınlar olmak üzere herkes için bu başarı, umut ve mutluluk verdi. Tam da bu sebepten olsa gerek, seçimin ertesi günü, daha kimse sevincini yaşayamadan Kaftancıoğlu hakkında “PKK ve DHKP-C propagandası”, “Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve kurumlarını aşağılamak”, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” gibi suçlamalarla soruşturma başlatıldı.
Hani, Erdoğan’ın “buna kargalar bile güler” diye bir özlü sözü var ya, duyunca ister istemez güldüm. Öfkeyle karışık bir asap bozukluğu gülmesi. Nasıl da korkuyorlar, dedim. Ödleri kopuyor. Gerçek solculardan, hak, hukuk, adalet için mücadele edenlerden ve özellikle de kadınlardan… Derhal PKK’LI/DHKP-C’li sıfatını yapıştırıveriyorlar. İçler acısı ve zavallı bir durum. Dışarıdan ne kadar da kötü görünüyor. Ama tabii, nasıl göründüğü kimsenin umurunda değil, bu kısım asaletle ve samimiyetle ilgili bir şey zira. Varlığa yönelik bir tehdit mi var, apar topar ve ne pahasına olursa olsun kement atma operasyonu. Gerisi mühim değil, teferruat.
Açık konuşmakta fayda var; ülkeyi yangın ortamından kurtaralım, aman çoğunluğun tepkisini çekmeyelim, aman tabanı kaybetmeyelim derken “sol” ruhunu yitirdi. İnsan haklarını savunmak zor iştir, gerçekleri dile getirebilme cesareti ve bu sebeple kimi zaman, ister istemez sivri şeyler söylemeyi göze almayı gerektirir. Ülkede bunu yapanı derhal terörist ilan etmek kural haline geldi malum sürelerdir. Belki de bu ülkede, ülkesini en çok sevenler hep “vatan haini” oldular. Suçlamaların ardından Kaftancıoğlu'nun yaptığı açıklama da bunu son derece sade biçimde özetliyor aslında; “Bütün yaşamımı insan hakları mücadelesine adamış biri olarak daima terörü ve terör örgütlerini lanetledim” diyor. İnsanları bu basit açıklamayı yapmaya mecbur bırakan bir saldırıyla karşı karşıyayız ne yazık ki. Diğer yandan, bir insana, onca zaman durup durup da, seçimi kazanmasının ertesi günü toplu soruşturma başlatılıyorsa, o kişinin doğru yolda olduğu da rahatlıkla söylenebilir.
Yalnız onlara kötü bir haberimiz var; kadınların bünyesi mücadeleye erkeklerinkinden daha alışık ve saldırılara daha bağışıklık kazanmış durumda. Yukarıda çarpı dört kez kutladık Canan Kaftancıoğlu'nu farkındaysanız. Bu, en az dört kat daha zor yıkarsınız demek aynı zamanda. Arkasında sağlam bir kadın kitlesi olduğunu da düşününce... Bana sorarsanız, korkmakta çok haklılar.
Her ne kadar tartışılan bir slogan ise de “Future is female” diye bir feminist slogan var dünyada. “Gelecek kadındır” diyor kabaca. Ben bu sloganı “Dünyayı kadınlar kurtaracak” olarak algılamayı tercih ediyorum. Burada söylemek istediğimiz şey aslında şu; kadınlar evde, işte, sokakta, siyasette, her yerde eşit şekilde var olduğu sürece dünya daha güzel bir yer olacak. Çünkü kadın doğası barışçıldır, savaşarak değil konuşarak anlaşmaya meyillidir. Bunu hepimizin aklında tutması ve zaten zar zor hayata kattığımız kadınlarımızın karşısında değil, yanında olmamız gerekir.
Bizler de, hakka, hukuka, adalete, eşitliğe, özgürlüğe ve kadının gücüne inananlar olarak Canan Kaftancıoğlu’nun yanındayız. Her daim, karanlığa karşı birlikte yan yana mücadele edeceğiz. Dileriz; yeni görevi güneşli günlere vesile olur…