Savaşın fabrika ayarları
Kriz yedinci yılını doldururken değişen şey vekil örgütlerle yürütülen savaşta asillerin de sahaya doğrudan girmesi oldu. ABD, IŞİD’le mücadele adı altında Fırat’ın doğusunda çok sayıda yerde üslendi. Türkiye, Cerablus-El Bab-Azez cebinden sonra PYD-YPG’yi bitirme adına Afrin’e girmiş durumda. Ayrıca ‘gerilimi düşürme bölgeleri’ oluşturma planı çerçevesinde İdlib’de Suriye ordusu ile silahlı güçler arasına girme çabası içinde.
Suriye’deki savaş yeni enstrümanlarla dallanıp budaklansa da aslında her şey aşağı yukarı aktörlerin başlangıçtaki temel motivasyonlarına uygun gelişiyor. ABD ve İsrail açısından asıl amaç İran ve Rusya’nın Arap dünyasındaki yegâne müttefiki Suriye’nin belinin kırılmasıydı; Hamas, Hizbullah ve diğer direniş örgütlerine destek veremeyecek hale sokulmasıydı. ABD’nin IŞİD’e karşı Kürtlerle kurduğu ortaklık bu temel hedeften sapıldığı anlamına gelmiyor.
Rusya için öncelik onlarca yıldır üs edindiği bir müttefikin korunması ve ABD’nin Ortadoğu’ya tek taraflı düzen verme heveslerinin önlenmesiydi.
İran için ‘Direniş Ekseni’nin çökmemesiydi.
Komşuda tezgâhlanan silahlı isyan için sıçrama tahtası olan Türkiye ise yeniden Osmanlı fesini kafasını oturtmanın derdindeydi. Tabii Şam’ın efendisi olmayı düşlerken “Kürtler gün yüzü görmesin” önermesine yaslanan politika, sonradan Suriye’de gündemin ilk sırasına otursa da başından beri vardı.
Hangi grupların destekleneceği konusunda aralarında kavga olsa da Körfez ülkelerinin derdi de Arap Birliği’nde ayrıksı duran, bölgede istenmeyen örgütleri destekleyen ve İran’ın bölgesel nüfuzuna imkân veren Suriye rejiminin yıkılması ve uyumlu bir iktidarın oluşturulmasıydı.
Kriz yedinci yılını doldururken bu temel veriler üzerinde değişen şey vekil örgütlerle yürütülen savaşta asillerin de sahaya doğrudan girmesi oldu.
ABD, IŞİD’le mücadele adı altında Fırat’ın doğusunda çok sayıda yerde üslendi.
Türkiye, Cerablus-El Bab-Azez cebinden sonra PYD-YPG’yi bitirme adına Afrin’e girmiş durumda. Ayrıca ‘gerilimi düşürme bölgeleri’ oluşturma planı çerçevesinde İdlib’de Suriye ordusu ile silahlı güçler arasına girme çabası içinde.
Altı yıldır Suriye ordusunun sınır hatlarına doğru operasyonlarının önünü kesecek ve Nusra Cephesi başta olmak üzere silahlı gruplara kalkan olacak şekilde Suriye’yi defalarca vuran İsrail’in yeni bahanesi ‘İran’ın askeri yayılması’. Donald Trump’la birlikte Amerikan yönetimi de rejim değiştirme hedefini bazı ayarlamalarla güncellerken İran’ı önlemeyi öncelikli hedef olarak tayin etti. Bu, aynı zamanda Amerikan varlığını ve süreçlere etki etme kapasitesini sürdürmeye matuf bir gerekçe.
Elbette ABD’nin durumundan farklı olarak Rusya ve İran’ın Suriye’deki savaşa müdahil olması Suriye’nin davet ve onayına tabi. Bununla birlikte İran’ın Irak, Suriye ve Lübnan’a kadar geniş bir alanda ABD ve İsrail’in hesaplarını bozacak şekilde müdahale imkanlarına kavuştuğu da bir realite. Bu da Tel Aviv ve Washington için alarm nedeni. Bakınız Irak’ta Asaib Ehl’ül Hak gibi IŞİD’le savaşta güç kazanan Haşd el Şaabi unsurları Amerikan güçlerine “Ülkeden defolun yoksa sıradaki savaşımız sizinle olacak” diyecek noktaya geldi.
Bu temel çerçeve üzerinden 10 Şubat’ta İsrail ile Suriye arasındaki atışmanın ne anlama geldiğine bakabiliriz. İsrail, İran’a ait olduğunu iddia ettiği bir insansız hava aracını Golan civarında vurduktan sonra sınırdan 300 km ötede Humus’un doğusundaki T-4 üssünü bombaladı. Bunun karşılığında Suriye hava savunma sistemi bir İsrail jetini düşürdü. İsrail de farklı hedefleri bombalayarak intikamını aldı. İsrail’in hedef aldığı insansız hava aracı Suriye’de, Suriye’nin hedef aldığı uçak da İsrail hava sahasında vuruldu.
Suriye onlarca yıl sonra ilk kez bir İsrail uçağını düşürmüş oldu. Üstelik İsrail hava sahası içinde.
Tel Aviv’in argümanlarına bakarsanız her şey normalmiş gibi geliyor.
“İsrail’i haritadan silmekten bahseden İran, İsrail’in çeperlerine dayanıyor!”
“İsrail egemenlik haklarını korumak zorunda!”
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu son saldırıyı meşrulaştırmak için “İran yüzsüzce İsrail’in egemenliğini ihlal etti. Suriye topraklarından İsrail’e insansız hava aracı gönderdiler” ifadelerini kullandı. Netanyahu’nun egemenlik iddiasında bulunduğu Golan, İsrail’in işgal ettiği Suriye toprağı. Ayrıca vurulan araç İran yapımı olsa bile bu tek başına bir şeyi ispat etmiyor. Bölgede savaşan birçok taraf insansız araç kullanıyor.
Golan çevresinde Nusra ve müttefiklerine destek veren İsrail, Şam ve çevresindeki saldırılarında ise “Hizbullah’a giden silahları imha ettiği” gerekçesine sarılıyordu. Şimdi ise Suriye’de doğrudan İran’la yüzleşmekten bahsediyor. Suriye tarafının açıklamasına göre İsrail’in vurduğu T4, bölgede IŞİD’e karşı yürütülen savaşta insansız uçak üssü olarak kullanılıyor. Haliyle Golan’a yüzlerce kilometre öteden insansız hava aracı gönderilmesi pek mantıklı gelmiyor.
Ayrıca bazı kaynaklara göre İran unsurları Deyr el Zor savaşından sonra bu üsten ayrılıp T3 üssüne geçti. Saldırı sırasında T4 üssünde Ruslar ve Suriyeliler vardı.
Sonuçta hedef tanımı ne olursa olsun vurulan ülke Suriye’dir; operasyonlar da Suriye’nin askeri kapasite ve yeteneklerini düşüren sonuçlar doğurmaktadır.
Bu salvoların, Suriye ordusu ve müttefiklerinin Deyr el Zor’dan sonra Golan cephesinde Kuneytra’ya yönelmesi ve Hama kırsalından İdlib’e hızla ilerlemesinin ardından gelmesi tesadüf değil. Rus uçağının İdlib’de düşürülmesi ve Amerikan güçlerinin Deyr el Zor civarında hükümet güçlerine saldırıp 100 savaşçıyı öldürmesi de Şam lehine değişen dengelere karşı bir tepki olarak görülebilir. Bunları birbirinden ayrı okumak zor.
Son atışmayla ilgili teknik gerekçelerin ötesine geçecek olursak geniş resimde olan şu: İsrail, ülke topraklarını tekrar kontrolü altına almasının ardından Suriye yönetiminin 7 yılda edindiği savaş tecrübesiyle bu kez işgal altındaki topraklara yönelebileceği senaryosunu ciddiye alıyor. 2006’da Lübnan, 2009 ve 2014’te Gazze’de olduğu gibi yeni bir savaş patlak verirse bu kez Filistin, Lübnan ve Suriye’de aynı anda birden fazla cephenin açılma ihtimali bu senaryonun can alıcı noktası.
Yani İsrail saldırganlığının altında yatan neden işgal altındaki topraklarla ilgili yeni bir durumun oluşma ihtimali. Bunu peşinen önlemek ve caydırıcılığını korumak istiyor.
Güney Lübnan’daki işgalin yarattığı Hizbullah’ın 2013’ten bu yana Suriye’de edindiği tecrübe ve donanımla savaş kapasitesini artırması güç dengesini değiştirdi. Şimdiye kadar bütün Arap ordularının karşısında büyük bir dokunulmazlık içinde hareket eden İsrail için Hizbullah artık ‘caydırıcı bir güç’.
Ateş çemberinden geçen Suriye sahnesinde ortaya çıkan yeni dinamikler, İsrail’e göze alamayacağı riskleri yakından hissettirdi. Burada mevzubahis İsrail’in ateş gücü ve savunma üstünlüğü değil. Tel Aviv’e düşecek bir füzenin yol açacağı panik, Şam’a düşenden kat be kat fazla olacaktır. Üstelik Hizbullah eğer yeni bir savaş çıkarırsa İsrail’e aynı anda 10 bin füze göndermekten bahsediyor. İsrail bu tehdidi ziyadesiyle önemsiyor.
Düne kadar istediğini istediği zaman ve istediği yerde vuran İsrail artık birilerini hedef alırken sonuçlarını da iki kez düşünmek durumunda. Bu güçler dengesi açısından önemli bir kırılma. İsrail kendi askeri kapasitesiyle tersini çeviremediği bir güç denklemi karşısında ABD’nin garantörlüğüne ilaveten 2015’ten beri Rusya’nın sunabileceği güvencelere bel bağlıyor. Moskova’ya defalarca yapılan ziyaretlerin ana gündem maddesi Golan çevresinde fiili bir tampon bölge oluşturulması ve Hizbullah’ın sınırdan uzak tutulmasıydı. Rusya kontrolsüz bir askeri restleşmeyi önlemek için İsrail’in saldırılarına göz yumdu ve İran bağlantılı unsurları sınırlardan uzak tuttu. Sorun şu ki İsrail’in tampon olmasını istediği bölgede Nusra ve müttefikleri etkin. Günün sonunda buraya da sıra gelecek. Şam’daki kaynaklara bakılırsa bölgede uçan insansız hava araçlarının misyonu da bu örgütlere karşı yürütülen operasyonlarla ilgiliydi.
Rusya bir yere kadar dizginleyici bir rol oynasa da İsrail’in istediği garantiyi sonsuza kadar ve mutlak surette veremez.
Suriye’nin bir İsrail uçağını düşürmesinin Arap dünyasında bulduğu karşılık da abartılı anlamlar içermekle birlikte önemli. Hasan Sivri’nin aktarımlarına göre Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi (FDHKC), FHKC-Genel Komutanlık, Filistin Direniş Komiteleri, Hizbullah, Lübnan Komünist Partisi, Lübnan Halk Hareketi, Tunus Halk Hareketi, Yemen Yüksek Devrim Konseyi, Bahreyn Ulusal Demokratik Hareket, Irak Hizbullah’ı ve Nuceba Hareketi Suriye’yi selamlayıp bunun İsrail’in yenilmezlik efsanesini yıkan bir başlangıç olduğunu kaydeden mesajlar yayımladı. Bu uzun zamandan beri sönümlenen Filistin direnişinin yeni bir ivme kazanabileceğinin de işareti.
İsrail Ordu Sözcüsü Avihai Adrai’nin saldırıdan hemen sonra “Operasyon bizim açımızdan bitmiştir” demesi, İsrailli yetkililerin gerilimi tırmandırmaktan yana olmadığını belirtip ABD ve Rusya’dan acilen devreye girmesini istemesi, ordunun hükümete gerilimi düşürme tavsiyesinde bulunması ve İsrail basınında “Tamam ödeştik, abartmayalım” kabilinden yorumların öne çıkarılması Tel Aviv’de artık hesapların yeni angajman kurallarına göre yapıldığına işaret ediyor. Her ne kadar Netanyahu bunu kabul etmese de durum bu yönde.
Kayda değer bir bilgi de İsrail uçağını düşüren atışın ortak bir kararın sonucu olduğu yönündeydi. Direniş güçlerinin bu kararı 2016’da aldığı söyleniyor. 2017 baharında İsrail’in düzenlediği saldırıya karşı Suriye hava savunması devreye sokulmuştu. Bu bir işaret fişeğiydi.
Hava savunma sistemini kuran Rusya’nın da İdlib’te Rus uçağının düşürülmesi ve Deyr el Zor’da müttefiklerinin vurulmasına karşılık bir İsrail uçağının düşürülmesine göz yummuş olması muhtemeldir. Ki Kremlin’den yapılan açıklama tehlikeli sonuçlara yol açacak gerilimlerden kaçınılması uyarısını içeriyordu. Haklı olarak Rusya’nın ABD’ye “Sen benim müttefiklerimi vurursan kendi müttefikin de vurulur” mesajı verdiğini düşünenler çıktı.
Sonuçta İran yapımı bir insansız uçak Golan semalarında uçmuş olabilir ama İsrail jetinde devreye giren kalkan Rus sistemi. Tabii İsrail “Beni SAM füzesiyle vurdular” diye Moskova’ya çıkışabilecek durumda değil.
Bedel ödetmekten çekinmeyen İsrail’in bundan böyle çekineceği şey bedel ödemek olacaktır. Ve en önemli kartı caydırıcı bir güç olabilmekti. İran’la doğrudan kendi topraklarında ya da Suriye ve Lübnan’da hesaplaşmaktan bahseden İsrail ilk kez kendi sınırlarını gördü. Daha önce Kuneytra civarında vurulan Hizbullah’ın İsrail’e Şebaa Çiftlikleri’nde misilleme yapması bu efsanedeki ilk gedikti. Uçağın düşürülmesiyle gedik büyüdü. Fakat durumu abartmaya da gerek yok; uçağın düşürülmesi, direniş cephesinin İsrail saldırganlığını dizginleyecek kadar caydırıcı pozisyon kazandığı anlamına gelmiyor.
Fehim Taştekin Kimdir?
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.
Fars’ın stratejik aklı ne diyor; ‘Vur’ mu, ‘Dur’ mu? 28 Ekim 2024
Öcalan sahneye neden davet edildi? Ne tür oyunlar dönüyor? 24 Ekim 2024
Kelle koparma ya da ateşkes 21 Ekim 2024
Orta Doğu’da Rusya ile Çin’in hırs ve kapasite uyumsuzluğu 17 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI