Zlatan’dan öğreneceklerimiz
'Melekler Şehri'nin yolunu tutmadan önce, değerli muhabir abilerimizden duyduğumuz kadarıyla Zlatan, Beşiktaş’ın da gündemine gelmişti. İbrahimoviç, o imzayı Los Angeles’ta değil İstanbul’da, LA Galaxy için değil Beşiktaş için atmış olsaydı ne olurdu?
Malum Zlatan İbrahimoviç, kariyerinin belki de son durağı için Amerika’nın yolunu tuttu. Manchester United’daki son dönemini tamamen sakatlığa veren İsveçli oyuncu, artık LA Galaxy oyuncusu. Bundan sonra abartılı açıklamalarını, zeki cevaplarını muhtemeldir ki 'suyun öte tarafından' duyacağız. Sanmayın ki gözden ırak gönülden ırak. Bu atasözü İbra için geçerli değil. O ne yapıp edip bir yolunu bulur ve Avrupa futbol medyasının ilgisini çeker.
Benim değinmek istediğim ise İbra’nın Amerika’da neler yapacağı değil de Amerika’da İbrahimoviç’in nasıl karşılandığı. 'Melekler Şehri'nin yolunu tutmadan önce, değerli muhabir abilerimizden duyduğumuz kadarıyla Zlatan, Beşiktaş’ın da gündemine gelmişti. Şimdi öncelikle madalyonu terse çevirelim. İbrahimoviç, o imzayı Los Angeles’ta değil İstanbul’da, LA Galaxy için değil Beşiktaş için atmış olsaydı ne olurdu?
Gerçeğe en yakın olan tahminlerimi sıralayayım... Zlatan İbrahimoviç, kendisini İstanbul’a getiren uçaktan kolayca inse de havalimanından ayrılması yolculuğundan çok daha uzun sürerdi. Beşiktaş semtinde yürürken yanınızdakini bile görmenize engel olan bir sis bulutu sizi beklerdi. Rakip taraftar, ahlana vahlana bu transfer için 'ne kadar başarılı' yorumları yapardı.
Peki, ya bu işin basın ayağı? Düzülen methiyelerin sonunu göremezdik muhtemelen! Tek olumsuz söz ‘Ama sön dönemini de sakat geçirdi’, ‘Acaba sakatlığını tam atlatabildi mi?’ olurdu. Bu cümleleri kuranlar bile sonuna kuvvetle muhtemel, ‘Bir iki maç bile oynasa yeter, Beşiktaş’ı tutmak artık imkansız’ cümlelerini iliştiriverirlerdi. İşte bu muhtemel cümlelerin kurulduğu toprakların milli takımı, FIFA’nın sıralamasında 38. basamakta.
ABD'DE NE OLUYOR?
Peki Amerika’ya gitti ne oldu? Tabii ki şaşaa ile karşılandı. Daha derinlikli analizlerle Zlatan’ın LA Galaxy’ye neler katabileceği de kuşkusuz ki ileri günlerin konusu olacak. Ama bunların yanında ‘Zlatan İbrahimoviç’in LA Galaxy’ye transferi neden MLS için kötü haber’ diye analizler de okuyabilirsiniz hatta şimdiden yazıldı bile. Neden kötü haber olduğunu duymak isterseniz özetleyeyim. MLS, 1996 yılında kurulduğunda Avrupa’da ‘işi bittiği’ düşünülen ama çok popüler olan oyuncuları transfer ederek yola koyuldu. Yani bir nevi emeklilik öncesi keyifli bir son duraktı. Başta David Beckham olmak üzere birçok Avrupa futbol yıldızı, 'Fırsatlar Ülkesi'nin yolunu tutmuştu. Bu, ülkedeki futbol bilinirliğini ciddi oranda artırdı. 1996’da 10 takımla başlayan MLS ve ülkede pek de sevilmeyen 'soccer', 2012’de ülkenin en çok takip edilen üçüncü spor dalı olmuştu. Şu an 23 takımlı bir lig MLS. Maçları Eurosport vasıtasıyla Avrupa’nın birçok ülkesinde canlı yayınlanıyor. Ve bu yolda bu yıldızların da paylarını MLS her zaman teslim etti.
Ancak artık ne Amerika’daki futbol otoritelerinin ne de başlı başına MLS’in emeklilik öncesi son durak olarak görülmeye ihtiyacı yok. Hatta ve hatta artık bunu pek de istemiyorlar. Mesela Atlanta United ve New York Red Bulls gibi takımlar ciddi maddi olanaklarla bir scout sistemi kurdular. Artık hem kendi kıtalarında hem de farklı noktalarda genç, gelecek vaat eden oyuncular arıyorlar.
Yani MLS ve Amerika’daki futbol için ‘emeklilik öncesi futbolcuları getirme’ dönemi kapandı. Bambaşka bir dönem açıldı şimdi onlar için. Zaten bu sayede FIFA sıralamasında 25. basamağa kadar da tırmandılar. Hatta bu basamak onların aslında 'bir sıra geri gitmiş' halleri. Yani Amerikalıların söylemiyle soccer, kendine bir 'yol planı' belirlemişti. Önce bilinirlik yaratmak için yıldız kullanımı, ardından ise Türkiye’de çok sevdiğimiz o söylemle 'özkaynak sistemi' ve başarının gelmesini beklemek. Zlatan’ın gelişi o sebeple bir kısım Amerikalı için o eski geçmiş dönemi hatırlatan bir transfer. O dönemi çoktan kapattılar. Dolayısıyla da bu gelişe şüpheyle bakanlar da var.
Türk futbolunda ahir ömrümün yetmeyeceği bir planlama, asla okuyamayacağım bir eleştiri tarzı bu. Aman canım zaten: "Amerikalılar ne kadar anlar ki futboldan", "Var mı dünya derbileri", "Bizim tribünlerimiz onlarınkine 10 basar", "Onların karşılaştığı rakipler daha güçsüz de o sebeple Dünya Kupası’na gidiyorlar. Yoksa imkansız!"
Biz böyle avunmaya ve plansızlığı sorgulamadan televizyon başına geçip futbol ve yorum izlediğimizi sanmaya devam edelim. Sahi Iniesta, Barcelona’dan ayrılıyormuş seneye. Hangi takımımıza transfer etsek acaba?