YAZARLAR

Futbol halkın elinden gidiyor(!)...mu?

Endüstriyelleşen futbol sıcak sermaye ihtiyacı nedeniyle teker teker şirketlerin sahipliği altına girerken halkından ve taraftarından uzaklaşıyor. Almanya futbol iklimi kökleri itibariyle de bu sürece direniş gösterenlerden. Ancak direnişte grev kırıcıların varlığı nedeniyle futbol halktan kopup şirketlerin hükmüne girme tehlikesi altında.

Almanya futbolu bir süredir çeşitli sorunlarla kaynıyor. Bu haftaki konu kulüp sahipliği tartışması. Biliyorsunuz hafta içi maçlarına karşı protesto ve boykot eylemleri gerçekleştiriyor şu günlerde Almanya'da tribünler. Bu konuda ikinci bir boykot yazısı pazartesi günkü Werder Bremen maçı boykotumuz sırasında hazırlanacak. Ama bugünkü tartışma 50+1 kuralının ne olduğu...

KULÜPLERİN SAHİBİ KİM?

Bundesliga'da kulüp yapıları belki biraz bizdekine benzer gibi ama yeni yatırımcıya sıcak sermayeye daha açık bir yapıya sahip. 1998 yılına kadar kulüpler kâr amacı gütmeyen kuruluşlardı. Aynı yılın ekim ayında Almanya Futbol Federasyonu (DFB) kulüp sahipliği kuralını esneterek şirketlere yeni yatırım alanları açtı. Ancak özel iştirakler kulübün yüzde 49'una sahip olabiliyordu. Derneklerin oy verme hakkında çoğunluğa sahip olması korunuyordu. Örneğin 1. FC Köln hem sermayenin hem de oy dağılımında çoğunluğun tümüne sahip. Almanya'da da  101 bin 128 üyesiyle en çok üyesi olan dördüncü kulüp. Bu konuda birinci sırada 290 bin üyesiyle Bayern Münih, 153 bin 787 üyesiyle Borussia Dortmund ikinci, 150 bin 688 üyesiyle de Schalke 04 üçüncü sırada yer alıyor.

Dortmund'da oy dağılımında çoğunluk tek elde dernekte. Sermayedarlarının yüzde 49'u halka açık. Geri kalanı tahmin edebileceğiniz sponsorları arasında bölüştürülmüş durumda. Bayern Münih'te sermayedarlar arasında eşitlik görünüyor. Audi, Allianz ve Adidas'ın yüzde 8.33 sermayedarlık ve oy dağılımı eşitliği var, kalanı da derneğin. Kulüp sahipliği konusunda son dönemde gözümüze en çok çarpan Red Bull'un yatırımları. New York ve Salzburg'daki girişimleri gözlerimizin önünde. Motorsporları ve ekstrem sporlara yaptıkları girişimlere zaten çoktan vâkıfız. Bundesliga'ya girişleri ise bir hayli tartışmalı oldu. Bir ara Sankt Pauli'ye bile yanaştılar ama “kurukafalar” o dönemde çoktan Red Bull'un SV Austria Salzburg'u ele geçirmesini protesto ediyordu. Beckenbauer Leipzig'e yönlendirince, 5'inci Lig'de mücadele eden SSV Markranstädt'ın katılım haklarını aldı. Daha sonra bir üst ligde mücadele etmek için dört adet genç takımı olması gerekti. Onu da Sachsen Leipzig'den aldı. 2009'dan bu yana en alt ligden adım adım yukarı çıkarak Şampiyonlar Ligi takımı haline geldi. 10 yılda kârlı bir şirkete dönüştü ama ya taraftar kültürü ve futbolun halkın oyunu olması düşüncesi?

FUTBOL HALK OYUNU OLARAK KALMALI

Aslında bu durumun ilk başı çekeni Hoffenheim takımı. 2000'lerin başında yerel lig takımı olan Hoffenheim, Ralf Ragnick önderliğinde 2008'de Bundesliga'ya yükseldi. Onlar da Avrupa Kupaları'nın gedikli takımlarından biri haline geldi bugünlerde. Bayern Münih ve Dortmund gibi büyük şirketlerin desteğine ve köklere sahip kulüplerin arasından böylesine hızlı bir yükseliş sadece futbola ait detaylarla açıklanamazdı. SAP yazılım şirketi sahibi multi milyarder olan Dietmar Hopp, 1999'da başlattığı yatırımlarını 2015'te farklı bir boyuta taşıdı ve kulüpte yüzde 96 ile sahiplik elde etti. Bundesliga'da bir şeyler değişiyordu. Taraftar bundan pek hoşnut değildi. Yıllarca tribünlerinde son nefesine kadar bağırarak destek verdiği, belki de mahallesinden çocukluk arkadaşının oynadığı takımını sadece parası çok olduğu için gökten gelen biri satın alıp istediği gibi yönetebilir miydi?

Dietmar Hopp ilk deplasmanında rakip tribünler tarafından büyük bir protestoyla karşılandı. “Hoppenheim” pankartı akıllarda kalandı. 2017'de 1. FC Köln'ün Hoffenheim'i son ağırladığı maçta benim de olduğum 'SüdKurve'de kale arkasında Hopp'a büyük tepki vardı. “Futbol halk sporu olarak kalmalı” pankartına, küfürlü pankartlara küfürlü tezahüratlar da eşlik etmişti. Taraftarlar 'satılmış' rakiplerine fiyat da biçmişti: 18 euro 99 cent! Takımın logosunda bulunan kurulduğu yıl 1899'dan yola çıkılmıştı.

FEDERASYON TARAFTARA SAVAŞ MI AÇIYOR?

Bu konuda 'Faszination Fan Kurve' sitesinde Almanya tribünlerinin ortak sesi olarak bir yazı yayınlandı: “50+1 kalmalı” diyordu başlık. Yukarıdaki gibi mevcut istisnaların genişletilmeye başlaması ve 1860 Münih gibi kulüplerin kötü durumlara düşmesinin ardından 2014'te 50+1 kuralı gözden geçirilmeye başlandı. Genişletilmesinin tartışılmaya başlanmış olması Almanya Futbol Ligi (DFL) Şirketi Yöneticisi Christian Seifert'in spor politikasının iflası olarak niteleniyor taraftarlarca. Bayern Münih'in Başkanı Karl Heinz Rummenige DFL ve DFB'nin bu kuralı en kısa zamanda genişleteceği umudunu taşıyor. Ancak bu kuralın değiştirilmesini Pandora'nın kutusunun açılmasıyla eş değer gören taraftarlar, tüm taraftar gruplarının ülke çapında protestolarına devam edeceğini söylerken “50+1 kuralının genişletilmesi ya da kaldırılması taraftarlara savaş ilan edildiği anlamına gelir” ifadelerini kullanıyor açıklamalarında. Yani olay çok ciddi.


Volkan Ağır Kimdir?

1987 İstanbul doğumlu. 2006 yılından bu yana blog yazıyor. 2008 yılında Cumhuriyet gazetesi Spor Servisi'nde muhabirliğe başladı. O günden bu yana yoğunlukla spor muhabirliği yapıyor. Serbest muhabir olarak 2014 yılında Dünya Kupası'nı Brezilya'da, 2015 yılında Copa America'yı Şili'de takip etti. 2011 yılından bu yana Açık Radyo'da her pazartesi günü 19.30'da Efektifpas isimli spor programını sunuyor. Gazete Duvar'da haftalık, zaman zaman da çeşitli yayınlara özel konularda haberler hazırlıyor. Zaman zaman da kendisine dokunan sosyal ve toplumsal olaylar hakkında da yazıları ve haberleri çeşitli medyalarda yayınlanıyor. 2016 Ekim ayından bu yana Almanya'da Köln'de yaşıyor.