Rusya’nın seçimi: Rusya tarzı kapitalizm
Rusya’nın 2000’leri 1990’larından daha iyi. Ancak hızla zenginleşen gruplara yenilerinin eklenmesi, gelir uçurumu, ücretlerin hâlâ küresel standartların gerisinde olması, enerji odaklı ekonomi, toplumdaki yolsuzluklara dönük tepki, 2018 sonrasında iç politikada reform yapılmasının gerekliliğini gösteriyor.
1990’lar Rusya’sı en büyük vurgunun, en büyük yoksulluğun ve devletsizlik halinin açığa çıktığı zamandı. SSCB gibi parti devlet özdeşliğinin en azından 1987’ye kadar tek hâkim ve son sözü söyleyen olduğu dikkate alındığında devletin ekonomiden çekilmesi, sosyal yardımları yok denecek seviyeye getirme, art arda bütçe kesintileri ve hızlı özelleştirme, toplumda travmaya neden oldu.
Ekonomideyse işler çığırından çıkmaya yakın bir noktadaydı. Gün geçtikçe artan ölüm oranlarının sağlık hizmetleri ve temel besinlere ulaşma sıkıntısıyla olan ilişkisi hem o dönemde hem de sonrasında incelemeye konu oldu. Ekonomik reçete yıkıma odaklanmıştı. Yani, SSCB’nin dönmesini önleyecek her türlü politikanın uygulanmasına. 2000’de ülkenin portesi şöyleydi: Servet biriktirmiş bir grup, alışık olmadıkları bir sistemi anlamaya çalışan Rusya halkları ve kimden yana olduğu net ifade edilmese de güçsüzlüğü dikkat çeken bir devlet.
Vladimir Putin’in iktidarı boyunca Rusya’da devletin yeniden tanımlanacağı ve konumlandırılacağı, onu iktidara taşıyan isimlerce biliniyor muydu hâlâ belli değil. Ancak şaşkınlığın yerini itaate bıraktığı da kesin. Bu hafta 2000’lerde Rusya’nın geçirdiği ekonomik dönüşüme mercek tutacağız.
BENZEMEZ KİMSE BANA: NASIL BİR KAPİTALİZM?
Rusya Federasyonu’nun varlık bulduğu 1990’lar dalgalar halinde neoliberalizmin piyasaya hızla sürüldüğü dönemdi. Devlet ortadan kaldırılmıyordu, ancak konumu yeniden tanımlanıyordu. 1990’larda ekonomik reçetelerin temel tavsiyesi, sermaye hareketlerinin önünü açmak, devlet varlıklarının azaltılması, devletin piyasaya müdahalesinin sınırlandırılmasıydı. 2000’lerse bu politikaların sorgulandığı zamanlardı. Moskova tıpkı Pekin gibi kendi yolunu izlemeye başladı.
Sanıldığının aksine Rusya’nın piyasa ekonomisine alternatif bir arayışı yok. Moskova kapitalist sistemle hukuk ve sermaye ilişkisini koruyarak yeni bir yol çizdi/çiziyor. Putin “Doğal Kaynakların Rusya Ekonomisinin Kalkınma Stratejisine Etkisi” isimli makalesinde bu anlamda önemli ipuçları sunar. Makalede şu söylenir: Rusya’nın ekonomide izleyeceği izolasyoncu bir tutum ülkenin ileri teknolojiyle rekabet etmesini imkansız kılar. Dolayısıyla yabancı şirket ve devletlerin Rusya’ya yatırım yapmasının önü kesilmemelidir. Ancak 1990’ların aksine devletin karar ve düzenlemeleri bunda belirleyici olmalıdır. Bunun yanında devlet firmaların faaliyetlerini denetlemeli, koordine etmelidir. Şayet devlet belirleyici rol üstlenmezse bir süre sonra şirketler arası rekabetten Rusya zararlı çıkar. (1)
Putin’in makalesinde altını çizdiği devletin denetim ve koordinasyon rolü, pratikte neoliberal devlet tanımını aşan bir dinamiğe oturur, dahası metin şunu söyler, Rusya’nın çıkarları şirket yöneticilerinin eline bırakılamaz, devlet burada daha mahir ve kontrol sahibi olmalıdır. Öyle de olacaktır.
AKMASA DA DAMLIYOR: EKONOMİK TOPARLAMA
Putin’in vurguladığı unsur ve kaygılar uyarınca stratejik sektörlerde devlet yeninden görünür oldu. Petrol, doğal gaz, değerli metaller, ulaşım, havacılık sektörlerinde devlet adım adım “ben geldim” dedi. 2003’te el konulan Yukos’u Rosneft’in alması, ardından Rosneft’in tekel konuma gelecek şekilde TNP-BP’yi bünyesine katması Rusya’da devletin ekonomiye dönüşünün sembolü. Ancak bunun dönemlik bir politika olduğu izlenimi dikkat çeker. Rusya’nın en değerli şirketi Rosneft, BP dışında ortaklar edindi. Yani özelleştirme gündemden kalkmadı, ulusal ve küresel dengeler gözetilerek yeniden formüle edildi.
Ekonomide yapılanma dönemin ekonomi bakanı German Gref’ın hazırlandığı planla hayata geçti. Düşük ve şeffaf vergi politikası, bütçe yönetimi, karapara aklama, yurtdışına sermaye kaçırma, bankacılık reformu başta olmak üzere ülkenin maliye ve ekonomi politikası baştan yazıldı. Devletin vergi toplamada karşılaştığı zorluk ve siyasi ilişkiler üzerinden verilen muafiyetler, söz konusu dönemde bütçe açığının temel sebebi olarak işaretlendi. Öncelikle federe bölgelerin merkeze vergi aktarmayı aksatan özerkliği yeniden düzenlendi. İkincisi oligarklar olarak bilinen ve bir anda zenginleşen 20-25 kişinin siyasi bağlarıyla şirketlerine vergi muafiyeti aldırmasına ve siyasete müdahil olmasına son verildi.
Rusya’nın ekonomik iyileşmesinde petrol fiyatlarının 1999’da 38 dolarken kademli olarak 2010’da 100 dolara yükselmesi çok etkili oldu. Nitekim Rusya’nın IMF, Paris Klubü’ne olan borçlarını hızla kapatıp dünyadaki sayılı varlık fonlarından birisini kurmasında enerji gelirleri baş roldeydi.
VERİLERİN GÖR DEDİĞİ
Rusya gayri safi milli hasılası 2000’in başında 893.96 milyar dolarken 2013’te 2230.60 milyar dolara yükselmiş, 2014’te yaptırımlar ve petrol fiyatlarındaki düşüşle 2016’da 1283 milyar dolara geriledi. 2000-2018 arasında ülkenin sanayi büyümesi ortalama yüzde 3.4. Kişi başına düşen milli gelir 1999’da 1330 dolarken 2013’te bu rakam 15 bin dolar civarına çıktı, 2014 itibariyle 8500 dolar civarında seyretti.
Rusya’da ekonomik toparlamayı ortaya koyan bir diğer unsur maaşlardaki artıştır. Veriler incelendiğinde ortalama maaş 1992’de 23 dolar, 2000’de 83 dolar olarak kayıt altına alınmıştır. 2013’te 847 dolar seviyesi görülse de 2014’teki krizin etkisiyle 558 dolar 2015’teki maaş ortalaması oldu. 2017’de bu 600 dolar civarında seyretti. Asgari ücret verileri Rusya ekonomisine dönük daha net bir tablo çıkaracaktır. Putin’in iktidarının ilk yılında asgari ücret 60 dolar dolayındaydı. 2018’de bu rakam 200-210 dolar aralığında.
Maaşlar ve asgari ücretteki bu artış Rusya halklarının müreffeh bir hayat sürdüğü anlamına gelmiyor. Örneğin Dünya Bankası’nın 2017 verilerine göre Rusya’da nüfusun yüzde 10’u ülke varlıklarının yüzde 87’sine sahip. Ülkedeki nüfusun yüzde 16’si yani 23 milyon kişi yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Toplumun yüzde 41’i maaşlarının büyük bir kısmının gıda, barınma ve giyime gittiğini ifade ediyor. Birikim yapmak 143 milyonluk Rusya’daki 70 milyonun gündeminde bile değil.
Rusya’nın kronik sorunu yolsuzluk baş ağrıtmaya devam ediyor. Yargı, kolluk ve yüksek düzey bürokratların maaşlarındaki artışın en önemli sebebi, rüşvet ve yasadışı faaliyetlere göz yummayı ortadan kaldırmaydı. Ancak Rusya’da devletin stratejik sektörlere geri dönmesi, oligarkların yerine bürokratların yolsuzluklara dahline neden olmuşa benziyor.
Transparency International 2017 Index’ine göre dünyanın en temiz ve şeffaf ülkesi yüz üstünden 89 alan Yeni Zelenda. Rusya listede 29 puanla 180 ülke içinde 135 sırada yer alıyor. Moskova’nın son 10 yılda listede 110-140 bandının kıdemli ülkelerinden olduğu söylenmeli. Yani tedbirler alınsa da henüz net bir sonuç alınmış değil.
Kasım 2016’da Kremlin’in kalbinde bir yolsuzluk açık olmuştu. Dönemin Ekonomi Bakanı Aleksey Ulyukayev’in Rosneft-Bashneft anlaşmasında iki milyar dolar rüşvet aldığı tespit edilmiş ve yargılama sonucunda sekiz yıl ceza almıştı. Ulyukayev davasında devlet “kim olursa olsun yolsuzluğa müsamahama yok” demiş topluma mesaj vermişti. Ancak hem veriler hem de bürokratik zenginleşme aslında Ulukayev’in buz dağının görünen kısmı olduğu izlenimi veriyor.
Seçim öncesi Putin’in muhteşem(!) nükleer silahlarını tanıttığı şovunu bir yana bırakırsak, Putin ekonomiye dönük beklentilere yanıt vermeye çalıştı. Yoksulluk ve sosyal hizmetlerdeki aksamalar gibi toplumsal beklentilerin farkında olduğunun altını çizdi. Ekonomik çeşitlendirme ve devlet teşviklerinde artış olacağını Aralık 2017’de ifade etmişti. Özetle Rusya’nın 2000’leri 1990’larından daha iyi ancak hızla zenginleşen gruplara yenilerinin eklenmesi, gelir uçurumu, ücretlerin hâlâ küresel standartların gerisinde olması, enerji odaklı ekonomi, toplumdaki yolsuzluklara dönük tepki, 2018 sonrasında iç politikada reform yapılmasının gerekliliğini gösteriyor.
(1) Vladimir Putin, “Mineral Natural Resources in the Strategy for Development of the Russian Economy”, Problems of Post-Communism, c. 53, n.1, 2006, ss. 48- 54.
Mühdan Sağlam Kimdir?
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir. 8 Kasım 2023'te Ankara İdare Mahkemesi kararıyla Mardin Artuklu Üniversitesi'ndeki görevine iade edilmiş, ancak 27 Şubat 2024'te İstinaf Mahkemesi kararıyla yeniden ihraç edilmiştir. 2017-2023 yılları arasında aralarında Gazete Duvar, Almonitor, Kısa Dalga ve Artı Gerçek'in de bulunduğu medya kuruluşlarında çalışmıştır.
'Ortadoğu’da Kürt meselesinin çözümü Türkiye'siz düşünülemez' 13 Kasım 2024
'Erdoğan Kürt Sorununu çözmeye değil stabilize etmeye çalışıyor' 04 Kasım 2024
Yapay zekanın açıldığı kapı: Nükleerin yeniden keşfi 30 Ekim 2024
Cumhuriyet'in 101. yılı: Demokrasi, laiklik, anayasa, eşit yurttaşlık 29 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI