YAZARLAR

Sri Lanka: Çin'e borçlu gözyaşı ülkesi

Sri Lanka halihazırda bölgedeki ülkelerin yatırım için yarıştıkları bir ülkeye dönüştü. Ancak boş hava alanları, birkaç balıkçı teknesi dışında kullanılmayan limanlar dikkate alındığında Çin ve diğer ülkelerin ekonomik perspektiften ziyade jeopolitik bir vizyonla hareket ettiği açık, Sri Lanka halkının dikkate alınmadığı da. Özetle Sri Lanka büyüklerin rekabetine zemin olan, borç yüklü anlaşmalarla egemenliğinin aşındığı bir gözyaşı ülkesi artık.

Çin’in yükselen ekonomik gücü, Arktik’ten Latin Amerika’ya uzanan ilişki ve yatırım ağı uzun süredir dikkatle takip ediliyor. Önceliğini ekonomiye büyümeye ve küresel ilişki ağını güçlendirmeye adayan Pekin yönetimi küreselleşmenin rüzgarını arkasına alarak yatırımlarını “bu böyle olmadı, yeniden korumacılığa dönelim” diyenlere inat her adımda sağlamlaştırıyor.

Pekin’in yol haritasının en bilinen pratiğiyse yeni bir hegemonya girişimi olarak isimlendirilen Yol ve Kuşak Projesi. 68 ülkeyi şantiye alanına çevirmeye dayalı bu projenin adım adım hayat bulduğu ülkeler var. Yollar, limanlar, devasa alt yapı projeleri kulağa hoş geliyor. Bunlara gerçekten gerek var mı sorusu, Pekin’in filtresine takılıyor, yabancı yatırımı, istihdam konusunda açmaz yaşayan ülkelerinse bu girişim kurtuluş reçetesi. Çin’e çeşitli anlaşmalarla ülkelerin kapıları açılıyor ve devasa şantiyeler ortaya çıkıyor. Artık o şantiyelerin altında yalnızca işçiler değil, ülkeler kalıyor. İşte bu ülkelerden birisi ABD’nin Latin Amerika ülkelerine bilmiş bir edayla "Sonunuz ona benzemesin" dediği Sri Lanka.

Çin Sri Lanka’ya niye gitti? Ne oldu da Sri Lanka batıyor veryansını bu küçük ülkeyi dünya gündeminin kötü örneğine dönüştürdü? Sri Lanka Çin’e dair nasıl ipuçları sunuyor? Çin neden borç emperyalizmi kurmakla suçlanıyor? Bu hafta Çin’in peşinde yazı dizimizin son durağında Sri Lanka Çin İlişkilerine mercek tutuyoruz.

HİNDİSTAN'IN GÖZYAŞI: SRİ LANKA

Hindistan’ın hemen altında okyanusta bir ada ülkesi. Haritadaki şekli göz yaşına benzediği ve Hindistan’a 31 km uzakta olduğu için ona Hindistan’ın gözyaşı deniyor. Ülke 21 milyon nüfusa sahip. Hindistan gibi o da uzun yıllar İngiltere’nin sömürgesiydi. Sri Lanka adını 1972’de cumhuriyet olmasıyla aldı, öncesinde Seylan (Ceylon) olarak biliniyor. Evet çayların üstünde yazan hani. Seylon çayları ülkemizde kaçak çay olarak biliniyor, iri yapraklı çaylar adını bu ülkeden alıyor. Sri Lanka küresel çay ihracatında ikinci sırada. Çay en önemli ihraç kalemi, onu pirinç izliyor. Ülkenin yüzde 80’ine yakını Budist, yüzde 10’u Hindu, geri kalanları Müslüman ve diğer dinsel gruplardan oluşuyor. Kişi başına geliri 3 bin 862 dolar, yani orta alt ülkeler kategorisinde.

Sri Lanka’yı akıllar getiren bir diğer önemli unsur iç savaş. Savaşın nedeni, ülkede çoğunluk Sinhalarla Tamiller arasında neredeyse yüzyıllara yayılan husumet ve etnik çatışma. Tamil Kaplanlarının 1981’de isyanıyla başlayan iç savaş, 2009’da kitlesel katliamlarla son buldu. Savaştan geriye 100 bine yakın ölü, üç milyon Tamil sığınmacısı ve binlerce yaralı kaldı.

BORÇ KAMÇISIYLA ÇİN'İN SRİ LANKA SEFERİ

İç savaştan çıkmış ve yaralarını sarmaya çalışan ülkenin yardımına kuzey komşularından birisi koştu: Çin. Pekin’in Hint Okyanusu'nda varlığını güçlendirme hedefi, askeri değil ekonomik bir seferle Sri Lanka’ya adım atmasına neden oldu. Batılı ülkelerin iç savaş boyunca eski devlet başkanı Mahinda Rajapaksa’yı insan hakları ihlalleriyle suçlaması ve mesafeli davranmasına karşın Çin böyle bir tutum takınmadı ve 2005-2017 arasında Sri Lanka’ya 15 milyar dolar borç verdi. Buna karşın Dünya Bankası’nın alt kuruluşu Uluslararası Finans Örgütü 1956-2016 arasında Kolombo’ya yalnızca bir milyar dolarlık kredi açtı. Ancak Rajapaksa ülkesinde yalnızca katliamların değil, gerçeklikten uzak hayallere dayanan projelerle borç batağının da mimarı oldu. Sri Lanka’nın dış borcu gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 94’üne tekabül ediyor. Borçla yapılan liman projesi bekleneni vermedi ve 1.5 milyar dolarlık Hambantota Limanı'nı devlet kontrolündeki China Merchants Port Holding’e 99 yıllığına devretmesiyle noktalandı.

BORÇ ODAKLI EMPERYALİZM Mİ?

Çin’in Asya Pasifik, Afrika ve Latin Amerika’da kendine alan açarken başvurduğu en bilinen yöntem ülkelere kredi desteği sağlamak. Buraya kadar kulağa hoş gelen durum iki açıdan üzerinde durulmayı hak ediyor. İlk olarak Çin dünya üzerinden başka bir ülkeye borç veren ilk ülke değil. Çin’i incelemeye değer kılan, Pekin’de oluşturulan projelerle ülkelerin kapılarını çalması, Pakistan Ekonomik Koridoru ve Gvadar Limanı'nda olduğu gibi projelerin yapımını üstlenmesi ya da bunun için kaynak sağlaması. Ülkelerin kendi önceliklerinden ziyade Çin’in ekonomi ve politik ajandasının belirleyici olduğu biliniyor. Değinilen her proje Çin’in lehine ekonomik bağımlılığı güçlendiren nitelikte. Zaten Xi Jinping de Kuşak ve Yolu tanıtırken kazan kazan formülüne dikkat çekmişti. Yani Pekin kendi gündemini hayata geçirirken yatırım yapılan ülke de projelerle istihdam ve ekonomik getiri elde edecek. İkincisi Çin modelinde dikkat çeken genellikle orta alt seviyede ekonomik performansı olan ülkelerin tercih edilmesi. Yani bu ülkeler dışarıdan yardım almadan böylesine yüksek bütçeli projeleri hayata geçiremezler. Bu noktada Asya Kalkınma Bankası başta olmak üzere Çinli bankalar ülkelere kredi açıyor.

İşte senaryonun bir gerilime döndüğü kısım burada başlıyor. Peki bu ülkeler borçlarını zamanında ödeyemezse ne olacak? Emperyalizm gibi yüklü bir kavramın gündeme gelmesinin nedeni de bu soru. Burada ikili bir yöntem uygulanıyor. Genellikle borçlu ülke Sri Lanka örneğinde olduğu gibi sahip olduğu bir varlığı Çinli bir şirkete devrediyor belli bir süre için mesela 99 yıl. Ayrıca borç yükü altındaki yönetim Çin ile ikili ilişkilerini sıcak tutmak durumda kalıyor. Çin’in eve haciz getirir gibi ülkelerin varlıklarını dolaylı bir yöntemle belli bir süre alması, egemenlik tartışmalarını alevlendiriyor. Örneğin 99 yıl boyunca Çinli bir şirket tarafından işletilecek bir limanın ne kadar Sri Lanka toprağı olduğu tartışmalı artık. Hele ki kâr getirmediği için Çin’in bu limanı alması dikkate alındığında. İşte borç-finans emperyalizmi denilen nokta da burası; askeri yöntemlerle değil, ekonomik araçlarla karşılıklı bağımlılığın ötesinde ülkenin sosyal, siyasal ve ekonomik hayatına müdahale ve kendi lehine koşullar yaratma. Üstelik sanıldığının aksine bu projeler güçlü istihdam kaynağı değil, Sri Lanka, Pakistan gibi ülkelere yatırım yapan Çinli şirketler kendi işçisini ve teknolojik donanımını Çin’den getiriyor. Şu anda Çin’in Sri Lanka projelerinde 30 bin Çinli işçi çalışıyor. Dahası Pakistan’daki Gvadar Limanı örneğinde olduğu gibi bir süre sonra Pekin’in kendi askeri personeliyle limanın güvenliğini sağlaması da çabası.

BÜYÜKLERİN SAVAŞINDA ARADA KALANLAR

Latin Amerika’da ABD, Asya Pasifik’teyse Hindistan, ABD ve Japonya Çin ile örtük bir mücadele içerisinde. Bu rakiplerin Çin’e karşı Hint-Pasifik'i gibi makro coğrafi atılımlara ek, ülke bazlı politikaları da var. Örneğin Sri Lanka konusunda Çin’in karşısına Japonya ve Hindistan çıkıyor. Her iki ülke Çin’in önce ekonomik olarak girdiği bölgelerde bir süre sonra askeri varlık kurmaya çalışacağından endişe ediyor. Bu noktadan hareketle havalimanı ve LNG terminali inşasıyla Japonya ve Hindistan Sri Lanka’daki varlıklarını güçlendirmeye başladı.

Sonuç olarak Sri Lanka halihazırda bölgedeki ülkelerin yatırım için yarıştıkları bir ülkeye dönüştü. Ancak boş hava alanları, birkaç balıkçı teknesi dışında kullanılmayan limanlar dikkate alındığında, Çin ve diğer ülkelerin ekonomik perspektiften ziyade jeopolitik bir vizyonla hareket ettiği açık, Sri Lanka halkının dikkate alınmadığı da. Hindistan ve Japonya’nın varlığı da bundan fazlası değil, özetle Sri Lanka büyüklerin rekabetine zemin olan, borç yüklü anlaşmalarla egemenliğinin aşındığı bir gözyaşı ülkesi artık.


Mühdan Sağlam Kimdir?

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir. 8 Kasım 2023'te Ankara İdare Mahkemesi kararıyla Mardin Artuklu Üniversitesi'ndeki görevine iade edilmiş, ancak 27 Şubat 2024'te İstinaf Mahkemesi kararıyla yeniden ihraç edilmiştir. 2017-2023 yılları arasında aralarında Gazete Duvar, Almonitor, Kısa Dalga ve Artı Gerçek'in de bulunduğu medya kuruluşlarında çalışmıştır.