Gerçekten 'olağanüstü' bir hal!
Memleketin mahkemesi, AYM’si, İçişleri Bakanlığı, ilgili sağlık birimleri bir araya gelip Celal Şeker’i öte dünyaya göndermeyi başarmışlar sonunda… Dedim ya şöyle böyle değil, gerçekten “olağanüstü” bir hal… İnsan kalemi eline alınca az biraz da olsa muhakeme yetisini çalıştırmaz mı? Biraz daha ileri gidip “İyi ama Celal Şeker de bu derece hastalanmasıydı” demelerine az kalmış…
Aydın Engin CHP “olağan kurultayı”nı izleyeceğini haber verdiğinden neler olup bittiğini nasıl olsa kendisinden öğrenirim diyerek konuyla ayrıca ilgilenmedim. Doğrusu. İyi yapmışım, “olağan kurultay” gerçekten de “olağan” bir seyir izlemiş… “Olağan”. yani değişen bir şey yok, yani her zamanki gibi… Aydın, bu “olağan” durumu kurultay sonrasında şu veciz yazı başlığıyla özetledi: “Eski hamam, eski tas”. Ne güzel bir sonuç, her şey ve herkes yerli yerinde…
CHP’de olup bitenin özetini okuyup bilgilendikten sonra karşı sayfadaki şu manşete gözüm ilişti: “Ölüme terk ediliyorlar”. Hilal Köse çok mu çok derli toplu bir habere imza atmış.
Aman Allah'ım nedir bu böyle!...
Haberin ortasına yerleştirilen (hem de gülümsemeye çalışan) fotoğrafıyla Celal Şeker karşımızda…Haber şu bilgiyle başlıyordu: “İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) listesine göre cezaevlerinde 905 hasta mahpus var. Bu sayı Celal Şeker’in ölümüyle 904’e indi.” Dedim ya, gerçekten “olağanüstü” bir hal…
Memleketin mahkemesi, AYM’si, İçişleri Bakanlığı, ilgili sağlık birimleri bir araya gelip Celal Şeker’i öte dünyaya göndermeyi başarmışlar sonunda… Dedim ya şöyle böyle değil, gerçekten “olağanüstü” bir hal…
“Hasta mahpus listesi”nde 56'ncı sırada olan Celal Şeker’in sağlık durumu raporunda şöyle özetlenmişti:
“Diyaliz, tansiyon, kalp kapakçığı hastası, iki ayağında doğuştan engel var, Ayrıca karnında peritan aparatı bulunuyor. Bu durum enfeksiyon riskini arttırıyor. Sağ gözünde yüzde 90 görme kaybı var. (…) engelli raporuna göre yüzde 96 fonksiyon kaybı bulunuyor. Başkasının yardımı ve desteği olmadan hayatını idame ettirememektedir. (…) Şeker 19 Ocak’ta cezaevinde kalp krizi geçirdi……”
Celal Şeker, “yatarı dört yıl 8 ay” hapis cezasına çarptırılmıştı. İki yıl daha dayanabilse serbest kalacaktı. Avukatı Kadir Karaçelik, Muş Devlet Hastanesi’nin “cezaevinde tek başına kalamaz” raporuna rağmen Adli Tıp’ın “sağlık hizmetlerine erişim engeli yok” diyerek raporları boşa çıkardığını söylüyor. İHD’li avukatlar dosyasını AYM’ye götürdüklerinde de benzer bir cevap gelmiş: “Sağlık kontrolü yapılıyor.” Celal’in on yıldan fazla bir zamandır diyalize girdiğini de hatırlatalım.
Peki ama bu haliyle cezaevinden çıkarılmayan Celal ne suç işlemişti de bu cehennem azabını çekiyordu? Avukatı Karaçelik, bu soruyu şöyle cevaplıyor: “Van’da özel yetkili ağır ceza mahkemesinde yargılandı. DEHAP partisinin gençlik meclisleri vardı. Oradaki politik faaliyetlerinden dolayı suçlandı. (…) Şiddet ya da illegal bağlantı iddiası yoktu... Yine de ceza verildi.”…
Olup bitene ilişkin avukat Zeycan Balcı’nın şu değerlendirmesini de aktarayım: “Cezaevi koşullarında doğru tedavi olanağı bulamadığı için durumu ağırlaşmış ve yaşamını yitirmiştir. Mahkeme tahliye etmiyor, AYM de maddi ve manevi yaşamsal bütünlüğünü tehlikeye atacak herhangi bir durum yoktur diyor.”
“…. Maddi ve manevi yaşamsal bütünlüğünü tehlikeye atacak herhangi bir durum yoktur”(!)
İnsan kalemi eline alınca az biraz da olsa muhakeme yetisini çalıştırmaz mı?
Biraz daha ileri gidip “İyi ama Celal Şeker de bu derece hastalanmasıydı” demelerine az kalmış…
Dosyası önünüze gelen kişi on yıldır diyaliz hastası, kalp hastası, kalp krizi geçirmiş; iki ayağında doğuştan engel var; karnında peritan aparatı taşıyor. Sağ gözünde yüzde 90 görme kaydı var. Ama olsun “maddi ve manevi yaşamsal bütünlüğünü tehlikeye atacak herhangi bir durum yoktur.” Çok güzel doğrusu, AYM’ler de zaten bunun için yok mu?
Cezaevlerindeki bu ağır hasta tutuklular nasıl olur da özel bir statüye sahip olamazlar? Bu kez de Avukat Gülizar Tuncer’in şu gözlemlerine bakalım: “Menemen R Tipi Cezaevi’ne yakın bir zamanda gittim. Tek başına kalamayan hastalar var. 26 yaşındaki tutuklu Dicle Bozan, bir bacağı kopmuş. Bağırsakları dışarıda. Cumhurbaşkanının hiç hasta mahpus affettiğini duymadım…”
İşte size bakanlıkları, mahkemeleri, AYM’leri, ilgili sağlık birimleriyle cezaevlerinde olup bitene gözlerini kapamış bir sistem. Şöyle böyle değil gerçekten “olağanüstü”.
Bu arada “olağan” kurultaylar açılıp kapanmayı sürdürüyor tabii ki… Ne diyelim, kaderimizde “olağanüstü” bir kurultay ile karşılaşabilmek yokmuş demek ki…
Hep aynı türkü ve Politik Ekoloji'nin yokluğu 29 Mayıs 2018
'Cumhur İttifakı' eşittir 'Millet İttifakı' 07 Mayıs 2018
'Gaz kullanımına ilişkin bu isteksizliği anlamıyorum' 21 Nisan 2018
‘Adalet Tanrıçası’ onasa da Çomak’ı unutmamalıyız 11 Nisan 2018 YAZARIN TÜM YAZILARI