Olmaz olsun öyle robot
Bakanın sözü kesilmez. Ya bakanın sözü kesilmeyecek ya da robot mobot olmayacak. Batı’nın fenni ahlâksızlıkla beraber geliyorsa uzaktan kontrol edilerek… sahneden… n’apılır? Uzaklaştırılır. Geriye “Guvenli Internet Gunu”muzu kutlayan, muktedirlerin bilgi ve teknoloji celladı Iletisim Kurumu kalır. Kurum kalsın, robot kalmasın. Kalacaksa haddini bilsin.
Uyandığımda telefonumda bir mesaj buldum:
“Guvenli Internet Gununuzu tebrik ederiz. Tamamen ucretsiz olan Guvenli Internet Hizmeti, sizi ve ailenizi Internetin zararlı iceriklerinden korur. Bilgi icin www.guvenlinet.org.tr Bilgi Teknolojileri ve Iletisim Kurumu”.
Böyle bir mesajın mânâsını duralamaksızın idrak edebilecek her TC vatandaşı gibi, “Eyvah!” dedim içimden. Yerimde doğruldum. Mesajı tekrar okudum. Ne denmek istendiği belliydi: Bu topraklara hükmeden o kutsal varlık adına hayatınıza müdahale ediyoruz ve siz buna, itiraz etmek şöyle dursun, sevinmek, yaptığımızı onaylamak ve hattâ bize katılmak zorundasınız.
Mesajın ilk cümlesi, “Guvenli Internet Gununuzu tebrik ederiz”, bir eli yumruk yapıp öbürüyle üzerine vurarak “aha!” gibi bir ses eşliğinde şaklatma veya bildik nah işareti gibi bir “iceriğe” sahipti: Elimizdesiniz, size ne istersek yaparız. Üstelik, size yaptıklarımızdan ötürü kapılacağınız çaresizliği, güçlünün iradesine tâbi olmanın coşkusuna dönüştürmek durumundasınız. Zaten… elinizden başka türlüsü gelmez, çünkü biz “Bilgi Teknolojileri ve Iletisim Kurumu”yuz; “Kurum”uz yani, her şey bizim elimizde, istersek size o Internet bağlantısını bile vermeyiz. Yoksa kudretimizden şüphe mi ediyorsunuz? Etmeyin. Bakın, biz sizin bir aileniz olduğunu, hepsi adına sizin karar vereceğinizi filan da biliyoruz, daha siz söylemeden. Buradan, aileniz yoksa sizi kaale almadığımız anlamını da çıkarabilir, hattâ bunu da ayrıca mesaj olarak kabul edebilirsiniz; etmeyin, kendinizi gereksiz yere üzmeyin, gerekirse biz üzeriz. Biz sizin “iceriğinizi” biliyoruz!
İşin kudret, yani aslında zorbalık kısmında sanırım, karşı yönden gelerek de olsa, havuz medyasının ortalama yöneticisi bile farklı düşünmez. Bizim üzüldüğümüz ve ürktüğümüz şeye o seviniyor ve tapınıyor; ama olguya dair tespitimiz muhtemelen aynıdır. Çünkü bugün bu topraklarda yaşamanın çaresini güçlüye tapınmakta bulmuş ahali de neyin ne olduğunu bilmez değil. İşler iktidar açısından azıcık ters giderse bu tapınma işinde de pürüzler çıkacaktır. Lâkin şu anda mevzu bu değil.
Evet, “Bilgi Teknolojileri ve Iletisim Kurumu”. Bu Kurum, allahtan Türkçe karakter içermediği için olması gerektiği gibi yazılabilen “Kurum” kelimesinin bütün titreticiliğiyle karşımızda dikilen koca müessese, bu vasfından ötürü kazandığı doğal hak icabı utanmadan sıkılmadan, bilgi ve teknolojiyle ancak ne kadar ilişkisi olduğunu bize duyuruyor aslında, “Guvenli Internet Gunu” mesajı yollarken. 2018 yılına gelinmiş, Türkçe karakterleri “iceremeyen” mesaj gönderiyor. Zaten haddi olmayan sansür ve filtreleme işleri peşinde ve interneti özellikle “bilgi”den uzaklaştırmak için ne lazımsa yapıyor ve muktedirlerin sopası olmak dışında herhangi bir gayesi var mı, şüpheli… Bir de hepimizle alenen alay ediyor.
2018 yılında insanlara kendi dilinde doğru dürüst yazılmamış mesaj göndermek bizimle alay etmektir. O internet adresinden sonra da nokta konmalı! “Gununuz”muş!
Üstelik bu rezillik hangi devirde oluyor? Yerli-millî her bişey şahlanmış da, kimliğimizi buluyormuşuz da falan devrinde. “Onların” icat ettiği aletlerle, “onların” icat ettiği, kurduğu, geliştirdiği internet âlemini, yine “onların” icadı yöntemlerle bize zehir etmekle meşgûlsün. Sen kendi dilinde mesaj gönderemiyorsun; bu afra tafra nedir?
Tam bunun üzerine açılacak konuyu sanırım tahmin edersiniz: Bakanın sözünü kesen robot hadisesi.
YAKIN TARİHİN ÖZETİ, BÜNYEMİZİN ÖZÜ
Nâçizâne diyorum ki, “bakanın sözünü kesen robot” haberi, yakın tarihimizin özetidir, hattâ özüdür. II. Mahmut’la filan başlatabileceğimiz bir tarihin. Ruhu “robot olsun, ama bakanın sözünü kesmesin” diye tarif edilebilecek bir tarihin.
Üstelik bu yakın tarihi bu şekilde tarif edince, bugün bünyemizi bölen, parçalayan, tamamı yerli-millî tek vücut haline gelmekten alıkoyan münasebetsizce ayrımlar da birden yok olacaktır. Hangi döneminde bu ülke bakanın sözünü kesen robot istedi? Veya robotun bakanın sözünü kesmesine müsamaha gösterdi? Veya robotun bakanın sözünü kesmesi riskini göze aldı? Veya bakan sözü kesen robota tahammül etti?
Tamam, E.T.’yi falan çok sevdik, fakat biz bakan sözü kesen robot ihtimalini sevmedik, değerli okurlar. Bakanın sözünün kesilmesi ihtimalini sevmedik. Sevmeyiz. Dilimizi de doğru yazmayız. Hattâ bu yüzden, neme lazım, doğru yazarlar da mahçup oluruz diye bizim yanımızda başkalarının kendi dillerinde yazmalarını da sevmeyiz.
Gazete yazısıdır, olayın ne olduğunu kısaca kaydetmeden olmaz, atlamayayım: Bu “Guvenli Internet Gunu” meğer bayağı mühim bir şeymiş, bunun için bir “program” tertiplenmiş, Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan da burada konuşma yapıyormuş. Bakan konuşmazsa program program olmaz. Ve fakat şu işe bakın ki, bakanın kim bilir ne kadar mühim konuşması sırasında, kimi haberlere göre -buraya dikkat!- “programı sunan robot”un sık sık söz kesmesi üzerine bakan öfkelenmiş, bu topraklarda yetişmiş ve herhangi bir şekilde devletle karşılaşmış hepimizin muhtemelen pek iyi bildiği o değdiği yeri titreten bakışları etrafta gezdirip, “Robotu kim kontrol ediyorsa,” demiş, “onun gereğini yapın lütfen!” Bu “lütfen”i de meselâ başta bakanlık çalışanları, ezcümle memurlar pek iyi biliyordur. Tercümesini buraya yazamam.
Fakat robota bak! Sen kim oluyorsun…
Üstelik bu bakan, “Bugün televizyonlarda sansür mü var?” vecizesinin sahibi, şu sözleri bilumum münafığın suratına tokat gibi çarpmış devlet adamı: “…biz gerek televizyon yayıncılıkları, gerek radyo yayınları konusunda eğer milli güvenliğe müzahir, ülkenin ahlaki düzenine müzahir bir yanlışlık yapılıyorsa bununla ilgili işlem yapmak durumundayız, yapıyoruz. Bugün televizyonlarda sansür mü var? Her program yayınlanabiliyor. Herkes, hakkaniyet ölçülerinde değer yargıları ölçüsünde yayınları yapılıyor. Hiç bir şekilde hiçbirinin bir yayını engellenmiyor. Nereye kadar? Bir yanlış yayın, ülkenin milli güvenliğine, bekâsına, insanlarımızın değer yargılarına zarar verecek bir yayın yapılıyorsa o zaman müdahale ediliyor.”
Bakan diyor ki: “Yanlış yayın” diye bir şey var, meselâ. Dilini doğru düzgün yazamayan yetkililerin teşhis ve tedip edeceği. Ülkenin “bekâsına” zarar verebilecek yayın var! Mazallah! TV’den bir yanlış yayın, sabah kalkıyoruz, ülke elden gitmiş! Sonra, “insanlarımız”ın “değer yargıları” diye bir şey var. “İnsanlarımız” tek bir grup. Tek bir “değer yargıları” sistemine bağlı yaşarlar. İşte o TC terbiyesi görmemiş robotun kesmeye kalktığı sözler bunlar. Kesilmesi teklif dahi edilemez sözler.
Robot haberini Hürriyet’ten okudum ve şahsen, haberin son cümlesinde kapıldığım teessürü sizlerle de paylaşmak isterim, belki acım hafifler: “Bunun üzerine robot uzaktan kontrol edilerek sahneden uzaklaştırıldı.”
Hüznün tarifi bu. Kimse robotun o anda hissettiklerini…
Bakın, bir defa daha okuyun: "…robot uzaktan kontrol edilerek sahneden uzaklaştırıldı.” Size de bir haller olmadı mı? Birden gözleriniz dolmadı mı?
Ama ülkemizin coğrafî konumunu ve içinden geçmekte olduğumuz şu kritik dönemi göz önüne alarak gerçekçi olalım: o da yapmasaydı. Yapılmaz. Bakanın sözü kesilmez. Ya bakanın sözü kesilmeyecek ya da robot mobot olmayacak. Batı’nın fenni ahlâksızlıkla beraber geliyorsa uzaktan kontrol edilerek… sahneden… n’apılır? Uzaklaştırılır.
Geriye “Guvenli Internet Gunu”muzu kutlayan, muktedirlerin bilgi ve teknoloji celladı Iletisim Kurumu kalır. Kurum kalsın, robot kalmasın. Kalacaksa haddini bilsin. Haddini bilmeyen uzaktan kontrolla sahneden uzaklaştırılsın. El-kol kırmaya da gerek kalmasın. Fakat muktedirin içi soğumaz ki öyle uzaktan kumandayla… Uzaktan kumandayı sağlam yapsınlar, onunla kafasına vurulsun.
Farkındaysanız burada kendine göre bir ilerleme stratejisi yatıyor. Üstelik kökü tarihimizde. Robot “Andımız” yerine ezan okuyunca, bakanın sözünü kesmedikçe, “Bilgi ve Iletisim Teknolojisi” stratejisinde önemli değişiklik olmaz. İstiklâl Marşı’nda uzlaşılır. Onda da araya girmeye kalkarsa artık… hurdacıya verilir.
Belki de elin teknolojisiyle robot işine girilmemeli. Ya da anaokulundan itibaren daha sıkı tutmak lazım. Her hâlükârda sıkı tutmak lazım. Millî güvenlik, bekâ, değer yargıları… bunlara ayak uyduramayan robotu uzaktan kontrolla sahneden uzaklaştırmakla da uğraşılmamalı hakikaten. Bakan sözü kesmeyi mübah görenlerimizin hurdacıya verilmesi, Türk Tabipler Birliği’nin vatan haini ilan edildiği ortamda, fena çözüm sayılmaz.
Kıssadan hissemiz şu olsun: Robotluk da çare değil.