YAZARLAR

Rus basınında geçen hafta: Suriye'de kimse savaş kazanamaz

IŞİD tehlikesinin büyük ölçüde ortadan kaldırılmasının ardından teröre karşı savaşan ülkeler arasında çekişmeler ağır bastı. 7 Şubat’ta Amerikan askerleri “Şam yanlısı militanları” vurdu, Afrin’de Kürtlere karşı Türkiye’nin yürüttüğü operasyon bölgede gerginliği artırdı. Operasyonu “işgal” olarak benimseyen Şam, kendisine bağlı militanları Kürtlerin yardımına gönderdi.

REGNUM ajansı yazarı Stanislav Tarasov, Rus-Türk işbirliğinin gittikçe “stratejik” nitelikli olduğunu yazdı.

14 Mart’ta Moskova’da Sergey Lavrov’un Mevlüt Çavuşoğlu ile yapacağı görüşmede Akkuyu santralı, Türk Akımı, ikili ticaret, uluslararası teröre karşı mücadele, Suriye’nin istikrara kavuşması gibi konular ele alınacak. Zamanında Ankara’nın ortaya attığı “ticaret ayrı, politika ayrı” prensibi ilişkilerimize ivme kazandırdı. Bugün itibarıyla Türkiye’nin, Rusya’nın yedinci ticaret partneri olduğunu hatırlatan Tarasov, Rusya’nın ise Türkiye’nin ikinci ticaret partneri olduğuna dikkat çekti.

Yazarın deyişiyle 2000’li yıllarda Atatürkçülükten “ılımlı İslamcılığa” geçen, “yeni Osmanlıcılık” doktrinini benimseyen ve Suriye krizine karışan Türkiye, bölgesel kriz ile karşı karşıya kaldı. Osmanlı İmparatorluğu'nu diriltmeyi başaramadı, hatta kendi topraklarının bütünlüğünü tehlikeye soktu. Ankara’ya karşı Moskova’nın aldığı “ölçülü” tutum, ne savaş uçağının düşüşü ne de büyükelçinin öldürülüşü ile değişmedi. Tersine 2016’da darbe girişimi esnasında Rusya, Türkiye’nin yanında durdu bile. Tarasov’a göre bunun tek sebebi, Rusya’nın, “Türkiye’nin vasıtasıyla” Ortadoğu’da nüfuzunu güçlendirmesidir.

Buna karşılık Ankara’nın NATO müttefikleri ile arası açılınca Rusya, Türkiye’nin “etkili bölgesel güç” statüsünü korumaya destek verdi. ABD’nin aksine Rusya’nın Suriye krizine yaklaşımı Türkiye’nin yaklaşımına daha yakın çıktı.

Yazıyı bitirirken Tarasov, iki ülkenin arasındaki “taktik partnerliğin stratejik ittifaka” dönüşüp dönüşmeyeceğini bilemeyiz, ama Nisan’da yapılacak Putin ile Erdoğan’ın zirvesinin bu konuya açıklık getirmesi bekleniyor, dedi.

Aynı sitede yayımlanan yazıda  yazarın dediği gibi Doğu Guta’da IŞİD, el-Kaide ve Cebhat an-Nusra’ya karşı operasyon yürütüldüğünü bilmemesi mümkün değil.

Şakaryantz’a göre yakın zamanda Rusya, Türkiye ve İran’ın oluşturduğu ittifak içinde Ankara, Suriye ve Irak’tan Amerikan askerlerinin çekilmesine katkıda bulunmakla “işgalci” olarak tanımlanmak arasında seçim yapmak zorunda olacak. Yazar, ikinci seçenek yapıldığı takdirde Afrin’e giren Şii militanların, TSK ve ÖSO’ya karşı “ciddi bir şekilde” savaşmaya başlayacağını öne sürdü.

RF Dışişleri Bakanlığı'nca çıkartılan Mejdunarodnaya jizn dergisi muhabiri Yevgeniy Pedanov, Suriye’de hiç kimsenin zafer kazanma şansı olmadığını öne sürdü.

IŞİD tehlikesinin büyük ölçüde ortadan kaldırılması ardından teröre karşı savaşan ülkeler arasında çekişmeler ağırlık bastı. 7 Şubat’ta Amerikan askerleri “Şam yanlısı militanları” vurdu, Afrin’de Kürtlere karşı Türkiye’nin yürüttüğü operasyon bölgede gerginliği artırdı. Operasyonu “işgal” olarak benimseyen Şam, kendisine bağlı militanları Kürtlerin yardımına gönderdi. İşin enteresan tarafı, Afrin’de Moskova’nın her iki tarafı desteklemesidir.

Dergiye konuşan Rusya Dışişleri Konseyi Başkan Yardımcısı Aleksandr Aksenyonok, her savaş zafer veya karşı taraflar ile arkalarındaki dış güçlerin arasında yapılan taviz ile biter. Uzmana göre hem Şam’ın silahlı muhalefetin gücü “sınırsız değil”, arkalarındaki ülkeler ise sıcak temastan kaçınmak için ellerinden geleni yapacak. Böylece Suriye sivil savaşından galip çıkmaz.

Pravda.ru yorumcularından Aydın Mehtiyev, Ermenistan ile Türkiye arasında bir savaşın çıkıp çıkmayacağını sorguladı.

SSCB dağıldıktan hemen sonra Türkiye, “Dağlık Karabağ’ı işgal etti” gerekçesiyle Ermenistan ile resmi ilişki kurmayacağını açıkladı. Aradan 18 yıl geçti ve Yerevan ile Ankara, karşılıklı tanıma konulu “Zürih protokolleri” imzaladı. Ne var ki TBMM’nin protokolleri onaylamayı düşünmediği anlaşılınca Yerevan adı geçen evrakları feshetti.

İki ülkenin ilişkilerini zedeleyen sadece Dağlık Karabağ meselesi değildir. Yerevan, yazarın deyişiyle “1915 Ermeni soykırımını” Ankara’nın resmen tanımasını istiyor, “Batı Ermenistan” dediği Van, Erzurum, Muş, “Trapezund” ve Erzincan başta olmak üzere bugün Türkiye’ye ait topraklara da talip çıkıyor. Ondan dolayı Ankara, ilişkileri normalleştirme sürecini başlatmak için Yerevan’dan toprak talebinden vazgeçmeyi içeren yazılı güvence istiyor. Ne var ki Ermenistan bu güvenceyi vermiyor.

“Kimi uzmanlara” göre Serj Sargisyan Zürih protokollerini feshettikten sonra Ermenistan sınırında birkaç tümen sürekli hazır bekleten Türkiye’nin komşu ülkeye savaş ilan etme ihtimali var. Türkiye sınırına sekiz kilometrede Gümrü kentinde bulunan Rus askeri üssünün bu gelişmeyi “frenleyebileceğini” söyleyen Mehtiyev, “Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü” üyesi Ermenistan’ın, Rusya’dan askeri yardım talebinde bulunma hakkı olduğunu vurguladı.

Bu münasebetle yazar, Türkiye ile Ermenistan arasında olası savaşın dolaylı bir şekilde, mesela Türk askerlerinin bir Azeri-Ermeni çatışmasına katılımıyla gerçekleşeceğini iddia etti.

Nezavisimaya gazetesinde yazısı çıkan İgor Subbotin, Afrika’da Rusya, ABD ve Çin arasında rekabetin kızıştığını dile getirdi.

Angola, Zimbabve, Mozambik, Namibya ve Etiopya’yı kapsayan geziye çıkan RF Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Afrika ülkelerinin, Rusya’nın kıtada daha aktif faaliyet göstermesini istediklerini açıkladı. Hommes d’Afrique dergisine konuşan Lavrov, “Afrikalı dostlarımızın Rusya-Afrika zirvesi yapma talebine sıcak bakıyor, işbirliğimize büyük katkıda olacağını düşünüyoruz”, dedi. Lavrov’a göre hızlı nüfus artışı ve doğa zenginliklerine dayanan Afrika pazarı önümüzdeki yıllarda kat kat genişleyecek.

Eş zamanlı Afrika turuna çıkan Lavrov’un Amerikan mevkidaşı Rex Tillerson’un programında Çad, Cibuti, Etiopya, Kenya ve Nijerya var.

Gazeteye konuşan Ekonomi Yüksek Okulu Şarkiyat bölümü başkanı Aleksey Maslov, Tillerson’un turunun Çin mevkidaşı Wang Yi’nin Afrika ziyaretinden hemen sonra yapıldığına dikkat çekti. Çinli bakanın Afrika ülkelerini Yeni İpek Yolu projesine çekmeye çalıştığını söyleyen Rus Doğu Bilimcisi, dünyada hiç kimsenin “siyah kıtaya” yaptığı yatırımlar Çin’in Afrika’ya akıttığı para ile kıyaslanmaz, Çin birçok ülkede resmi makam binalarını bile inşa ediyor, dedi.

Gazetenin mikrofon uzattığı Johannesburg Witwatersrand Üniversitesi uzmanlarından Patrick Bond bakanlar trafiğini yorumlarken Afrika’nın BM’de 54 koltuğa sahip olduğunu dile getirip jeopolitik planları çizen süper güçlerin, kıtada hem eski ittifakları canlandırmaya hem yeni ittifaklar kurmaya özen gösterdiklerini öne sürdü.


Andrey İsaev Kimdir?

Moskova Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nden mezun. Rusya Bilim Akademisi Şarkiyat Enstitüsü ile Kazan Devlet Üniversitesi'nde çalıştı. Toplam 17 yıl çeşitli görevlerde Türkiye’de bulundu, Çin ve Hindistan’da çalıştı. Gazetecilik, araştırmacılık ve çevirmenlik yapıyor. RS FM radyosu kurucularından ve ilk genel müdürü.“Eski Çağ Türkiye tarihi” ve “Hint-Avrupa Mitolojisi: bir inceleme denemesi” adlı kitapları var.